Eğitimin önemine değinmeye gerek var mı? Dikkat edilecek olursa dünyada pandemi yaygınlaşmasına rağmen birçok ülke eğitime ara vermemeye ve gereken önlemleri almayı ihmal etmedi. Türkiye’de şu anda yüz yüze eğitime ara verilmiş durumda.
15 Şubat yüz yüze eğitim için önemli.
Bu tarihe kadar ara verilen eğitim yeniden başlayabilir mi? Hemen herkesin kafasındaki soru bu. Çocuklar ve aileler bu tarihten sonra nelerin olabileceğini merak ediyor. Ancak hiç kimse kesin bir tarih veremiyor, salgının durumuna bağlı kararlar verilebileceğini söylemekle yetiniyor.
Bazı Bilim Kurulu üyeleri ile görüştük. Önce ortak görüşlerini özetleyelim:
“15 Şubat’a kadar pandemideki duruma bakacağız ve değerlendirme yapacağız. Bu zamana kadar aşılamalar da başlayacak. Eğer durumda iyiye gidiş olursa yüz yüze eğitimde kademeli geçişler konusunda bir görüş birliğine varabiliriz. Okulların hepsi açılmayabilir. Anaokulu ve ilkokullarda yüz yüze eğitim başlar, daha sonra da diğer sınıflar buna eklenebilir. Şimdiden bu konuda net bir şey söylemek mümkün değil.”
Bazı bilim insanları,“Okullar her türlü tedbir alınarak açılmalıdır. Bu konuda geç kaldık. Çocuklar okullardan ve derslerden soğudu. Eğitimde bir yıl kayıp ettik. Bunun sıkıntılarını ileri tarihlerde göreceğiz. Dünyada okullar her türlü sıkıntıya rağmen derslere devam ediyor.” diyor.
Bilim insanları arasında da bir görüş ayrılığının var olduğunu görüyoruz.
Türkiye çok geniş bir coğrafya. Bazı bölgelerde internet çalışmıyor. Dijital ortamda derslerde akasmalar oluyor. Bu da eşit eğitimin olmadığı gerçeğini gösteriyor. Bazı aileler ise tablet sıkıntısı çektiklerini söylüyor.
Milli Eğitim Bakanı Selçuk da yüz yüze eğitim konusunda açıklamalarda bulundu. Yüz yüze eğitimin önemine değinen Bakan, dijital ortamda da önemli mesafeler elde edildiğini söyledi. Eğitim konusunda gereken her türlü önlemleri aldıklarını ve almaya da devam edeceklerini vurguladı.
Bakan Selçuk, eğitim alanındaki Covid-19 tedbirlerine ilişkin açıklamasında özetle şunları söyledi:
"Geriye doğru baktığımızda işin büyük bir kısmında müsterih olduğumuzu söyleyebilirim. Okulları açmadık çünkü bizim koşullarımız, ülkemizin yapısı, sosyal hayatımız, düğünlerimiz, cenazelerimiz, bütün bunların sosyo antropolojik fotoğrafına bakmak zorundayız. Daha önce canlı ders yapabilme kapasitemiz 100 bin civarındaydı. Şu anda 3 milyonu geçtik.
Dijital bir karne var. Yüz yüze karne ile hareketliliği artırmak istemiyoruz. Olağanüstü dönemler için mevzuatta değişiklik yaparak rahatlama sağlıyoruz. Biz 15 Şubat'a hangi yaş gruplarında yüz yüze eğitime geçebiliriz hazırlığını yaptık. Biz kriz çıksın da sonra buna çözüm bulalım. Bununla uğraşmak istemiyoruz.
Yüz yüze karne vererek hareketliliği artırmak gibi bir niyetimiz yok. Dijital karne söz konusu. Liseler için birinci dönemle ilgili notlandırma süreci bittikten sonra karne olabilir. Hiçbir şekilde sınav yok dersek bu, önümüzdeki 5-6 senenin eğitim sistemini felç etmeye yönelik bir şeye dönüşecek.
Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulunu bir eşik belirleyip bu noktadan sonra sınav yapabiliriz noktasına gelinmeli. Siz şöyle demiştiniz şimdi böyle diyorsunuz. Salgının bu kadar genişleyeceğini bilmiyorduk ki, bu dinamik bir süreç.
Burada önemli olan şu en kolaya kaçıp, en zor durumdan uzaklaşmamak gerek. En baştan sınavlar olmayacak diyemeyiz, koşullara göre hareket ediyoruz. Çocukların psikolojik durumu çok önemli.
10 günde 3 kanal kurduk, milyonlarca cilt kitap basıp gönderdik. EBA’da dünyada birinci olmamız tesadüf değil.
Kurulan TV kanallarının acemiliği. Oturduk öğrendik. Biz hata yapabiliriz ama bu yol ve yolculuk.
Şimdi şöyle bir şey var bizim eğitimde bıraktığımız her şey bir sonraki senenin problemi oluyor. Eksiklerimizi tamamlayarak gitmeliyiz. Öğrencilerimiz sınav olacağı zaman tüm tedbirleri alacağız.
Çarşı pazardan daha kontrollü bir ortam hazırlıyoruz. Temaslı bir öğretmenimiz var bunun gözetmen olması söz konusu değil.
Lisede öğrencilerimiz sınav olacakları zaman her türlü tedbiri fazlasıyla alacağız. Bunu, LGS'de, başka durumlarda gösterdik.”
Özetleyelim:
Millî Eğitim Bakanlığı bu konuda özverili çalışıyor. Bir gayret var. Bakan da iyi niyetli. Ancak, sağlıklı eğitim için tüm bunların yeterli olduğunu söylememiz mümkün mü?
.