Geçim sıkıntısı içinde bulunanların sayısında her yıl artışların olduğunu görmekteyiz. Zaten resmi rakamlar da bunu doğruluyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı verilerine göre ülkede yaşayan sekiz kişiden biri sosyal yardıma muhtaç durumda bulunuyor. Bakanlık verilerine göre, 2016 yılında 10 milyon 610 bin 928 kişiye sosyal yardım yapıldı.

Suriye’deki iç savaş nedeni ile ülkemize gelen ve sayıları 3,5 milyonu bulan sığınmacıların da yaşanmakta olan yoksullukta paylarının var olduğu da görülüyor. Çünkü bu kesime de büyük oranda çeşitli kurum ve kuruluşlarca önemli yardımlar sağlanıyor. İç içe yaşadığımıza göre yoksul Suriyeli sığınmacıların sayısını da küçümsememiz gerekiyor.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 2016 Yılı Faaliyet Raporu’na bakacak olursak, ülke genelinde yoksul sayısının da giderek artmakta olduğunu görmüş oluruz. Yardıma muhtaç olan kişi ve ailelerin sayısındaki artış, gelecek için de bir sıkıntı olarak değerlendiriliyor.

2017 yılı başında açıklanan verilerde 3 milyon 154 bin 69 hanenin sosyal yardımlardan faydalandığı açıklandı. Toplamda 2 milyon 342 bin 946 hane düzenli olarak yardım almaya muhtaçken, 2 milyon 46 bin 888 hanenin ise geçici süreyle yardım aldığı öğrenildi.
Bakanlık verilerine göre, Türkiye’de 2016 yılında 10 milyon 610 bin 928 kişiye sosyal yardım yapıldı. Toplam yardım tutarı ise 32 milyar 7 milyon 123 bin lira oldu. Yardımdan en fazla pay alan iller İstanbul, Urfa ve Diyarbakır, en az pay alan üç il ise Bayburt, Bilecik ve Karabük oldu.
Muhtaçlık geçici değil, sürekli Sağlık hizmeti de alamıyorlar Hükümetin sağlık politikaları kapsamında başlattığı Genel Sağlık Sigortası (GSS) nedeniyle mağdur olan milyonlarca yurttaş da bakanlığın verilerine yansıdı. Bunları biz söylemiyoruz ve resmi veriler söylüyor.
Sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek için her ay düzenli olarak prim ödemek zorunda bırakılan 6 milyon 683 bin 106 yurttaşın borcunu ödeyemediği görüldü. Borcu dolayısıyla sağlık hizmeti alamayan yurttaşların tepkisi nedeniyle 2016 yılında milyonlarca yurttaşın borcunun silindiği açıklandı. Yardımların GSYİH içindeki payı da arttı.

Çeşitli kurum ve kuruluşlarca yapılan değerlendirmelerde Türkiye’de her geçen yıl yoksulluğun daha da arttığı vurgulanıyor. Mevcut tabloyu değerlendirenlerden birisi de öğretim üyesi Dr. Denizcan Kutlu oldu, kendisini dinleyelim:
“Sosyal yardımlar, Türkiye’de 2000’li yıllarda derinleşen neoliberal dönüşüm sürecinin sosyal boyutunu oluşturuyor. Bu yardımların adeta bir ‘politika ortodoksisi’ olarak kalıcılaştığını da söylemek mümkün” dedi. Kutlu şunları söyledi:“Sosyal yardım harcamalarının GSYİH içerisindeki payında ve yardımlardan faydalanan kişi sayısında artış yaşanmaktadır. Türkiye yıllar içerisinde giderek tarımsal çözülüşün de etkisi ile ücretli nüfusun hakim olduğu bir toplumsal yapıya kavuşmaktadır. TÜİK verilere göre, toplam istihdam içerisinde ücretli, maaşlı ve yevmiyelilerin payı oldukça hızlı bir artış ile yaklaşık 30 yıllık zaman diliminde iki kattan fazla artarak 18 milyonu geçmiştir. Bu süreçte kendi hesabına çalışanların ve ücretsiz aile işçilerinin sayısı ise, göreli olarak azalış göstermiştir. Kendi geçimini kazananların sayısında yaşanan azalma, Türkiye’de toplumsal, sınıfsal oluşumlar bakımından bir tür kutuplaşma eğiliminin de oluşmasına zemin hazırlıyor. Ancak özellikle bu veriler temelinde 2000’li yıllar Türkiye’si açısından kritik nokta, işsizlik artışı ile birleşen, istihdam yaratmayan büyüme süreçleri ile birlikte yoksulluğu gidermeyen istihdam yapısıdır” diye konuştu. Sosyal yardımların işsiz ve çalışan yoksulluğunun yönetiminin ve kontrolünün alınmasında öne çıkan bir sosyal koruma aracı olarak öne çıktığını sözlerine ekleyen Kutlu şöyle devam etti: “İşgücü piyasasında asgari ücretli çalışanların oranı oldukça yüksek. SGK’nin 2015 yılı verilerine göre, 2014 yılı itibarıyla asgari ücretli çalışanların oranı yüzde 38’ler dolayında. Bu yükseklik çift bordro uygulamasından kaynaklandığı gibi, kayıt dışı çalışanların da önemli ölçüde asgari ücretlilerden oluştuğu unutulmamalı. Bu çerçevede, asgari ücretler de öne çıkan bir sosyal politika aracı olmakta, bununla birlikte 2015 yılında 1300 TL’ye çıkan asgari ücretin, TÜİK’in 2015 yılı için hesapladığı bir işçi için asgari geçim kalıbına ait tutarın ancak yüzde 77’sini karşılayabildiği görülmekte. Bunu bir tür yoksulluk ücreti olarak nitelendirmek mümkün. Aileler açlık sınırı altında gıda harcaması yapıyor. Sosyal yardımlar bu noktada öne çıkıyor. Önümüzdeki yıllarda sosyal yardımlara yapılacak başvuruların artacağını tahmin etmek de yanlış olmaz. Bu giderek önü alınamaz bir hal almaktadır. Sosyal yardımlar, geçim görüntüsü açısından giderek daha fazla sayıda insanın ayrılmaz parçası oluyor. Bu olgu, Türkiye’de sosyal politikanın ve toplumun geleceği açısından üzerinde durulması gereken bir nokta”



necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
 
 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.