Barış Pınar Harekatı’nın durdurulması konusunda Amerika ile masaya oturup ve güvenli bölge için de bir başarılı adım attığımızı daha önceki yazılarımızda dile getirmiştik.
Ancak, şu noktayı da yazmadan edemedik:
Bu anlaşmadan memnun olmayan yok. Amerika memnun, Türkiye memnun, terör örgütleri, Rusya, Suriye ve İran memnun. Her kesimin memnun olduğu böyle bir anlaşmada bir sıkıntı var demektir.
Nitekim anlaşma sonrası ortaya çıkan tabloyu değerlendirdiğimizde yine bir Amerikan oyunu ile karşı karşıya geldiğimizi görür gibiyiz. Bunu sadece biz değil, birçok uzman, gazeteci, asker kökenli görüş sahipleri de paylaşıyor.
AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakın Akid Yazarı Abdurrahman Dilipak’ın geçenlerde bu konuyu ele aldığı bir yazı yayınlandı. “Şimdi ne oldu? “başlıklı yazı birçok soruya hen yanıt niteliği taşıyor, hem da bölgede Amerikan oyununu olduğu izlenimini veriyor.
Dilipak, yazısında Amerika’nın zamana ihtiyaç duyduğunu ve zaman kazanmak için de hamleler yaptığına değiniyor ve “ABD bölgeye krizi çözmek için değil, krizi sürdürmek için, bulanık suda balık avlamak için geldi. Yaptığı kontrollü bunalım stratejisidir. Süreci iyi yönetemediler, zamana ihtiyaçları var” diyor.
Aynı görüşte olduğumuzun altını kalınca çizelim.
Yazarın sadece bu kısmını ilgilendiren yazısından sadece bir bölümünü sizlerle paylaşmak istedik, buyurun:
“Fark ettiniz değil mi? Trump hem Türkiye’yi, hem de bu mutabakattan dolayı PYD’yi kutladı. ABD ile PYD’nin ilişkisi açık ve net. Biz bir NATO üyesiyiz ve NATO üyesi birçok ülke, bir müttefik ülkeye karşı, darbe yapanları örgütlüyor, himaye ediyor, dahası müttefik dediğimiz bu ülkeler 1984-2017 yılları arasında PKK’ya verdikleri destekle, 6 bin 500 asker-polisi ve 5 bin 669 sivil yurttaşımızı katletmiş, ülkemizde 3 bin 117 saldırı gerçekleştirmiş. Biz bataklığı sulayanlarla baş edemediğimiz için sivrisineklerle uğraşmaya devam ediyoruz.
Anlaşılan bugün, Trump kullandığı piyonlarının can güvenliği için şimdilik hayallerini ertelemek zorunda. PYD bu süreçte döküldü. ABD’nin elindeki en büyük yerli milis gücü de bu. Şimdilik bu teröristlerle idare etmek zorunda. Yıllarca eğitip donattıkları, besledikleri bu teröristleri de kaybederlerse yeni bir sosyolojik taban oluşturmaları zor.
Bu durum aslında şöyle bir sonucu açık bir şekilde gözler önüne serdi: ABD PKK’nın uzantısı olan PYD terör örgütünün kurucusu, koruyucusu, hamisidir ve aynı zamanda tabii ki PYD bir halk hareketi değil, Kürtleri istismar eden Amerikan paralı askerlerinden oluşan bir terör örgütüdür.
Bu anlamda Türkiye’nin ABD ile bölgede teröre karşı ortak mücadelesi gerçek hayatta karşılığı olmayan bir taahhüttür. DAEŞ’in de arkasında ABD vardır. DAEŞ hem kendi varlık sebebidir, hem İslamofobia’nın bir marka örgütüdür. Aynı zamanda Nazilerin Yahudilerin kapılarına gamalı haç çizmeleri gibi, bölgede imha etmek istedikleri, kendilerine itaat etmeyen herkesin alnına çaldıkları bir kara lekedir. ABD bölgeye krizi çözmek için değil, krizi sürdürmek için, bulanık suda balık avlamak için geldi. Yaptığı kontrollü bunalım stratejisidir. Süreci iyi yönetemediler, zamana ihtiyaçları var.”
Şimdi sakin kafa ile düşünelim:
Yıllardır bizi oyalayan teröre açıktan destek veren, FETÖ Terör örgütü liderini ülkesinde barındıran, kafasına estikçe Türkiye’yi tehdit eden bir Amerikan Başkanı ve kadrosu ile ne kadar yol alınabilir? Bunlara ne kadar inanılır?
Her şeyi bir kenara bırakalım:
Binlerce tır dolusu silahı bu terör örgütlerine gönderen Amerika bölgede bir hesap içinde değil mi? Halen bu örgütü koruyarak sinsi oyunlarını hayata geçirmeyecek mi?
Haydi inanabilirsen inan.
Biz inanmıyoruz. Amerika’nın Suriye’den kopmayacağını, bölgedeki işevini sürdürmeye devam edeceğini düşünüyoruz. Attıı her adıma da şüphe ile bakıyoruz.
Zaten Abdurrahman Dilipak’ın yazısını bu bölümünü bu nedenle paylaştık. Dilipak, yazısında Amerika’yı çok güzel tarif etmiş, bundan sonraki gelişmelerin neler olabileceğine de değinmiş, uyarılarda bulunmuş.
Her zaman söylediklerimizi yineleyelim:
Suriye konusu daha çok baş ağrıtmaya devam edecek gibi görünüyor.
.