Geçmiş yıllarda tarımsal üretimle ilgili olarak “Kendi kendine yeten 7 ülkeden biriyiz” der ve bunun gururunu yaşardık. Yıllardır bu bizim övünç kaynağımız olmuştu. Gerek tarımsal ve hayvancılık alanlarımız, gerekse üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin balık potansiyeli her zaman bizim bir güvencemiz de olmuştu. Uçsuz bucaksız verimli topraklarımızdaki ürünlerin çoklarının toplanılamadığını da bile gördüğümüz günler yaşadık.
Bugüne baktığımızda tarım alanında küme düşen bir ülke konumuna geldiğimizi görmekteyiz. Bizim bir kentimizin büyüklüğündeki ülkeler (Hollanda) bile üretimde rekor kırarken, büyük çapta ihraç yaparken, biz bu büyük topraklarda kapana kısılmış durumlara düştük.
Üç tarafımız denizlerle çevrili olmasına rağmen, artık balık avlayamaz ve yiyemeyecek duruma geldik. Hayvancılık neredeyse çöktü. Tarım alanlarının elden çıkması ile üretimde düşüşler yaşanmaya başladı.
Dikkat edin,şimdi hem kırmızı et,hem balık ithal ediyoruz.
Bütün bunlar kalitesiz ürün ve ithalatı gündeme getirdi. Ardından pahalılık, enflasyonda yükselişler başladı. Tarım politikalarımıza bugüne kadar yön veremedik ve daha açık ifade ile üretemeyen bir ülke konumuna doğru hızla sürüklenmeye başladık.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) yıllar sonra 14 Mayıs’ta Tandoğan Meydanı’nda çiftçilerle bir araya gelen önemli bir mitinge imza attı. “Tarım olmadan karın doymaz” denildi. Tarım sektörünün içinde bulunduğu dar boğazdan çıkması için de köklü önlemlerin alınması istendi. “Siz destekleyin, biz üretelim” mesajları verildi.
“İthalata yönelme ile tarım sektörü yok ediliyor” denildi.
Hangi konuda olursa olsun, dar boğazlardan çıkmanın yolu üretimdir.
Üretim olmadan muhtaç duruma düşülür. Tandoğan’daki toplantıda bunlara vurgu yapıldı. Üretimdeki sıkıntıların giderilmemesi halinde Türkiye’nin çok daha muhtaç durumlara düşebileceği söylendi.
Tandoğan’daki toplantıda Türkiye'de çiftçinin her türlü zorluğa ve yüksek fiyatlara rağmen üretmeye devam ettiğine dikkat çeken Bayraktar, Hükümet yetkililerine seslenirken “Destekleyin üretelim” dedi. Bayraktar’ın açıklamaları da kısaca şöyle:
“Çiftçilerimiz her türlü zorluğa ve yüksek fiyatlara rağmen üretmeye devam etmektedir. Tarım sektörü bunlar yetmezmiş gibi ihracat yapıyor.
Peki çiftçimiz bundan yararlanabiliyor mu ? Bizim üretmekle sorunumuz yok yeterli destek verilirse, sorunlarınız çözülürse diğer ülkelerle yarışırız. Bu ülkede çiftçimizin kıymeti bilinmiyor. Çiftçilerimiz verdikleri emeğin karşılığını alamıyor. Benim 1 liraya sattığımı tüketici 5 liraya alıyor. Döktüğümüz alın terinin karşılığını alamıyoruz. Artık buğday ithal etmek istemiyoruz. Bu nedenle ucuz gübre, ucuz mazot istiyoruz.”
Dikkat edilecek olursa bugüne kadar tarımdaki sıkıntıların atlatılması için et başta olmak üzere birçok üründe ithalat yoluna gidildi. Ancak, bu ithalatla sorunlara çözüm üretilmediğini gördük. Tüketiciler, her zaman ülke genelinde üretilen ürünlerden yana tavır koydular.
Bayraktar’ın bu nedenle şu cümlesinin altını çizelim:
“Tek amacımız üretmek, ürettiğimiz de değerinde satabilmektir"
Çözüm, her zaman üretmekten geçiyor. Üretemezsen, muhtaç duruma düşüyorsun. Kaldı ki, bu da sorunlara yenilerini ekliyor.
Tarım konusu gündeme geldiğinde bizim en çok üzerinde durduğumuz bir başka konu da şudur:
Tarım, işsizliği de önlüyor. Tarım sahalarının yok olmaya başlaması, çiftçilerin işi bırakması bu sektörde işsiz kalanların çoğalmasına neden oluyor. Eğer tarım ve hayvancılık alanları hareketlenir, gelir elde etme çoğalırsa bu alanda çalışan sayısı artacak, böylece ortadaki işsizlere de iş sahası açılacaktır. Tarım sektörünü bu açıdan da değerlendirmek gerekiyor.
Bunun yanı sıra, ithal edilen tarım ürünlerine ödenen paralar da ekonomimiz için önemli bir yük oluşturuyor. İthalata toplumumuz da, tarım sektörü de her zaman karşı olmuştur, tepki koymuştur.
Sektörün sorunlarının çözüm yolları vardır. Konu ile ilgili üniversitelerden, sivil toplum kuruluşlarından, tarım sektörü temsilcilerinden elde edilecek raporlar doğrultusunda atılacak adımların olumlu sonuçlar verebileceğini düşünüyoruz.
Sadece konuşmalarla, karşılıklı suçlamalarla bir noktaya varılmadığını, üstelik sektörün daha da dibe vurduğunu yıllardır gözlemliyoruz.
Aslına bakılacak olursa sektörde hastalık bellidir. Tedavinin doğru yapılması gerekiyor.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz