Uyanmak zor, uykunu bölmedikçe kurtuluş

Çıkışı bulamadığın yol üzeri, gözün kapalı yıpranış

Yıprandığını bir tek senin bilmen kıvranış

Ağladığını kendin görmen, ruhen yıkılış.

(Şarkının adı: Ahmak Islatan. Sanatçı: Sagopa Kajmer. Tür: Türkçe Rap)

Şarkı sözlerinin ilk dörtlüğü birilerine ithaf olunur…

***

Kötü geçen bir yılı geride bırakıyoruz.

Madalyonun ön yüzünde iktidarın sıraladığı savunma sanayii, petrol arama, yerli otomobil, yol-köprü gibi alanlarındaki başarılar.

Arka yüzünde ise zam, zülum, haksızlık, adaletsizlik, siyasi kayırmacılık, kısıtlanan haklar, maden aramalarıyla yok edilen yeşil alanlar-su kaynakları, pervasızca harcanan paralar, ileride faturası ağır ödenecek dış politika uygulamaları, göz yumulan din istsismarı ve bütün bu olumsuzlukların üstüne örtülen muhafazakarlık örtüsü..

H.K.G.'nin 6 yaşında dini nikâhla evlendirilmesi ve cinsel istismara maruz bırakılmasıyla ilgili, 2 yıldır yargıya taşınmayan iddialar 2022 yılının sonuna doğru en çok konuşulan ve tartışılan konulardan biri oldu.

Bu olay, FETÖ darbe girişimini boşa çıkarmak için verilen mücadeleden ders alınmaması nedeniyle cirit atmaya başlayan tarikatlar ve sözde dini yapıları yeniden gündemin ön sırasına taşıdı.

UYGULAMALAR-SORGULAMALAR

Milli şairimiz Mehmet Akif, 1900'lü yıllarda Berlin'e gitmiş, (1914 yılı Kasım ayı sonlarında Osmanlı Devleti adına Şeyh Salih Et-Tunusi ile birlikte gidip, 1915 yılı Mart ayında döndü) İstanbul’a döndükten sonra, batıyı merak edenler "Üstad yediklerin, içtiklerin senin olsun. Gördüklerini anlatırmısın? Avrupa nasıldı?" diye sormuşlar. Üstad, bu klasik soruya iki cümlelik şu karşılığı vermiş:

“İşleri var bizim dinimiz gibi, dinleri var bizim işimiz gibi..”

Yani, işleri bizim dinimiz gibi sağlam, dinleri ise bizim işimiz gibi.

***

Bir de Ziya GÖKALP’in VATAN adlı şiirinden kısa bir örnek verelim:

Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,

Köylü anlar mânasını namazdaki duanın...

Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kuran okunur

Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Huda'nın...

Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın!

***

Bakın, Prof. Dr. İbrahim Maraş ise ne diyor:

Bin kere de söylesem tekrarda fayda var. Kur'an meali okumayın diyerek Kur'an'dan bu toplumu soğutan ehl-i hadis kafalı selefiler bu dinin düşmanıdır. Hadis İslamı'nı savunan bu kişiler, kültürü din diye yutturmaya çalışırlar. Ne tutarsızlıktır ki, aynı kişiler çağdaş örfleri ve kültürleri tamamen reddederler. Halbuki Kur'an asıldır, sünnet ise onun insani ve dönemsel/örfi bir yorumlama şeklidir. Kendi kutsal kitabını anlayarak okuyanın sapıtacağını iddia etmek AHMAKLIKTIR.

Tüm bu aktardıklarımdan çıkarılacak ders Mustafa Kemal’in şu ünlü sözlerinde kendini buluyor:

“Ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır."(30.8.1925)

AHMAK SÖZÜ CEZA GETİRDİ

Prof. Dr. İbrahim Maraş bu dini tartışmada kullandığı ‘ahmak’ sözcüğünden ötürü dava edildi mi, yargılanıp ceza aldı mı bilmiyorum. Ancak, bu sözcük bana, Ekrem İmamoğlu’na ‘ahmak’ sözcüğü nedeniyle verilen cezayı hatırlattı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, Yüksek Seçim Kurulu üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla açılan davada, 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verildi. Karar istinaf ve yargıtay aşamalarında onaylanıp kesinleşirse İmamoğlu siyasi yasaklı sayılacak.

Hukukçuların değerlendirmelerine göre, mahkemenin yapısı ve cezanın dayanağına bakIldığında hak, hukuk, adalet sapır sapır dökülüyor.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, (Ekrem İmamoğlu’nun da katıldığı), partisinin Meclis Grubu toplantısında yaptığı konuşmada, yargılamanın encamını şöyle dile getiriyor:

“Önce düzmece bir dava açtılar mı? Açtılar. Sonra saray bu mahkemeye müdahale etti mi? Evet etti. Asla çıkmayacak, çıkarılamayacak bir kararı bu mahkemeden çıkardılar mı? Evet çıkardılar. Her şeyi gizli kapaklı değil, her şeyi alenen yaptılar, herkesin gözü önünde yaptılar. 85 milyonun önünde adaleti açıkça katlettiler.

Dava zaten düzmeceydi. İstedikleri gibi karar çıkaramayacakları önce gördüler, sonra o hakimi malum sürdüler, görevden aldılar, başka bir yere sürdüler. Onun yerine sarayın tercih ettiği, iradesini saraya ipotek etmiş, yargıçlık cübbesi giyen ama asla hakimlik statüsü olmaması gereken bir kişiyi oraya oturttular, ‘sen kararı vereceksin’ dediler. Karar sarayda yazıldı, o da kararı okudu. Kararı okurken savcı da orada yoktu. Hakim, savcının olmadığı bir ortamda zaten karar okuyamaz. Ama hakim, hakim değil ki... Hakime talimat verilmiş, ‘böyle yapacaksın’ diye, o da gereğini yapıyor.”

Ayrıca, dava ile ilgili değerlendirme yapan hukukçulardan Yargıtay eski Birinci Başkanlarından Prof. Dr. Sami Selçuk, ‘hakim değişince atanan yeni hakimin yargılamayı en baştan, yani yeniden başlatması gerektiğini’ söylüyor.

Atanan yeni hakimin, ‘İmamoğlu ahmak sözcüğünü İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yönelik söylemiş’ dediğini anımsatan hukukçular, savunmaya hazırlık yapması için yeterli sürenin verilmediğini, cezanın ise TCK’nın 125. Maddesinin olmayan 6 fıkrasına dayandırıldığına dikkat çekiyor.

YSK BAŞKANININ GAFI YA DA BİLGİSİZLİĞİ

İstanbul Büyüykşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen, ancak henüz kesinleşmemiş siyasi yasak Cumhurbaşkanı adaylığıyla ilgili senaryoları da gündeme getirdi.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Muharrem Akkaya, bir gazetecinin sorusu üzerine önce, “Seçimden sonra yasak kararı kesinleşirse mazbatasını vermiyoruz, ikinci en çok oyu alana mazbata veriyoruz” diyor.

Röportaj yayınlandıktan sonra ise gazeteciyi arayarak, şöyle düzeltme yapıyor:

Belediye başkanları seçiminde ikinci en çok oyu alan kazanıyor fakat cumhurbaşkanı seçimi belediye başkanı gibi değil. İkinci en çok oy alana mazbata verilmez çünkü yüzde 50+1 şartı var. Cumhurbaşkanı seçilebilmek için tek aday bile olsa oyların yüzde 50+1’ini alması gerekir. Yani iki adaydan biri seçim takvimi açıklandıktan sonra ceza alırsa seçimi kazansa bile mazbatası verilmez ve seçimler yenilenir. 45. günü takip eden ilk Pazar gününde yeniden cumhurbaşkanı seçimi yapılır.”

Anayasa değişikliği referandumunda mühürsüz zarflarla kullanılan oyları geçerli sayarak bu ülkeyi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne mahkum eden YSK, İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminde, bir zarfın içindeki 3 oydan birini iptal ederek başkan seçimini yenileten YSK, şimdi ise Cumhurbaşkanı seçimini belediye başkanlığı seçimiyle eş tutup daha sonra düzeltme yapmak zorunda kalan bir YSK Başkanı!...

Daha ötesini söylemek istemiyorum. Sadece, ‘bu iktidarın değişmesini isteyenlerin, önümüzdeki seçimde oy farkını, (tıpkı tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçiminde 15 binden 806 bine çıkardığı gibi) YSK’nın insafına bırakmayacak kadar yüksek tutacak bir çalışma yapması gerektiğini’ vurguluyorum.

---

İYİ HAFTALAR

remzidilan_48@hotmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.