Amerika tarafından Türkiye’deki terör konusunda bir rapor yayınlandı. Raporda Türkiye’ye hem övgü hem eleştiri var. Yayınlanan raporda Daha PKK’nın bitmediği ve 4 ile 5 bin arasında PKK’lı teröristin var olduğuna vurgu yapılıyor.
İşte o rapordan bazı alıntılar:
ABD Dışişleri Bakanlığı, 2020 yılı terör raporunu açıkladı.
Her bir ülkeye ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı raporda, Türkiye’nin uluslararası terörle mücadele platformlarına aktif katkı sağladığı belirtilirken, Suriye ve Irak’taki yabancı terör savaşçıları için kaynak ve transit ülke konumunda olduğu da kaydedildi. Raporda, PKK saldırılarına terör bağlantısı gerekçesiyle tutuklamalar ve görevden ihraçlara da yer verildi.
Raporda, Türkiye’de şiddet yanlısı aşırılıklar ve etnik temelli milliyetçi siyasi ideolojileri destekleyen, PKK ve DHKP-C gibi terör örgütlerinin ülkede polis ve ordu hedeflerine karşı saldırılar planlamaya ve Avrupa genelinde mali kaynak toplamaya devam ettiği belirtildi.
Raporun Türkiye bölümünde, Türkiye’nin PKK, DHKP-C ve IŞİD dahil sınırları içinde ve dışındaki terör örgütlerini yenilgiye uğratma çabalarını sürdüğü ifade edilerek, “Türkiye, Küresel Terörle Mücadele Forumu (GCTF) ve IŞİD’e Karşı Mücadele Koalisyonu dahil uluslararası terörle mücadele platformlarına aktif katkı sağlıyor” denildi.
Raporda, “Türkiye, Suriye ve Irak’ta savaşan IŞİD ve diğer terör örgütlerine katılmak isteyenlerin yanı sıra Suriye ve Irak’tan ayrılmak isteyen yabancı terör savaşçıları için kaynak ve transit ülke. Türkiye, IŞİD’e Karşı Mücadele Koalisyonu’nun Yabancı Terör Savaşçıları Çalışma Grubu’nun eş başkanlığını yapıyor ve IŞİD’e karşı Irak ve Suriye’de yürütülen terörle mücadele operasyonları için hava sahası ve tesislerine erişim izni tanımaya devam ediyor” ifadeleri kullanıldı.
İçişleri Bakanlığı’na göre 2015 yılından 2021 yılı Aralık ayına kadar Türkiye’nin 8 bin 143 kişiyi terör bağlantıları şüphesi nedeniyle sınır dışı ettiği ve 100 bin civarında kişiye de ülkeye giriş yasağı koyduğu bilgisine de raporda yer verildi. Kamuya açık verilere göre yılsonu itibariyle Türk yetkililerin 2 bin 343 şüpheli IŞİD destekçisini sorgu için gözaltına aldığı ve bu kişilerden 333’üne suçlamalar yönelttiği belirtildi. Türk basınının, bu şüphelilerden Ağustos ayında gözaltına alınan Mahmut Özden’in IŞİD’in Türkiye emiri olduğunu iddia ettiği ve haberlere göre bu kişinin daha önce de en az 4 kez gözaltına alındığı aktarıldı.
Raporda, PKK’nın hem Türkiye’de hem de Türkiye dışındaki Türk hedeflerine karşı, rehin alma dâhil terör saldırıları düzenlemeye devam ettiğine de değinildi. Türkiye’deki güvenlik güçlerinin gerek ülke içi operasyonlar gerekse de kuzey Irak ve Suriye’nin kuzeyinde askeri operasyonlar yürüttüğüne işaret edilen raporda, Uluslararası Kriz Grubu’nun tahminlerine göre, yılsonu itibariyle ülkenin doğu ve güneydoğu bölgelerindeki PKK bağlantılı çatışmalarda 35 sivil, 41 güvenlik gücü mensubu ve 265 PKK militanının öldüğü bildirildi.
ABD Dışişleri Bakanlığı terör raporunda, 2020 yılında Türkiye’de siyasi güdümlü gözaltılar ve tutuklamaların devam ettiğine de değinildi. Bu kişiler arasında PKK’ya destek ya da yardım sağlamakla suçlanan politikacılar, gazeteciler, insan hakları aktivistleri ve avukatların bulunduğu belirtildi.
Darbe girişiminden sonraki dönemde hükümetin uygulamalarına da yer verilen raporda, “2016 darbe girişiminin ertesinde hükümet, gönüllü sürgün olan din adamı ve siyasi şahıs Fethullah Gülen’in hareketini Fethullah Terör Örgütü (FETÖ) olarak tanımladı. Türk hükümeti, çoğu zaman yetersiz deliller temelinde ve asgari yargı süreciyle, FETÖ ya da terörle alakalı bağlantılar iddiasıyla, ABD’nin Türkiye’deki diplomatik misyonlarının yerel çalışanları dahil Türkiye’de ikamet eden yabancı vatandaşlar ve Türk vatandaşlarını gözaltına almaya ve tutuklamaya devam etti. Hükümet ayrıca, 2020 yılı boyunca ordu, güvenlik ve sivil makamlarda görev yapan çalışanlar ve memurları işlerinden ihraç etmeyi sürdürdü” denildi.
Raporda, 2016 yılındaki darbe girişiminden bu yana hükümetin, FETÖ bağlantıları iddiasıyla, 125 binin üzerinde sivil memuru kamu görevlerinden ihraç ettiği ya da askıya aldığı, 96 binin üzerinde Türk vatandaşını tutukladığı ve 1500 sivil toplum kuruluşunu kapattığı da kaydedildi.
