*İnflamasyonu kronik hale getiren en önemli etkenlerden birisi “inflamatuar sitokinlerdir.” İnflamasyonla birlikte salınmaya başlayan ve vücudumuza zarar verici kimyasal özellikleri olan “sitokinler” pek çok kronik veya dejeneratif hastalığa neden olabilirler.
Örnek olarak kalp ve damar hastalıkları, iltihabi sindirim sistemi hastalıkları, iltihabi eklem romatizmaları (artrit), metabolik hastalıklar, yüksek tansiyon, alzheimer, parkinson, demans, astım, bronşit, diyabet ve kanser gibi hastalıkları sayabiliriz.
*İnflamasyonun kronik hale getiren en önemli etkenlerden birisi de “serbest oksijen radikalleridir.” Normal şartlarda bir serbest radikal ortaya çıktığında bağışıklık sistemi tarafından hemen yok edilir. Ancak kronik inflamasyon serbest radikallerin kontrolden çıkmış bir yangın gibi vücudumuzda sürekli çoğalmasına neden olur.
Serbest radikaller; solunum ve sindirim gibi doğal vücut fonksiyonları neticesinde ortaya çıkan, bir elektronunu kaybetmiş yüksek enerjili reaktif oksijen molekülleridir. Elektronlar çift hareket ettiklerinden bir serbest radikal sürekli bir başka molekülden elektron çalma peşindedir. Elektron çaldıktan sonra ilk serbest radikal nötrleşir.
Ancak bu işlem gerçekleştiğinde zincirleme olarak devam edecek kimyasal reaksiyonlar başlayabilir. Çünkü bir elektronu serbest radikal tarafından çalınan molekülün yapısı bozulup elektronu yine tek başına kaldığı için ortaya son derece aktif yeni bir serbest radikal çıkar.
Bu molekül de başka bir molekülden elektron çalarak onun yapısını bozar ve o molekülü serbest radikale dönüştürür. Bu şekilde sürekli çoğalan serbest radikaller “inflamatuar sürecini kesintisiz devam ettiren” zararlı ve yıkıcı bir zincirleme kimyasal reaksiyona neden olurlar.
Bu reaksiyonlar sonucu sayıları hızla artan serbest radikaller, vücudumuzun antioksidan savunma sistemlerini bastırır, sağlıklı hücre ve dokulara zarar vererek DNA yapısını bozar. Netice de bronşit, astım, kalp ve damar hastalıkları, kanser, diyabet, osteoporoz, romatizma, alzheimer, parkinson, enfeksiyonel hastalıklar ve aşırı kilo gibi pek çok rahatsızlıklara neden olurlar.
*Kronik inflamasyon insülin direncini artırarak kandaki insülin seviyesinin sürekli yüksek olmasına neden olur. Yüksek insülin seviyeleri ise daha çok serbest radikallerin ortaya çıkmasına neden olur.
Eğer proinflamatuar gıdalarla beslenme şekli terkedilip, antioksidan özelliği fazla gıda alımı artırılarak bağışıklık sistemi güçlendirilip kronik inflamasyon ortadan kaldırılmazsa, kilo almak kolaylaşırken zayıflamak zorlaşır. (“Kanserle Savaşırken Öğrendiklerim” den insülinle ilgili bölümü inceleyin)
*Kronik inflamasyon aynı zamanda leptin direncine neden olarak da kilo almayı kolaylaştırır. Leptin iştahı düzenleyen kendinizi tok hissetmenize yardımcı olan, karbonhidrat aşermelerinizi dizginleyen, hücrelere yağ depolamasını veya yağı bırakmasını söyleyen çok önemli bir hormondur. (AGE’de sindirim sistemi bölümünde detaylı bilgi bulabilirsiniz)
Kronik inflamasyon, leptin direncine neden olduğunda leptin hormonunun iştah ve kilo kontrolü sinyalleri gönderme becerisini sekteye uğratarak yağın yakılması gerekirken depolanmasına neden olur. Netice de daha çok inflamasyon ve daha çok leptin direncinin geliştiği kısır bir döngü ortaya çıkar. Bu kısır döngü ise daha çok leptin direncine, daha çok yağ depolanmasına ve daha çok inflamasyona neden olur.
Hangi nedenle olursa olsun, vücudumuz bir kez kronik inflamasyona hazır hale geldiğinde “içimizdeki sessiz yangını başlatmak için tek bir kıvılcım dahi yeterli” olabilmektedir. “Bu kıvılcım” çoğunlukla alkol – sigara, çamaşır suyu ve diğer kimyasallar gibi toksinler, yoğun stres, aşırı üzüntü gibi yıkıcı duygu ve düşünceler, alerjik reaksiyonlar, uykusuzluk, aşırı bedensel yorgunluk, gıda duyarlılıkları veya herhangi bir şekilde oluşan basit bir enfeksiyon gibi nedenlerle ortaya çıkabilmektedir.
Bu durumu “tersine çevirebilmek ise tamamen kendi elimizdedir.” En basit yolu öncelikle kronik inflamasyonu tetikleyen sebepleri ortadan kaldırarak, bağışıklık sistemimizi güçlendirecek yaşam tarzına ve antioksidan ağırlıklı beslenme düzenine geçmektir.
Sağlık anlayışımızın değişmesine katkı sağlaması umuduyla…
(Devam edecek)
.....
Yazarın tüm yazıları için tıklayınız
.....