Geçici sığınmacı Suriyeliler ve ülkemiz de yaşayan yabancılar..
Bu konu son derece stratejik ve Türkiye’yi her bakımdan etkileyen bir konudur.
Sükunetle ve dikkatle ele alınmalı ve çözüm yolları geliştirilmelidir.
Ülkemizde resmi/gayriresmi 10 milyona yakın yabancı yaşamaktadır.
Suriyeli geçici sığınmacılar ise dört milyona yakındır.
Suriyeli mülteciler diye yanlış ifade edilen ve tanıtılan “Suriyeli Geçici Sığınmacılar"ın uluslararası anlaşmalara göre statüsü; geçici olarak can güvenliği sağlandığında ülkelerine gönderilebilirken, mülteci denildiğinde uluslararası sözleşmelere göre gönderilememektedir.
Dolayısı ile terimi doğru kullanma zorunluluğumuz var.
Suriyeliler konusu yanlış zeminde tartışılmaktadır.
Bir grup, “Ümmet sorumluluğu" açıklamasıyla tamamen konuyu duygusal ve inanç bağlamında ele almaktalar.
Böylece de çok önemli olan dayanak önemini, tesirini kaybetmektedir.
Konu sadece Suriyeliler'den ibaret değildir.
Sanki “Suriyeliler ülkelerine dönmeli” diyenler vicdansız, ümmet bilinci yok tarzında suçlama ile karşılaşıyorlar.
Oysa durum hiç de öyle değildir.
Bizim bu tasnifimiz ümmetiz ya da onlar da, “Arap ya da Kürt” yaklaşımı ile Türkiye’yi onlarla paylaşalım diyenler gibi, aynı gerekçelerle “onlar Kürt, onlar Arap, onların burada ne işi var” diyen sığ değerlendirmeler konumuzun, yazımızın dışındadır.
Peki işin doğru zemini nedir diye soracak olursak…
Öncelikle bilinmelidir ki, Suriye ayrı bir devlettir ve Türkiye’ye 'GEÇİCİ SIĞINMACI' OLARAK GELEN SURİYELİLER ülkemizde misafirdirler.
Aziz milletimiz onlarla ekmeğini paylaşmada hiç tereddüt göstermemektedir.
Ülkelerinde mülkleri vardır, geri dönmeleri halinde ülkelerinin ve sınırımızdaki bölgenin demografik yapısı gerçek haline dönecek ve olması gerektiği gibi değişecektir.
Ne Suriye’nin ne de Türkiye’nin demografik yapısını değiştirmek uzun vadede ülkelerin hayrına değildir.
Ülkemizde Suriye nüfusunun beşte biri yaşamaktadır.
Bunun anlamı Suriye’nin demografik yapısının değiştirmesinin kesin olduğudur.
Suriye’de Arapların yaşadığı bölgenin boşaltılması ve bölgenin KÜRT BÖLGESİ olduğu iddiası ile adına KÜRT DEVLETİ diyerek İKİNCİ İSRAİL devletinin kurulmak istendiği artık gün gibi aşikardır.
Milli birliğin sağlanması birkaç özel örnekleme ile açıklanamaz.
Böyle değerlendirmek de yanıltıcı olur.
Türk Milleti dünyanın en hamiyetperver milletidir.
Dinine, milliyetine bakmadan ekmeğini aşını paylaşır.
Ülkesi için canını verir, onu korur.
Kesinlikle aklımızda tutmamız gereken şey;
Türkiye dünyanın kalbidir, mazlum milletlerin hamisidir.
Bedende kalp nasıl korunuyorsa öyle de korumalıyız.
Türkiye’yi zaafa düşürmek, ne bize ne de Türkiye’ye bel bağlayanların faydasına olmaz.
Dünyanın göz bebeği, vatanımız üzerinde emelleri olanları unutmamalıyız.
Kim oldukları, kimlerle ilişki içinde oldukları bilinmeyen, kimden emir alırlar, her hangi bir örgüt ile ilişkileri var mıdır? belli olmayan, hatta örgütler tarafından kullanılma potansiyeli olan, bugün çocuk, yarın genç olacak olan bu yapıyı taşımamız güvenliğimiz açısından ve sosyal açıdan son derece sakıncalıdır.
