Geçtiğimiz hafta Manisa‘da bu hafta Elazığ‘da şiddetli depremler yaşadık.
Depremde ölen vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet yaralı vatandaşlarımıza şifalar diliyoruz.
Geçmiş olsun inşallah.
Vatandaşlarımız tek yürek olarak birlikte üzüldük, birlikte endişe ettik göçükten sağ çıkanlara birlikte sevindik biz büyük milletiz vesselam.
Allah bir daha bu afetleri göstermesin.
Bilim insanları tarafından İstanbul‘da deprem beklendiği sık sık dile getirilmektedir.
Umudumuz temennimiz inşallah İstanbul depreminin uyarılar, tahminler gibi olmaması için duacıyız.
İnşallah korkulan olmaz.
Bilim insanlarının muhtemel İstanbul Depremi ile ilgili öngörü ve tahminlerinin sonuçlarını tekraren ifade etmeye dilimiz varmıyor.
Düşünmek, aklımıza getirmek bile dehşete düşmeye Allah korusun kâfidir.
İstanbul’da olması muhtemel deprem Türkiye açısından Milli Güvenlik Meselesi'dir.
Bu abartılı bir yaklaşım değildir.
İstanbul’da onaltı milyon insan yaşamaktadır.
Muhtemel İstanbul Depreminden çevre illerinde etkileneceği düşünüldüğünde bu rakam yirmi beş milyonu bulmaktadır.
Allah korusun büyük deprem olması halinde binaların yıkılmaları ve can kayıplarının yanında hayatta kalanlar içinse; su, gıda, susuzluğa bağlı salgın hastalıklar, hastaların sürekli kullanmakta oldukları ilaç ihtiyacı baş göstermesi konusunda endişeler sıklıkla ifade edilmektedir.
İstanbul Türkiye’nin kalbidir üretim durur.
İşsizlik, yokluklar başgösterir.
Türkiye’yi ve Türk milletini bir kaşık suda boğmak isteyenlere gün doğar, beklenmedik şeyler olabilir.
Bütün ihtimaller düşünülmeli ve vakit kaybedilmeden tedbirler alınmalıdır.
Millet olarak, fertler olarak, aileler olarak müteyakkız olmalı ve herkes alabildiği tedbirleri almalıdır.
Konutların güçlendirilmesi konusunda ciddi duyarsızlıklar gözlemlenmektedir.
Bu konuda zecri tedbirler alınmalıdır.
Bazı vatandaşların bulundukları binalarını depreme dayanıklılığı ölçtürmek istemedikleri, gerçeği öğrenmek istememelerinin sebebinin ise, binalarını çürük çıkması halinde binanın yetkililerce boşaltılması dolayısı ile de binalarına ölçüm yaptırmaktan imtina ettikleri ifade edilmektedir.
Ayrıca devlet yetkilileri okullarda ve TV.lerden bilim adamlarınca hazırlanacak bilgilendirme programları, kısa filmler ile deprem ile ilgili bilgilendirme yapmalıdırlar.
Depremlerden kısa süre sonra yapılması gerekenler unutulmaktadır.
Vatandaşların alması gereken tedbirleri anlatarak halk bilinçlendirmelidir.
Geçtiğimiz günlerde Prof.Dr. Mete Gündoğan, bazı uyarılar yapmış ve kişisel tedbir olarakta; olağanüstü durumlara karşı hayatın idamesi için su ve gıda konusunda hazırlık yapılması en azından bir süre yetecek miktarda stok yapılması konusunda uyarı ve teklif yapmıştır.
İlk bakışta daha da neler diyebilirsiniz.
İlk duyduğunuzda biraz garip gelebilir ama SU ,GIDA ve hasta vatandaşların sürekli kullanmak zorunda kaldıkları İLAÇlar insanın yaşamsal ihtiyacıdır.
Dolayısı ile dikkate alınmalıdır.
İnsan SU İçmeden ancak üç gün hayatta kalbilmekte olduğu unutulmamalıdır.
Kaldı ki temizlikte su ile yapılmaktadır.
Dolayısı ile uyarı dikkate alınmalıdır.
Hayat devam ediyor, deprem ve tabi afetler insanlar tarafından yapılmamakla birlikte afetler ve olaganüstü durumlar için tedbir almak insanidir.
Japonya‘da altı şiddetinde depremde insanlar otudukları sandalyeden dahi kalkmamakta iken üçüncü dünya ülkelerinde, kaderci toplumlar da tedbir ve insani olarak yapılması gerekenler ikinci plana düşmakte olduğu için, dolayısı ile de bu ülkelerde orta şiddette olan depremlerde dahi malesef ölümcül sonuçlar olabilmektedir.
Tedbirler sadece OLASI DEPREM ile ilgili değil ülkemize yapılabilecek beklenmedik saldırılara karşıda tedbirli olmalıyız .
Türkiye bölgesinde ve sınırlarında oldu bittilere karşı itiraz etmekte ve aktif tedbirler almaktadır. Türkiye‘nin bu tavırlarına alışık olmayan Emperyalist sömürgeci batı şaşkınlık içinde Türkiye ye karşı beklenmedik hareketlerde bulunabilir.
Geçtiğimiz günlerde ARMEGEDON'dan bahsetmiş ve “Tanrıyı Kıyamete Zorlamak" adına sapkın Evangelistlerin hazırlıklarında bahsetmiştim.
Türkiye, Türkiye’den ibaret değildir.
Bizimle sevinen bizimle üzülen mazlum milletler var.
Mazlum milletlerin umudu “Önce Allah cc sonra Türkiye’den ve Türk milletinden” dir.
Savaşın şekli değişmiştir!
“Delikli demir çıktı mertlik bozuldu” diyor ya Köroğlu
Şimdi ise sadece delikli demir değil, şöyle ilaveler yapabiliriz ve ona göre tedbirler geliştirmeliyiz
Kimyasal biyolojik saldırılar,
Nükleer saldırılar,
Elektronik saldırılar,
Ekonomik saldırılar,
Gıda, ilaç ve tohum ile saldırıları,
Terörist provakasyonlar/saldırılar
Önemli şahsiyetlere karşı suikastlar…
Ana başlıklarını verdiğimiz saldırı metotlarını tafsilatlı olarak anlatmaya gerek yok mesele oldukça açıktır.
Devlet ve halk olarak FARKINDALIK oluşturmalıyız.
Bilinçli toplumlar, tedbirli devletler kendilerine karşı düşmanca girişimleri kolayca bertaraf edebilmektedir.
Bu durumu en iyi bizim milletimiz bilmektedir.
Ancak ne var ki muhtemel gelişmeleri ıskalamamak önemlidir.
Vesselam