Mustafa Kemal Atatürk'ün yeni Türk Devleti'nin Temel Felesefesi, kısaca "Kalkınma ve Çağdaşlaşma" Modelidir. Amaç, topluma dinamizm kazandırmak, insanları yeniliğe ve gelişmeye açık hale getirmek için, çağdaşlaşmak, çağdaş uygarlık düzeyine çıkmak ve kalkınmaktır. Bu yönüyle Atatürkçülük, akıl ve bilimden esinlenen faydacı,rasyonalist ve esnek bir düşünce sistemi olup, milli egemenliğe, insan haklarına dayalı bir yaşam biçimini oluşturarak, özgür bir toplum yapısı kurmayı hedefler.
Atatürkçülüğü, yeni bir devleti kurmak ve toplumu, devleti en iyi şekilde yönetmek yolu olarak kavramak gerekir. Yabancı bir güce bağlılığın, ne kadar onur kırıcı olduğunu gören Atatürk'ün, düşünceleri yeni bir diriliş ve yenilik hareketidir. Bu bakımdan Onun ilkelerini anlamamız ve kavramış olmamızın, bizleri aydınlığa götürdüğü kesindir. Ulusu egemen kılmak, aklın ve bilimin önderliğinde bütün sorunlara çözüm bulacak bir toplum yaratmak, uluslararası platformlarda saygın ve bağımsız bir devlet oluşturmak; Türk Milleti'nin mutluluğunu, huzurunu, refahını sağlayarak, çağdaş uluslar düzeyine çıkarmak amacıyla konulmuş düşünülmüş bir sistemdir.
Atatürk, sayısız başarıları ve dahi derecesindeki özellikleriyle Türk Ulusunu yeniden inşa eden, karizmatik bir liderdir. Hayatı boyunca kişiliğinin ve çalışmalarının sonucunda Ona yerli ve yabancı kişi ve kurumlar tarafından birçok ünvan ve sıfat verilmiştir. Mustafa adı, seçilmiş, duru, berrak olmak anlamındadır. Öğrenci iken yetenek ve zekâsı ile farkındalık yaratan Mustafa'ya matematik öğretmeni yüzbaşı Mustafa Efendi tarafindan Kemal adı da verilmiştir. Kemal, bilgi ve erdem açısından yetkinlik, olgunluk, eksiksiz, anlamındadır.
1902'de Harp Okulu'ndan mezun olunca ünvanı, bir daireye maaşsız gidip gelen, gönüllü stajyer teğmen anlamında "mülazım" subay rütbesi almıştır. O, "Erkan-ı Harp Namzedi Mülazım Mustafa Kemal" olarak isim kullanmıştır. 1905'de "Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal Bey", 1907'de "Kolağası Mustafa Kemal Bey", 1909'da ise "Hareket Ordusu Kurmay Başkanı Mustafa Kemal Bey" olarak ünvan kullanmıştır.
1914'de Sofya'da "Kaymakam" rütbesiyle "Askeri Ateşe" görevini yapan Mustafa Kemal, ordu içinde saçları sarı olduğundan "Sarı Paşa" ve "Sarı Kemal" diye anılırdı. 1915'de Conk Bayırındaki kritik durumda "Bütün mevcut kuvvetlerin komutan altına verilmesinden başka çare kalmamıştır" ifadesine karşılık "çok gelmez mi?" Sözüne Mustafa Kemal'in "az gelir!" sözü ile "Anafartalar Grup Komutanı" olduğu sırada Anafartalar zaferini kazanmış ve en güven duyulan bir komutan olmuştur. Daha sonra "İstanbul'u Payitaht'ı Kurtaran Kahraman" ünvanı ile anılmıştır.
Winston Churchill ise Atatürk'e "Kaderin Adamı" adını takmıstır.
1916'da "Tümgeneral" dir. "Mirliva Mustafa Kemal Paşa" olarak anılır. 1919'da Samsun'a ayak bastığında The Times de "Türkiye'nin Asi Generali" sıfatı oluşturulmuştur. 23 Nisan 1920'de "Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa" unvanlı lider olmuştur. 1921'de geniş yetkilerle 3 ay süreyle "Başkomutanlık" ünvanı ile ilgili kanun kabul edilmiştir. Yahya Kemal ise, milli mücadeleyi heyecanla destekleyen makalelerin de Atatürk'ten "Milli Timsal" diye bahseder.
Nihayet 23 Ağustos'ta başlayan ve 22 gün 22 gece süren Sakarya muharebelerinin 13 Eylül 1921'de kazanılmasından sonra, Garp Cephesi Komutanı ve Edirne Milletvekili İsmet Paşa ile Genel Kurmay Başkanı, Kozan Milletvekili Fevzi Paşa önergesiyle 19 Eylül 1921 tarihinde TBMM kararı ile Mustafa Kemal Paşa'ya "Gazilik" Ünvanı ve "Mareşallik" rütbesi verildiği için 19 Eylül Gaziler Günü olarak kutlanmaktadır.
M.Kemal Atatürk meclise şöyle teşekkür etmiştir: "Kazanılan bu başarı, yüksek heyetinizin iradesi ile kuvvet bulan ordumuzun iradesi sayesinde düşman ordusunun iradesinin kırılmasıyla belirmiştir. Bu sebeple ödüllendirildiğimizin gerçek muhatabı yine ordumuzdur.."
