Yeni eğitim öğretim yılına başlarken gündemde, ‘salgın koşullarında okulların nasıl açılacağı’ tartışması öne çıkıyor.
Bugünlerde karar alıcılar, ülkelerin kendi deneyimlerine dayanarak ve halk sağlığı yetkililerinin de yardımıyla gelecek eğitim öğretim dönemini planlamaya çalışıyor.
İngiltere’de çocuklar 2021 Mart ve Nisan aylarında okula döndü. Fransa’da, üçüncü bir COVID-19 dalgası yaşandığı sıralarda okullar kısa bir süre kapatılsa da Mayıs 2021’de öğrenciler tekrar sınıflarına kavuştu. Amerika Birleşik Devletleri’nde ise, bölge okullarının yarısından fazlası 2021 Haziran ayı başında tam zamanlı eğitim öğretime yeniden başladı. Böylece, öğrencilerin neredeyse tamamına yüz yüze öğrenme olanağı sağlandı.
Ancak, dünya genelinde Haziran 2021 sonu verilerine göre 770 milyon çocuk hala tam zamanlı okula gidemiyor ve 19 ülkede 150 milyon çocuğun yüz yüze eğitime erişimleri hala yok. Bu öğrenciler ya uzaktan eğitim ile öğrenmeyi sürdürmeye çalıştı ya da hiç bir şekilde eğitim alamadı.
Okullar tekrar açılsa bile artık birçok çocuk okula geri dönmeyecek. UNESCO 24 milyon okul çağındaki çocuğun salgın nedeniyle okulu terk etmeyi yaşayacağını tahmin ediyor.
BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR NE DİYOR?
Bir düşünce kuruluşu olan TEDMEM, konuyu bilimsel çalışmalar ışığında değerlendiren “The Science Behind the School Reopenings” başlıklı yazıyı Türkçeye çevirdi.
Söz konusu yazı, orijinal haliyle, bilim alanındaki araştırma ve gelişmeleri yazmakla ünlenen gazetecisi Cassandra Willyard tarafından kaleme alındı ve dünyanın en çok okunan bilim dergisi Nature’ın News Feature ekinde 8 Temmuz 2021’de yayımlandı.
Yazının özeti şöyle:
GİDEREK ARTAN SAYIDA BİLİMSEL BULGU GÖSTERİYOR Kİ, OKULLAR GÜVENLE AÇILABİLİR.
Fakat bu, virüsün yaygınlaşmasını kısıtlamak için hangi koşullarda ve hangi adımlar atılarak açılması gerektiği tartışmalarını bastıracak bir gerçek olmamalıdır.
Bu noktada, halk sağlığı yetkililerinin yanıtını gerçekten bilmek istediği soru şu:
ÖĞRENCİLER VE OKUL PERSONELİ VİRÜSÜ OKULDA KAPIP MI YAYIYOR YOKSA BAŞKA YERDEN ALDIKLARI VİRÜSÜ MÜ OKULA GETİRİYOR?
İncelememiz gereken hassas nokta işte burası.
YAPILAN EN KAPSAMLI İLK ÇALIŞMA
COVID-19 ile ilgili yapılan en kapsamlı çalışmalardan biri Kuzey Carolina’dan. 90 binden fazla öğrenci ve öğretmenin katılımı ile geçtiğimiz sonbaharda yapıldı ve dokuz haftadan fazla sürdü. Toplumdaki bulaş oranı düşünüldüğünde, North Carolina Durham’daki Duke Klinik Araştırma Enstitüsü çocuk doktoru ve aynı zamanda çalışmanın ortaklarından Daniel Benjamin, “900’e yakın vaka görmeyi bekliyorduk” diye raporladı. Fakat araştırmacılar okul kaynaklı yayılmayı takip ettiklerinde sadece 32 vaka tespit ettiler
Bir diğer çalışma ise, Wisconsin’in kırsal bölgelerindeki 17 okulu kapsadı. Araştırma ekibi salgının yayılma hızının yüksek olduğu 2020 sonbaharında, 13 hafta süresince okul personeli ve öğrencilerde COVID-19 vakası gözlemledi. Bunlardan sadece 7 vakanın okul kaynaklı olduğu ortaya çıktı.
OKULDA OLMAK DIŞARIDA OLMAKTAN İYİ
Test eğilimlerini içeren çalışmalar da benzer şekilde, salgının okullardaki düşük yayılım oranını işaret ediyor.
Norveç’teki araştırmacılar 45-13 yaş aralığında okula devam eden çocuklarda toplam 13 vaka tespit etti ve bu çocuklarla yakın temaslı olan yaklaşık 300 kişiyi de test ederek ikincil atak hızını değerlendirdiler. Çocuk temaslıların sadece %0,9’u virüse yakalanırken, yetişkin temaslılarda bu oran %1,7 oldu.
