''Yalan haberler yapılacak, Türkiye ekonomiyi, Suriye'yi konuşmayacak. Bir yalan haberi konuşacak''
Bu sözlerin sahibi CHP’nin 24 Haziran 2018 seçimindeki Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce. Yalan haber ise, ‘Bir CHP’linin Saray’a giderek Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan ile görüştüğü, kendisine, CHP’nin başına geçmesi için destek verileceğinin söylendiği’ yönünde…
Haberi yazan kişi Sözcü Gazetesi’nin başyazarı Rahmi Turan. O’na bu bilgiyi veren ise Ankara’lı gazeteci Talat Atilla.
Konuyla ilgili bir soruyu yanıtlayan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘görüşmeden haberdarım, o ismi biliyorum, ancak açıklayamam’ diye konuşması haberi önemli hale getirdi ve politik arenada adeta kıyamet koptu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Saray’a giden kişi olarak ismi açıklanan Muharrem İnce, görüştükleri iddiasını kesinlikle yalanladı. Hata yaptığını ifade eden Rahmi Turan’ın, haber kaynağı olarak ismini ifşa ettiği Talat Atilla ise ‘ben bu bilgiyi bir CHP’liden aldım. O kişi de Kılıçdaroğlu da açıklama yapmalıdırlar’ demesi bu kez gözleri CHP Genel Merkezi’ne çevirdi.
***
Görünen o ki, bu yalan haberin başlattığı tartışmalar daha da alevlenerek, 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlamalarının yanı sıra Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında hafta boyunca gerçekleştirilecek etkinlikleri de gölgeleyecek.
Ancak bu, Öğretmenler Günü’nde bu meslek mensuplarının sorunlarını kamuoyuna aktarmamıza engel olmadı, olamayacak.
Türk Eğitim-Sen’in, eğitimcilerin sosyoekonomik durumları ile mesleki sorunlarını tespit etmek amacıyla düzenlediği ve 6 bin 728 kişinin katıldığı anket çalışmasından dikkat çeken başlıklar şöyle:
- Öğretmenlerin yüzde 26.9’unun aylık mutfak masrafı bin101 ile bin 500 TL arasında, yüzde 44.7’sinin ise bin 501 TL ve üzerinde. Öğretmenlerin yüzde 42.9’u her ay kredi kartı borcunun tamamını ödeyemiyor.
- Aylık gelirinden birikim yapamayan öğretmen oranı ise yüzde 67.2.
- “Borçlarınızı ödemek için nasıl bir yol izliyorsunuz” sorusuna öğretmenlerin yüzde 36.2’si kredi çektiğini, yüzde 14.9’u aile ve arkadaş çevresinden borç aldığını, yüzde 7.6’sı ek iş yaptığın cevabını veriyor.
- Öğretmenlerin yüzde 56.9’u kendini okulda güvende hissetmiyor, yüzde 48.7’si meslek hayatında bir ya da daha fazla sayıda şiddete maruz kaldığını belirtiyor. Öğretmenler şiddete nerede maruz kaldıklarına ilişkin soruya ise yüzde 30.6’sı okul koridorunda, yüzde 21’i okul bahçesinde, yüzde 18.9’u öğretmenler odasında/müdür odasında, yüzde 16.8’i sınıfta, yüzde 12.7’si okul dışında yanıtı veriyor. Şiddete uğrayanların ise sadece 14.4’ü şikâyetçi olduklarını açıklıyor.
- “Şiddeti artıran en önemli etkenler” i ise öğretmenlerin yüzde 57.2’si siyasetçi ya da toplumda göz önündeki kişilerin öğretmenlerin itibarını azaltıcı söylemleri, yüzde 26.4’ü de önleyici ve caydırıcı müeyyideler getirilmemesi olarak sıralıyor.
***
Şiddete maruz kalan bir başka toplum kesimi daha var ki içler acısı…
O nedenledir ki ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” ilan edilmiş.
Bu vesileyle, Saray’ın gözetiminde bazı bakanlıklar ve kuruluşların ortaklaşa hazırladığı, 75 maddeden oluşan “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Planı”nın tanıtımı yapıldı.
Program kapsamında Adalet, İçişleri, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları ile Diyanet İşleri Başkanlığı ‘kadına şiddetle mücadele’ konusunda bir protokol imzaladı.