Düşünebiliyor musunuz bir takım karanlık güçlerin, çeşitli kandırma yolları olan para, inandırma, örgütleme ile bu misafirlere ülkemiz aleyhinde nümayişler, eylemler yaptırdığını…
O zaman iş işten geçmiş, ülkede asayiş sağlanamaz, dış güçlerin vatanımızda emellerini sağlamak için zemin oluşmuş olacaktır.
Bu aziz millet buna müsade etmez etmesine ama bedeli ağır olacağı bir gerçektir.
Ayrıca Suriye açısından bakıldığında ise; Suriye boşaltılmakta, İsrail’in Golan tepelerinde olduğu gibi yavaş yavaş Suriye’yi yuttuğunu Türkiye’ye, İsrail’in komşu olduğunu, Allah korusun böyle bir komşuluğun, böyle bir fitne milletle komşuluğun ne gibi gaileleri, potansiyelleri içinde barındıracağını görmek gerekir.
Suriyeliler komşumuzdur, hatta bazı illerimizde akrabaları bulunanlar az da olsa vardır.
Komşumuzun sıkıntılarını paylaşmamız tabidir.
Doğru olanıdır böyledir.
Suriyeli “Geçici Sığınmacı”ların ülkelerine, vatanlarına, yuvalarına kavuşmaları için gereken yapılmalıdır.
Bunun dışında Türkiye, Suriyelilere de yeter düşüncesi yanlıştır.
Hamiyetperverlik duygusunu yıpratmamak, pişmanlık yaşatmamak gerekir.
Hamiyetperverlikte, yardımseverlikte eşsiz bir millet olduğumuzu belirttik.
Ülkemizde sadece Suriye’liler barınmamaktadır.
Ülkemizde; Afganistan, Türkmenistan, Tacikistan, Doğu Türkistan, Asya ülkeleri ve Afrika‘nın bazı ülkelerinden hatta Ermenistan‘dan ve ismini zor telaffuz ettiğimiz ülkelerden hatırı sayılır insan barınmaktadır.
Barındırmak, zor zamanlarında bu insanlara iş vermek, nefes aldırmak oldukça değerlidir.
Onun için de milletimiz tepki vermemektedir.
Ancak ülkemiz için çok önemli “GÜVENLİK ZAFIYETİ” oluşturduğu bir gerçektir.
Gece kulübü katliamı, ülkemize bu şekilde gelenler tarafından gerçekleştirilmiştir.
Ülkelerin birbirlerine VİZE uygulamalarının sebeplerinin en önemlisi 'güvenlik zafiyeti' oluşturmamaktır.
Bir ara yetkililer ülkemizde yaşayan yabancı sayısının dokuz milyonu geçtiği şeklinde bir açıklama yapmış idi.
Bu oran ülke nüfüsunun yüzde 11’ine karşılık gelmektedir.
Bir başka yanı ise kendi vatandaşlarımızın işsizlik oranı yüzde 10'un üzerindedir. Sürdürülebilir bir durum değildir. “Zor oyunu bozar” diye bir darb-ı-mesel sözümüz vardır.
Bütün bu değerlendirmelerin sonucu şudur;
Ensar–Muhacir dayanışması kültürü ve inancını yaşayan önemini en iyi bilen milletiz.
Ülkemizdeki misafirlerimize yapabileceğimiz maddi manevi desteği vermekten imtina etmemeliyiz.
Ancak; Türkiye’nin zaafa düşmesine fırsat vermeden yapılmalıdır.
Öncelik; kendi ülkemiz, kendi vatandaşımız, ülkemizin güvenliği, birlik ve beraberliği, bölünmez bütünlüğü, varlığını ilelebet korunmasıdır.
Yapılacak bütün özveri ve davranışlarda önceliğimiz olmalıdır.
Olmazsa olmaz değerlerimizi koruyarak, zarar vermeden yapılmalıdır.
Vesselam..