1970’li yıllarda sokaklarda anarşi ve terör kol gezerken, politikacılar birbirlerine ateş püskürürken, iktidar ile muhalefetin arasındaki sınırlı uzlaşma konularından biri ‘adil seçim sistemi düzenlemeleri’ydi. O kaotik ortamda TBMM’de, iktidar ve muhalefet temsilcilerinden oluşan ‘seçim yasaları uzlaşma komisyonu gayet sakin ve soğuk kanlı olarak çalışıyor, düzenleme önerilerini hukuka ve hakkaniyete uygun hazırlayabiliyordu.
Bu uygar çalışma, 1961 Anayasası’nın yürürlükte olduğu 1960’lı yıllardaki bir geleneğin devamıydı.
Siyasi literatüre göre temsili demokrasilerde amaç, siyasal eğilimlerin parlamentoya en iyi biçimde yansıtılması, bunun anayasal adı da “temsilde adalet”ti.
Bundan hareketle, temsilde adalet ilkesini en iyi biçimde yansıtan seçim sisteminin d’Hondt sistemi olduğu kabul ediliyordu.
Adaletli baraj sınırlamasını kendi bünyesinde taşıyan d’Hondt sistemi seçim yasasına dahil edildi ve ülkemizde temsilde adaleti sağlayan en demokratik genel seçim 1965 yılında yapıldı.
Nispi temsil/milli bakiye sisteminin uygulandığı bu seçimde % 3 oy alan Türkiye İşçi Partisi (TİP) bile TBMM’nde 15 milletvekili ile temsil edildi.
Ancak, Adalet Partisi iktidarı 1968 yılında seçim sistemiyle oynayıp, çevre barajlı d’Hondt sistemini getirince, 1969 yılı seçimlerinde TİP’in milletvekili sayısı 3’e düştü.
TİP’in açtığı iptal davasında Anayasa Mahkemesi d’Hond sistemine dokunmadı, çevre barajına ilişkin kuralı ise iptal etti.
Bu sayede 1980 yılına kadarki seçimler barajsız d’Hondt sistemiyle yapıldı.
SEÇİM BARAJI DARBECİLERİN HEDİYESİ
Milletvekili seçiminde ülke genelinde yüzde 10 oranında barajı uygulanmasını, 12 Eylül 1980 askeri darbesini yapanlar, çıkardıkları yasayla getirdi. (2839 sayılı Milletvekili Seçimi Yasası’nın 33. maddesinde ‘Genel Seçimlerde ülke genelinde, ara seçimlerde seçim yapılan çevrelerin tümünde, geçerli oyların yüzde 10'unu geçmeyen partiler milletvekili çıkaramazlar’ denilmekteydi, ki halen böyle uygulanıyor)
(1983 Genel Seçiminin özel koşullarda yapıldığını ayrı tutarsak) Bu sistemin getirdiği garabet 1987 yılında yapılan genel seçimde açık şekilde yaşandı. Geçerli oyların yüzde 36.29’unu alan ANAP, TBMM’nde yüzde 64.89 temsil oranını yakaladı, buna karşılık, yüzde 24.81 oy alan SHP’nin Meclisteki temsil oranı yüzde 22’de, yüzde 19.5 oy alan DYP’nin Meclis’teki temsil oranı da yüzde 13.1’de kaldı. Bu seçimde Meclis’te temsil edilmeyen oy oranı ise ne yazık ki yüzde 19.75 oldu.
Anavatan Partisi’nin (ANAP) lideri Turgut Özal seçim galibiyetine doymuyordu. Yüzde 10’luk ülke barajına ek olarak seçim çevresi barajı ve kontenjan milletvekilliğini sistemini de seçim yasasına ekledi.
Seçim Çevresi(İl) Barajı ikinci kez Anayasa Mahkemesi’nin önündeydi. Yüksek Mahkeme, seçim çevresi barajı ve kontenjan milletvekilliği hükümlerini iptal etti. Anayasa Mahkemesi, (18.11.1995, E.1995/54, K.1995/59 tarih ve sayılı)
kararının gerekçesinde, “Yüzde 10’luk genel baraj varken buna ek olarak bir de seçim çevresi barajı getirilmesi temsilde adalet ilkesi ile bağdaşmaz” görüşüne yer veriyordu.
TEMSİLDE ADALET – YÖNETİMDE İSTİKRAR
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, 1995 yılında Anayasa’nın 67. maddesine eklenen bir fıkrayla, “temsilde adalet” ve “yönetimde istikrar” ilkeleri seçim sistemine sokuldu. Söz konusu fıkra, “Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir” hükmünü taşıyordu. (Bu hüküm halen yütürlükte)
Bu düzenlemelere Yüksek Seçim Kurulu’nun haksız ve yersiz kararları da eklenince, Kasım 2002 genel seçiminde AKP, geçerli oyların yüzde 34.28’ini almasına karşın, TBMM’ndeki temsil oranı yüzde 66 (363 milletvekili) oldu.
AKP’nin barajlardan, yasal düzenlemelerden ve YSK’dan yararlanarak iktidarda kalması 2007 ve 2011 genel seçimlerinde de sürdü. 2007 seçimlerinde yüzde 46,58 oy alan AKP, Meclis’te yüzde 62 oranında, 2011 seçimlerinde ise, yüzde 49.83 oy almasına karşın yüzde 60 oranında temsil edilme olanağı elde etti.
AKP VE MHP’NİN SEÇİM YASASI TEKLİFİ
Günümüze gelince…
Recep Tayyip Erdoğan ile Devlet Bahçeli, geçmişte Turgut Özel’ın yaptığı gibi, Meclisteki diğer partileri kaale almadan, AKP ve MHP temsilcilerine hazırlattıkları Seçim Yasası Teklifini onaylayarak TBMM Başkanlığına verdirdi.
Teklif, keserin hep kendinden yana yonttuğu gibi Cumhur İttifakını kollayan hükümler taşıyor. İki kez Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiş ‘seçim çevresi barajı’nı tekrar getirmesi ve benzer antidemokratik hükümler taşıması nedeniyle teklifin, bu haliyle yasalaştığı takdirde Anayasa Mahkemesi’nin yolunu tutacağını tahmin etmek zor değil.
Ayrıca, ANAP’ı yok olmaktan kurtaramayan bu yöntemler AKP ve MHP’yi iktidarda tutar mı, yoksa seçimlerde ‘keser döner sap döner gün gelir hesap döner’ mi? Yaşayıp göreceğiz...
---
İYİ HAFTALAR
remzidilan_48@hotmail.com