Raporda PKK’nın 2020 yılında sorumluluğunu üstlendiği saldırılarından örnekler sıralandı.
Raporun “Yasama, Kanunların Uygulanması ve Sınır Güvenliği” başlığında, Türkiye’nin, anayasal düzene, devletin iç ve dış güvenliğine karşı suçları da içeren geniş bir terör tanımının olduğu değerlendirmesi yapılırken, hükümetin de bu düzenlemeleri ifade ve toplanma özgürlüğünün uygulanmasını suç kapsamına almak için düzenli olarak kullandığı belirtildi.
İçişleri Bakanlığı’na göre yılın ilk 7 ayında 14 bin 186 sosyal medya hesabının incelendiği ve 6 bin 743’ün üzerinde sosyal medya kullanıcısına karşı yasal eyleme başvurulduğu bilgisi aktarıldı. Bu kişilerin terör propagandası yapmak, terör örgütlerini desteklemek, kişileri düşmanlığa tahrik ya da devlet kurumlarına hakaretle suçlandığı kaydedildi. Suçlananlara karşı icra edilen yasal işlemlerin, terörle bağlantılı ya da Türk yasalarına göre suç kapsamına giren diğer bazı eylemlerle ilgili suçlamaları içerdiği belirtildi.
Türkiye’nin terörle mücadele konusunda güvenlik unsurlarının kapasitelerini geliştirdiği ve kurumlar arası bilgi paylaşımını düzene koyma çabalarını da sürdürdüğü tespiti de raporda dile getirildi.
Raporda, Türkiye’nin bazen şüpheli yabancı terör savaşçılarını, gönderildikleri ülkelere önceden bilgi vermeden sınır dışı ettiği ancak bu ülkelerle koordinasyonun, 2019 yılında Avrupa ülkelerine vatandaşlarını geri almaları konusunda verilen ültimatomun ardından ilerleme gösterdiği kaydedildi.
Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) üyesi olan Türkiye’nin Aralık ayında, FATF’ın 2019 yılı karşılıklı değerlendirmesinde tanımlanan noksanların çoğunu giderecek şekilde, terör finansmanı, kara para aklama ve nükleer silahların yayılmasını önleme konusunda yeni bir yasayı yürürlüğe koyduğu da raporda hatırlatıldı.
“Şiddet İçeren Aşırılıkla Mücadele” başlığında da, Türk polis teşkilatının, polis memurları ve eğitmenler için hizmet içi eğitim, sosyal projeler, velilerle faaliyetler gibi programlar üstlendiği, bu programların sağlık, toplum ve dini yetkilileri terör propagandası ve terör örgütlerinin eleman bulma çabalarını zayıflatmaya dönük müdahalelerde bulunmaya hazırladığı belirtildi. Adalet Bakanlığı’nın mahkumlar ve eski suçlular için bazı rehabilitasyon ve yeniden entegre etme programları yürüttüğü bilgisine de yer verildi.
İçişleri Bakanlığı’nın yılsonu itibariyle 321 PKK üyesinin Türk güçlerine teslim olduğu, bu kişilerden 243’nin aile üyelerince teslim olmaya ikna edildiği açıklamasına da atıf yapıldı.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, İslam’ın kapsayıcı versiyonunu teşvik ederek terör propagandasını zayıflatmaya çalıştığı açıklamasına da yine raporda işaret edildi.
Raporun “Uluslararası ve Dini İşbirliği” başlığında da, Türkiye’nin BM, NATO, Avrupa Konseyi Terörizm Uzmanları Komisyonu ve IŞİD’e Karşı Küresel Koalisyon’un üyesi olduğu, IŞİD’e Karşı Koalisyon’un Yabancı Terör Savaşçıları Çalışma Grubu’nun Kuveyt ve Hollanda’yla birlikte eş başkanlığını yaptığı belirtildi. Türkiye’nin Küresel Terörle Mücadele Forumu’nun toplantıları ve girişimlerine düzenli olarak katıldığı ve GCTF’nin ilham alarak kurulan Uluslararası Adalet ve Hukukun Üstünlüğü Enstitüsü adlı kuruma da katkılar sunduğu ve terör vakaları üzerinde çalışan yargıçlar ve savcıların eğitimi için uzman desteği sağladığı kaydedildi. Türkiye’nin ayrıca AGİT bünyesinde terörle mücadele konusundaki uzman toplantılarına da katılım gösterdiği, 70’in üzerinde ülkeyle ikili güvenlik anlaşmalarının olduğu ifade edildi. Türk polis teşkilatının ortak ülkelerdeki terörle mücadele kapasitesi inşası programlarına da katkı sağladığı belirtildi.
Raporda terör örgütlerinin sıralandığı kısımda, Türkiye’deki terör örgütlerine de değinilirken, bu örgütlerin faaliyetleri, saldırıları, mali kaynakları ve kuruluş amaçları gibi konularda bilgilere yer verildi.
PKK’nın 4 ila 5 bin üyesinin bulunduğunun tahmin edildiği, örgütün Irak, İran, Suriye ve Türkiye’de faaliyet gösterdiği ve Avrupa’daki büyük Kürt diasporasından mali destek aldığı ifade edildi.
DHKP-C’nin de Türkiye’de birkaç düzine üyesinin ve Avrupa genelinde de destek ağının bulunduğunun tahmin edildiği belirtildi.
Örgütün, faaliyetlerini bağışlar ve haraç yoluyla fonladığı, mali kaynaklarını büyük oranda Avrupa’da topladığı kaydedildi.