"Yalnızlık ve Paylaşmak terennümleri " başlığında yazdığım bir önceki makalem geldi aklıma..
İçime sinmedi işte..;
Zira bu arada birşeyler yaşadım ve "paylaşmak" tabirine haksızlık ettim diye düşünerek, bu yönden daha çok şeyleri yazmam gerektiğini anladım.. Ve “Paylaşmak” gibi bir güzel duygumuzdan biraz daha devam edelim bu hafta..
Evet.. “Paylaşmak” demiştik.
O duygu sadece insanoğluna mahsus değil; bilakis tüm canlılara bahşedilmiş bir yaradılış meziyeti..
Sevinci, üzüntüyü, parayı, ekmeği, zamanı paylaşmak... Ve böyle sürer gider...
En mühim olanı da herhalde üzüntüye ortak olabilmek.. Üzüntüleri paylaşmak..
Dün akşam üzeri davetli olduğum bir resim sergisinin açılışına gidecektim ; önceden programladığım bir hoş vakit olacaktı benim için..
Heyhaat, gidemedim !..
Neden mi ?..
Apartman komşum telefon etti ve ağlamaklı bir sesle bana ihtiyacı olduğunu, kendisini hemen ziyaret etmemi rica etti..Ben de o heyecanla beklediğim sergi proğramımı iptal ettim ve sevgili komşuma gittim tabii ki..
İki gözü iki çeşme..
Birkaç hafta önce kaybettiği babasına olan üzüntüsü halen devam ediyordu.. Bu acıyı iki ayı geçkin süre önce yaşadığım için benim kendisini daha iyi anlayabileceğimi düşünmüştü herhalde..
Yanında olmamı istemiş, sağolsun..
İnsan karşısındakinin feryadını görünce, kendi yangınını unutuyor, ona sarılmak, teselli etmek ve acısını paylaşmak istiyor nedense.. Bizim de içimiz, gönlümüz böyle ya..
Konuştuk, sohbet ettik..
Dünyadan, yaşamdan, ölümden, çocuklarımızdan, onların geleceği ve hayatın gerçeklerinden bahsettik.
Şu çok önemli ki "bardağın boş tarafına bakmanın insanı ne kadar yıprattığını, oysa o bardağın dolu tarafında ne kadar olumlu ve insanı hayata bağlayan nimetler bulunduğu.." gibi konuları da ihmal etmedik.. Bunlar ikimize de iyi geldi doğrusu, karşılıklı ferahladık biraz.. Hem anlatıyoruz, hem de sadece karşımızdakini değil; sanırım ikimizde birbirimize fark ettirmeden, aslında kendi moral dengemizi de motive etmeye çalışıyoruz..
Güzel komşum, birkaç saat sohbetten sonra bir derin nefes aldı ve “haklısın abla, yaşamak çok güzel, bizler huzurlu, sağlıklı ve neşe içinde olursak, umarım rahmetlilerimiz de daha ebedi dünyalarında huzur içinde kalacaklar..” diye hem kendisine, hem de bana bir müşterek ölçüt verdi..
O ilk baştaki üzüntüler, olumsuz enerji ve duygusallık; hayattan daha ümitvar ve neşeli sohbetlere dönüşmüştü.. Nihayet eşinin işten çıkıp evine gelmesiyle nöbeti ona devretmiş oldum.
Sevgili okuyucularım;
Acılar paylaşınca azalır veya azalmaz, bu çok da önemli değil bir noktada..
Ancak, her ihtiyacımızda yanımızda olduğundan emin ve üzüntülerimizi, sevinçlerimizi paylaşabileceğimiz dostlarımızın varlığı da öne çıkıyor bu noktada.. Sağolsunlar ve hep var olsunlar..
Sadece acı ve üzüntüyü paylaşmak konusunun dahi tek başına, hayatımızda ne kadar önem taşıdığını aklımızdan çıkarmayalım olur mu.. Ve güzel bir cümleyle bitirelim bu kısa sohbetimizi;
“Yoklukta dahi paylaşmak; bereketin, bolluğun ilk adımıdır”
Haydi bakalım iyi haftalar hepinize..
Esenlikler dilerim.