Kur’an’ı Kerim’de oruç diye bir tabir yoktur. Cenab-ı Allah, Kendi idrakinden bizlerin idrakine tenezzül ederek beyan ettiği yüce kitabında oruç tutmak ibadetini “Sıyâm” olarak beyan eder! Bu hakikat, Bakara Suresi 183. Ayetinde,
Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için sıyâm “Oruç”, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.
denilerek beyan edilmektedir. O zaman oruç nedir? Oruç, Allah için nefsin isteklerinden feragat etmektir. Nefsimizin istediğini değil Allah’ın istediğini yapmaktır. Bizler nefsimizin isteğini yapmak yerine Allah’ın isteğini yaptığımız zaman Allah’ın isteği olan oruç tutanlardan oluruz.
Nefisten gelen istek sadece yemek yiyip, içecek içmek ve cinsî münasebet mi?
Cenab-ı Allah, bu anlatım ışığında görüyoruz ki, Kendisine iman eden biz insanlara ayetinde, “Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için sıyâm “Nefsinizin isteğini yerine getirmek yerine Benim isteğime uyup yerine getirmek”, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı” demektedir. Bu sebeple tuttuğumuz orucun sadece sabahtan akşama aç ve susuz kalmaktan ibaret olmaması ve Hak katında makbul olan oruç olması için sadece yemek yiyip, su içmekten uzak durmanın dışında, Allah’ın istediğini ve yapmamız gerekenlerin ne olduğunu da iyi anlayıp nefsin isteğini değil Allah’ın isteğini yerine getirebilelim. Aksi durumda oruçlarımız noksan olacaktır. Cenab-ı Allah bizlerden,
Ali İmran Suresi 17 ve 134. Ayetlerinde,
Onlar sabırlı, özü sözü doğru, Allah’a içten boyun eğen, mallarından hayra harcayan ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyen kimselerdir. Onlar ki hem bolluk hem de darlık zamanında Allah için harcarlar, öfkelerini kontrol altında tutarlar ve insanları affederler. Çünkü Allah iyilik yapanları sever.
Enam Suresi 152. Ayetinde,
Rüşt çağına ulaşıncaya kadar yetimin malına yaklaşmayın, onun iyiliğine olan bir yolla olursa başka. Ölçeği ve tartıyı hakka uygun yapın. Biz kimseyi gücünden fazlasıyla yükümlü tutmayız. Yakınınız da olsa söz söylediğinizde adaletli olun. Allah'a verdiğiniz sözü tam olarak yerine getirin. İşte Allah, sizden bir de bunları istemiştir. Belki bilginizi kullanırsınız.
İsra Suresi 23 ve 53. Ayetlerinde,
Ve Rabbin, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi ve anaya, babaya iyilik etmenizi hükmetmiştir; onlardan biri yahut her ikisi, senin hayatında ihtiyarlık çağına ererse onlara üf bile deme, azarlama onları ve onlara güzel ve iyi söz söyle. Kullarıma söyle: Sözün en güzelini söylesinler. Şüphe yok ki Şeytan, aralarına fesat sokar. Şüphe yok ki Şeytan, insana apaçık bir düşmandır.
Müminun Suresi 2 ve 8. Ayetlerinde,
Onlar kibirlenmeden, derin bir saygıyla namaza duran kimselerdir. Ve onlar ki, emanetlerini ve verdikleri sözü yerine getirirler.
Nisa Suresi 2. Ayet,
Yetimlere mallarını verin ve iyisinin yerine kötüsünü koyup değiştirmeyin ve onların mallarını, kendi mallarınıza katıp yemeyin; çünkü bu, pek büyük bir suçtur.
Bakara Suresi 177. Ayet
Yüzlerinizi doğuya, batıya çevirip durmanız, hayır sayılmaz ki. Hayır ve tâat sahipleri, Allah'a, son güne, meleklere, kitaba, peygamberlere inanan, Allah sevgisiyle yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve esirlere mal veren, namaz kılan, zekât veren, ahdettikleri zaman ahitlerine vefa eden, sıkıntı ve şiddet vakitlerinde sabreden kişilerdir. Onlardır sözleri doğru olanlar, onlardır sakınanlar.
