ABD Başkanı Trump’un Amerikan Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararından sonra öyle görünüyor ki, özellikle Ortadoğu yangın yerine dönecek. Karardan sonra başlayan tepkiler, yapılan açıklamalar bunun ayak sesleridir.
Asıl soru şu:
Bu tepkiler, Trump’a geri adım attırır mı ?
Her ne kadar Amerika ve İsrail dışında AB ülkeleri, Araplar, Rusya, Çin gibi süper güçler alınan kararı doğru bulmuyorlar ve bu nedenle de açıklamalar yapıyor. BM’den ve Papa’dan da olumsuz görüşler çıktı.
Bütün bunlara rağmen Trump, yaptığı açıklamada “İsrail halkının yanında olmaktan ve kalıcı bağımızı güçlendirmekten gururluyuz" diyor. Bu açıklamanın anlamı “Geri adım atmayacağım” demektir.
Türkiye, karara en büyük tepkiyi veren ülke olarak öne çıkıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamaları ve telefon diplomasisi ile bir yerde “Kudüs bizim ve İslam dünyasının kırmızı çizgisi” diyerek konumun önemine dikkat çekiyor.
Erdoğan İslam Konferansını olağanüstü toplantıya çağırdı, bölge ülkelerinin liderleriyle konuştu, beklenmedik şekilde ters köşede duran Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile temasta ve temas sonrası Putin’in Ankara’ya geleceği haberleri verildi.
Çoğu Müslüman Arap ülkesinden daha tutarlı bir Kudüs çıkışı yapan Katolik Hıristiyanların dini lideri Papa Francis ile diplomasi yelpazesini genişletiyor.
Son günlerde yaşanan siyasi kutuplaşmaya rağmen Meclis’teki siyasi partilerin tamamı 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden bu yana ilk defa Kudüs konusunda yeniden ortak duruş sergiledi.
Bu noktada söyleyeceklerimiz var: Büyükelçiliklerini taşıyacak olanlar var.
Konuyu gündemde tutarken, diplomasi dilini sertleştirmemek, kırmamak, dökmemek gerekiyor. Dünya dili ile konuşmak, yangına körükle gitmemeye özen göstermek gerekiyor.
Bunları niye yazıyoruz:
Trump açılamasında, “Kudüs’e bizden önce taşıyacak olan ülkeler var. Bazı Arap ülkeleri ile AB ülkelerini göstermelik tepkilerine de bakmayın" demişti.
Bazı Amerikan ve Avrupa Gazetelerinde çıkan yazı ve yorumlarda da "Suudi Arabistan ile Mısır’ın Trump’un kararına yeşil ışık yaktıkları" söyleniyor.
Araplara güven olmaz.
Bu nedenle atacağımız adımlarda bunlara güvenerek ortaya çıkmamamız gerekiyor. Aynı şekilde AB üyesi ülkelerin tepkilerine de aldanmayalım.
Arap alemi zaten birbiriyle kavgalı; bölüp pörçük ve çoğu yerde birbirleri ile savaşıyor. Bir araya gelip, ortak tavır koyamıyorlar. Yarın hiç birini ortada göremeyebiliriz.
Nitekim Taha Akyol, Hürriyet’teki köşesinde Kudüs konusunda Türkiye’nin çok dikkatli bir diplomasi uygulaması gerektiğini anımsatıp, şu önemli vurguyu yapıyor:
“Türkiye Kudüs davasını ihmal edemez, lafla geçiştirilemez. Siyasi tepkisi elbette faal ve etkili olmalıdır. Türkiye’nin birinci önceliği Türkiye’dir; milli, Müslüman’ca ve insani bir görev olarak Kudüs davasına sahip çıkarken, kendisine önemli bir zarar gelmemesi için çok dikkatli olmalıdır. Zira bizim de ciddi sıkıntılarımız var.”
Yaşadığımız sıkıntılara yenilerini eklememek için çaba göstermek ve atacağımız her adımı iyi hesaplamamız gereken günlerden geçiyoruz.