Hazırlanan plan ve imzalanan protokol, kadına karşı şiddetle mücadele konusunda farkındalığı artırmaya yönelik 81 ilde toplantılar ve etkinlikler düzenlenmesini, Birleşmiş Milletler’in yürüttüğü "Dünyayı Turuncuya Boya-16 Günlük Aktivizm Kampanyası" kapsamında Türkiye’deki simge yapıların turuncu renkte aydınlatılmasını öngörüyordu.
***
Hafta boyunca, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin öncülüğünde düzenlenen etkinliklere katılan, sokaklara inen ve alanları dolduran kadınlarımızı yürekten desteklerken, yoksul kadınların hayat mücadelesine, yaşanmış şu öyküyle dikkat çekmek istiyorum:
"..Pide ve lahmacun fırınım var. Öğlen oldu mu yüzlerce kişi kapıda sıradalar. Neyse sırası gelen sipariş veriyor, ben alıyorum ücretleri kasada. Şimdi sıra küçük bir kız çocuğunda. Bir avuç bozuk para bıraktı masaya. Bir tane cantık abi dedi. Kıymalı olsun diye de ekledi. Ama 25 kuruş yok içinde. Hepsi 5-10 kuruş, bilmem ki nereden bulmuş. Hem güldüm, hem saydım. Aslında parasız vereceğim önemli değil ama o da üzülmesin diye böyle yaptım. Ama nerdeeee, yok ki yarım pide parası bile. “Çok mu acıktın, geç bakalım” deyip içeriye aldım. “Abi ben yemeyeceğim, bunu anneme götüreceğim” dedi. Yüzümdeki gülümseme o an da gitti.
Dedim annen mi istedi ki? Hasta olmuş annesi, bu da çıkmış açtır annem demiş. Bize gelmiş. İçerisi müşteri dolu. Ama içimde nasıl bir duygu oluştuysa, paket yapıp çıktık kapıdan ikimiz. Doğruca onun evine varmaktı bir an önce isteğimiz.
Baban var mı dedim. Yok deyince bizim temizlikçi ablalardan birini aldım yanıma. Arabaya binelim mi dedim, yakın evimiz abi dedi. Ne yakını. Taaa kent meydanının arkası. Dönüşte taksi çevirdim valla. İçimden de diyorum ‘Oğlum, düştün bir çocuğun peşine, bakalım nereye? Dilenci midir, üç kağıt mı yaptı. Dükkanı da bıraktırdı'.
Vardık evine. Zemin katın altında bir yere. Müsaade istedi bizim abla . Ben de vardım yanına. Bir anne gördük yatakta. Ama kadın gözlerini açamamakta. Korktu bizi görünce. Kalkmak istedi ama sanki ölüm hali vardı. Hastanede imiş. Dün gece eve gelmiş. Kanser tedavisi gördüğünden halsiz kalmış. Aldığı maaş ile bu eve sığınmış. Kocası boşanmış, diğer iki çocuğu alıp gitmiş, bu ablaya da küçük kız kalmış.
Pide getirdik iyide. Kadının yiyecek hali nerde? Yanımdaki bizim abla yapayım dedi bir tencere çorba. Ama ne un var ne de yağ mutfakta. Bari bir buzdolabı olsa.
Doktor arkadaşımı aradım. Uğradı sağolsun. Alışveriş falan yaptık. Buzdolabını da aldık. Biraz da para bıraktık.
Aaaa dükkan vardı, vallahi hiç aklıma takılmadı. Dönünce baktım ki ne hamur kalmış, ne kıyma. Satılmış vallahi de billahi de ne varsa. Sayıyorum kasayı, sanki biri gelmiş para atmış fazlaca.
Okurdum, duyardım ama inanmazdım. O günden beri ben ablayı bırakmadım. Sizlere yemin ediyorum halâ akşam oldu mu fazla fazla sayıyorum (parayı). 7 gündür böyle, size anlattım ama korkuyorum da gidecek bereket diye. Ama tüm mesele, bir pideyi al git demekte değilmiş. Üşenmeyip ayağa kalkıp bir muhtacın evine gitmekmiş. Kapıya geleni kim yolladı şimdi anladım. Dün gece sabaha kadar, rahmetli babamın seccadesinin üstünde 'Allah’ım daha çok (muhtaç) yolla' diye yalvardım…" (Alıntıdır)
---
İYİ HAFTALAR
remzidilan_48@hotmail.com