Hucurat Suresi 12. Ayet,
Ey iman edenler! Birbiriniz hakkında, yersiz zanda bulunmaktan kaçının. Çünkü bazı zan ve şüphe vardır ki, günahtır. Birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın ve birbirinizi arkadan çekiştirmeyin. Biriniz ölü kardeşinin etini yemek ister mi? Hayır, siz ondan iğrenirsiniz! Öyleyse adam çekiştirmekten de öylece iğrenin ve yolunuzu Allah'ın kitabıyla bulmaya çalışın. Şüphesiz Allah, tövbeleri kabul eden ve acıyandır.
buyurarak neler istediğini anlatmaktadır. Şimdi bize düşen Allah’ın istediklerinin tam tersini isteyen nefsin emmare halinin isteklerini yaparken yani yalan söylerken, çalarken, hak yerken, adaletsiz davranırken, zan yürütürken, şirk içindeyken, cimrilik yaparken, öfkelenip kızarken, devlet malı yiyerek yetim hakkı yerken, kibirlenirken, aldatırken sabah ve akşam arası yemek yememe ve su içmeme orucu tutarsak sadece kendimizi kandırmış oluruz. Orucumuzun gerçekte tutulmuş olması ve bizi kurtuluşa ulaştırması için Allah’ın tüm isteklerini yerine getirmeliyiz. Bu isteklerin içinden işimize geleni alıp yapmak, işimize gelmeyenleri yok hükmünde sayıp yapmamak münafıklıktır, münafığın orucu göstermelik sahte oruçtur. Mademki Cenab-ı Allah’ın bizden istediğini yapmak kurtuluşumuz olan oruç tutmaktır, o halde Allah bizden Kendisinden başka ilah olmadığına dünyada yaşarken şehadet etmemizi istediğine göre, aç kalmayla sınırlı olmayan gerçek oruç Allah’tan başka ilah olmadığına kendimizde ve tüm yaratılmışlıkta şehadet etmektir. Cenab-ı Resulullah Hz. Muhammed Efendimiz Hadisi şerifinde,
Ramazan-ı şerifin başlangıç gecesi Fetih Suresi okunursa, o sene içindeki kötülük, bela ve musibetlerden muhafaza olunur
buyurduğu için “O buyurduysa doğrudur” oruç tutma başlangıcında Fetih Suresi okunur. Hz. Muhammed Efendimiz Fetih suresi için,
Bu gece bana, üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha değerli ve güzel bir sure indirildi
buyurmuştur. Fetih Suresi, Medine döneminde inmiştir. 29 ayettir. Sure, adını 1, 18 ve 27. ayetlerinde geçen “Fetih” kelimesinden almıştır. Surede, Hz. Peygamber ile müşrikler arasında gerçekleşen Hudeybiye antlaşması, cihad, savaştan geri kalan münafıklar ve Mekke’nin fethedileceği müjdesi konu edilerek bugün yaşayan ve Allah’a iman eden bizler için nefsin istekleriyle cihad ederek Allah’ın isteklerini yerine getirmenin kurtuluşumuz olduğu anlatılmaktadır. Fetih Suresi 10. Ayeti kerimede,
Resulüm! Sana biat edenler, gerçekte Allah’a biat etmektedirler. Allah’ın eli, onların biat için uzanan elleri üzerindedir. Artık kim biatini bozarsa ancak kendi zararına bozmuş olur. Kim de Allah’a verdiği sözde durur, onun gereğini yerine getirirse, hiç şüphesiz Allah ona yakın bir gelecekte büyük bir mükâfat verecektir.
denilerek bu hakikate vurgu yapılmaktadır. Ayette biat etmek, Hz. Peygamber Efendimiz gibi Allah’ın istediği şekilde ahlak, edep ve Rahmaniyet üzerine tevhid irfaniyetiyle şehadet üzerine yaşamaktır. Bizler, İslam mensubu, Peygamber ümmeti, Allah’ın kulu olmak adına Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet edeceğimize söz verdik. Verdiğimiz sözü yerine getirmek olan şehadete ermediğimiz sürece orucumuz sadece aç kalmak boyutunda kalarak noksan olacaktır. Ne zaman şehadete erdik, işte o zaman orucumuz kurtuluşumuz olan tamlanmış oruç haline dönüşecektir.