COVID-19 testi pozitif çıkan 51 kişi ile temaslı olan 1000’den fazla öğrenciye ve okul çalışanına COVID-19 testi yapmayı önerdiler. Testi kabul eden 700 kişiden sadece 12’sinin testi pozitif çıktı.
Bilim insanları daha sonra okullardaki yayılımı tespit etmek için pozitif çıkan vakaların son iki hafta içindeki temaslılarına ulaştı ve gen dizilimlerine baktı. 12 kişiden sadece 5’i için virüsün okul kaynaklı olduğu ve atak hızının sadece %0,7 olduğu sonucuna ulaşıldı.
Bu bulgu şuna işaret ediyor; VİRÜS İLE TANIŞAN ÖĞRENCİLER, BUNU OKULDA YAYMA EĞİLİMİNDE DEĞİLLER.
New York City’de yapılan benzer bir çalışmada da atak hızının %0,5 gibi düşük bir oranda olduğunu gösterdi.
SONUÇ OLARAK, SALGININ OKULLARDA YAYILMASI İLE İLGİLİ GENİŞ ÇAPTA YAPILAN ÇALIŞMALAR, ÇOCUKLARIN VİRÜSÜN YAYILIMINI TETİKLEMEDİĞİNİ SÖYLÜYOR.
Almanya, Fransa, İrlanda, Avustralya, Singapur ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan incelemeler, OKUL ORTAMINDA İKİNCİL ATAK HIZININ YA HİÇ OLMADIĞINI YA DA ÇOK AZ OLDUĞUNU GÖSTERİYOR.
RİSK YOK DENİLEMEZ
Tabii ki risk yok diyemeyiz. Salgın nedeniyle bazı çocuklar hayatını kaybetti.
COVID-19 kaynaklı çocuk ölümlerini araştıran bir çalışma, 8 Mart 2020 ve Şubat 2021 ayları arasında 7 ülkede toplam 231 çocuğun yaşamını yitirdiğini ortaya koydu. Amerika Birleşik Devletleri’nde ise bu sayı Haziran itibarıyla 471’e ulaştı.
Ölüme yenik düşen az sayıda çocuk olsa da, bazıları korkunç derecede yüksek ateşli sendromlar gösterdiler.
Ve yeni ortaya çıkan bazı bulgulara göre enfekte olan çocuklar sonrasında da semptom göstermeye devam etti.
ÇOCUKLARI OKUL DIŞINDA TUTMANIN RİSKİ
Ancak, çocukları okuldan uzak tutmak beraberinde başka riskleri de getirdi.
Birçok anne-baba sosyal izolasyonun olumsuz etkilerine maruz kalan çocuklarının bir de ekran başında verilen derslere uyum sağlamaya çalıştığını gözlemledi.
Yapılan çalışmalar, uzaktan eğitim alan çocukların akademik olarak gerilediğini, özellikle hali hazırda zaten geride olan çocukların daha da fazla mücadele ettiğini gösteriyor. Eğitim sürecinden çok daha fazlasını sağlayan okullar, birçok çocuğun gününü geçirdiği güvenli alanlardır.
Eğitimciler ve rehberlik uzmanları, ev içi istismar veya cinsel istismar belirtilerini ilk tespit eden kişilerdir.
Dahası, okulların kapanması çalışan anne-babalar için tam bir felaket olmuştur. Anne-babalar, uzaktan eğitim sürecini, normal ebeveynlik rutinlerini ve bir yandan da kendi işlerini sürdürmek durumunda kaldılar.
İŞİN MATEMATİĞİ
Öyle görünüyor ki aşılama programlarının hızla ilerlediği ülkelerde okullar, önümüzdeki dönem geçtiğimiz aylara kıyasla daha az kısıtlama ve daha az müdahale önlemleriyle birlikte açılacak.
Bu noktada belirsizliğin en büyük kaynağı yeni varyantların çıkması oldu. İlk olarak Hindistan’da ortaya çıkan ve Delta varyantı olarak adlandırılan B.1.617.2 varyantı, ilk olarak Birleşik Krallık’ta görülen ve Alfa varyantı olarak adlandırılan B.1.1.7 varyantına göre %40-60 oranında daha yaygın ve en baskın varyant haline geldi.
İç mekânlarda maske takmanın koruyuculuğunu destekleyen kanıtlara rağmen bu durum hala tartışmalı bir konu olarak gündemde yer alıyor.
CDC (ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Mekezi) ise, ‘Aşılanma durumuna bakılmaksızın 2 yaş ve üzeri tüm öğrenciler, öğretmenler, okul çalışanları ve K-12 okullarına gelen ziyaretçiler için iç mekânda maske takmayı’ öneriyor.
Çocuklarımıza ve gençlerimize zihin açıklığı diliyorum.
---
İYİ HAFTALAR
remzidilan_48@hotmail.com