Güçlü bir kişiliğe sahip ve gerçek bir lider olan Mustafa Kemal Atatürk'ü örnek almak ve rol model olarak her yerde kuşaklara anlatmak gibi bir vatan borcumuzun olduğunu bilelim!
Türkler için "şehitlik"ten sonra en kutsal ünvan olan "Gaziliği" komuta ettiği orduya mal eden Mustafa Kemal'in hitabı şöyledir: "..Zaferden dolayı Sizin kahramanlıklarınızla, Sizin golösterdiginiz nihayetsiz fedakarlıklar pahasına kazanılan bu büyük muzafferiyetlerin millet tarafından takdirini gösteren bu rütbe ve ünvanı, ancak size mal ederek bütün askerlik hayatımın en büyük iftihar sermayesi olarak taşıyacağım.."
Mustafa Kemal artık "Atatürk" soyadını alacağı 1934 yılına kadar her yerde "Gazi Hazretleri" ünvanı ile anılmıştır.
Gazi kelimesi, savaş yapmış ve olağanüstü yararlıklar göstererek düşmanı yenen kimselere ve komutanlara devlet tarafından verilen onur ünvanıdır. 19 Eylül Gaziler Günü'nün gercek anlamı budur.
Gazi Kimdir?
Gazi, savaştan sağ ve zafer kazanmış olarak dönen bir kahramandır. Cumhuriyetimizin ebedi Önderi, Modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşayan canlı temsilcisidir. Devletimizin Gazilere karşı görev ve sorumluluğu Anayasamızın 61. maddesinde şu şekilde ifade edilmiştir: "Devlet, Harp ve Vazife Şehitlerinin Dul ve Yetimleriyle Malul ve Gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar." Gaziler, asıldır, vakarlıdır, yüksek şeref, ahlak ve fazilet sahibidir. Canını ve gençliğini devleti ve vatan toprağı için feda etmek üzere muharebe meydanına karşılıksız gider ve daima devletin varlığını düşünür. Devletune şükran borçludur, onu sever ve ona asla küsmez, devlet düsmanlarıyla da aynı safta olmaz. Arkadaşlarını candan sever, onları inciltmez, kusurlarını hoş görür. Çevresinde sayılır, sevilir ve geçimli bir kişiliğe sahiptir. Önce Vatan, önce Devlet, önce Kanun Hakimiyeti'ne saygı duyar. Kendi menfaatinin, vatan ve devletin menfaatinden sonra geldiğinin bilincinde olmalıdır. Gazilik şanını kullanarak kendisine menfaat sağlamaya çalışmaz, kimseye el açmaz ve yalvarmaz! Şanlı Gazilik Ünvanına leke kondurmaz, Gaziliği kullanmak isteyerek menfaat sağlayan Gazi Simsarlarına karşı ve uzak durur.
Her Gazinin bir siyasi tercihi olabilir, ancak hiçbir Gazi, Gaziliği ve Gaziler Derneğini siyasete alet edemez, etmemelidir! Siyasi Partiler de Gazileri arka bahçeleri gibi kullanamazlar, kullanmamalıdırlar!
Atatürk Sevgi ve Sevdası, Vatan, Devlet ve Ay Yıldızlı Bayrak sevgisi, Cumhuriyet aşkı ve Türklük tutkusu her Gaziinin kalbinde her zaman her yerde daima bir volkan gibi kaynar. Gazilerimiz, Türk vatanseverliğinin, Türk Kahramanlığının ve fedakarlığının yaşayan destanıdır.
Bu bakımdan;
1-Milletin bütünlüğü, devletin bölünmezliği, Cumhuriyetin kurulması ve korunması yolunda şehit ve gazi olan kahramanların yeni kuşaklara anlatmak başta gelen görevimizdir.
2-Onur duyduğumuz geçmişimizi, savaş ve askerliğe ait anıları yaşatmak, paylaşmak ve geleceğe aktarmak gibi bir vatan borcumuz olduğunu unutmamalıyız.
3-Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı kalarak milletimizin ülkesi, tarihi, inançları ile sonsuza kadar varlığını koruma çalışmalarına katkı sağlamalıyız.
4-Gazilerin ve dul eşleriyle, yetimlerin, dayanışmalarını güçlendirmeyi sosyal-ekonomik- kültürel ve manevi ihtiyaçlarının karşılanması için gayret göstermek, toplumda hak ettikleri saygı ve sevginin sağlanması için çok çalışmalıyız.
5-Gazilerin bir çatı altında tek bir kurum altında toplanması için çalıştay yapılmalı ve bu önerimiz hemen hayata geçirilmelidir.
6-Dünya ülkelerindeki Gazilere uygulanan Sosyal Politika Önerileri de dikkate alınarak ülkemizdeki Gazilerimizin Hakları iyilestirilmelidir. Özellikle Gazi ailelerinin faydalanacağı sosyal rehabilitasyon merkezleri çoğaltılmalı, Sosyal Entegrasyon sağlanmalı, Gazilerin "Eğitmen" olarak da eğitim hayatında yer almaları sağlanmalıdır.
Müjdat Kayayerli
21. Dönem Afyon Milletvekili,
UTP Genel Başkanı,
Gazi Derneği Baş Danışmanı.