Stajyer öğretmenler, o günkü staj programlarını tamamlamışlardı. Ragıp, Nedret, Ayşe ve Ömer rehber öğretmenlerine ve öğretmenler odasındaki diğer öğretmenlere el sallayarak odadan çıktılar. O akşam 20.00’de, Beşiktaş Kültür Merkezi’ndeki bir oyunu izleyeceklerdi. Gençler, staj yaptıkları okulun öğretmenlerinden Nergis’i de davet etmişlerdi. Okuldan çıktıktan sonra, akşam 19.30’da Kültür Merkezi’nin önünde buluşmak üzere ayrıldılar…

Ragıp, şubatın başında, stajının başladığı gün gördüğü Nergis’den çok hoşlanmıştı. Uzun saçlı, esmer kız henüz bir yıllık öğretmendi. Belki de bu yüzden, kısa sürede, okullarına gelen stajyer öğretmenlerle dostluk kurmuştu. Sıcakkanlıydı. Tüm öğretmen arkadaşları ve öğrencileri tarafından çok seviliyordu. Mayıs sonuydu. Stajın bitmesine az bir süre kalmıştı. Delikanlı bu süreçte, Nergis’e olan ilgisini saklamayı başarmıştı. Ya da kendisi öyle sanıyordu. Nergis, teneffüslerde genellikle Ragıp ve arkadaşlarıyla vakit geçiriyordu. Nergis’le her göz göze gelişinde, delikanlının içinde sözcüklerle anlatılmaz duygular oluyordu. Bu yüzden de, genellikle bakışlarını genç kızdan kaçırıyordu.. Ancak, Nergis’in de kendisine boş olmadığını biliyordu. Zira, ne zaman gözleri birbirine değse, bunu hissediyordu. Üç ay boyunca kıza açılmamıştı, açılamamıştı. Çünkü kız nişanlıydı ve yaza evlenecekti. Ragıp, kıza ve nişanlısına saygı duyuyordu. Duyuyordu duymasına lakin topluca oturdukları cafe akşamları dönüşünde, genellikle postanenin önünde duruyorlar, Nergis, başka bir şehirde olan nişanlısıyla ankesör telefonuyla konuşuyordu. Kızın her konuşmasında, geride duran Ragıp, kızın nişanlısıyla konuşmasının, nişanlıyla konuşmaktan çok, bir arkadaşıyla konuşur gibi olduğuna tanık oluyordu. Bildiği bir şey vardı ki; Nergis nişanlısını sevmiyordu…

Gençlerin birlikte geçirdikleri vakitler sonrasında Ragıp, evleri yakın olduğu için genç kızı evine bırakırdı. O güne kadar, pek çok kez kıza açılmayı düşünse de, buna bir türlü cesaret edemiyordu. Ama o akşam, tiyatro dönüşü kıza duygularını açacaktı. Onu seviyordu ve Onun sevmediği bir adamla evlenmesini istemiyordu. Kız, belki ağzına geleni söyleyecek, belki de kendisiyle, kalan bir hafta boyunca hiç konuşmayacaktı ama delikanlı bunu göze almıştı; ne olursa olsun Ona söyleyecekti. Yaşlı bir adam olduğunda, söyleyememiş olmanın acısını yaşamak istemiyordu…

Oyun çok güzeldi. İki perdelik bir komediydi. Çok güldüler. Fakat Ragıp’ın aklında sadece tek şey vardı.. Tiyatro çıkışı, hep birlikte kahve içtiler. Oyundan bahsettiler. Nedret, Ragıp’a bakarak, oyundaki komik kadının tiradını canlandırdı. Hepsini kırdı geçirdi genç kız. Ragıp dalgındı. Gülmedi. Bunun üzerine, Nergis dışındaki gençler, Ragıp’a takıldılar. Kafeden çıktılar. Birbirlerine iyi geceler dileyerek ayrıldılar.

Sahilden gelen ılık rüzgar, Nergis ve Ragıp’ın yüzünü okşuyordu. Bir süre sonra inceden bir yağmur başladı. Cadde çok kalabalık değildi. Epeyce bir süre konuşmadılar, belki de konuşamadılar.  Kızın evi, tramvayın durduğu caddenin iki arka sokağındaydı. Yağmur kesilmişti ama ıslak yerler, sokak lambalarının turuncu ışıkları altında masalsı bir görünüm sergiliyordu. Yürürlerken, az ötede bir tramvay vagonu gördüler. Kendilerine yaklaşıyordu. Yanlarından geçerken, vatman, sevgili olduklarını düşündüğünden olacak, gençlere sevgiyle gülümsedi. Babacandı. Vagonun içi de, çevredeki evlerin ışıkları gibi turuncuydu. Gecenin loşluğunda, evlerin ve vagonun aynı renkteki ışıkları, insanı anlatılmaz masal diyarlarına götürüyorlardı. Hele hele, tarihi İstanbul evlerinin girişlerindeki merdivenlerin bitişiğindeki ağaçlar, yine aynı turuncu sokak ışıklarının hayat vermesiyle, Leonardo Da Vinci’nin fırçalarından çıkmış gibi etkileyiciydiler. Gökyüzü pırıl pırıldı. Ay, tahtına çoktan kurulmuş, iki genci izliyordu. Onun da yüzünde, az önceki vatmanın yüz ifadesine benzer bir ifade vardı. Caddenin karşısında, ara sokaktan çıkan iki kafadar belirdi. Kafaları iyiydi. Aynı anda, yakınlarda bir yerlerden; sonuna kadar açılmış bir otomobil teybinin sesi duyuldu.

Ana caddede yaptıkları sessiz yürüyüşün sonunda Nergis, Ragıp’tan kendisini eve bırakmasını istedi. O an Ragıp, sevdiği kıza, söyleyip söylememenin acı veren kararsızlığı altında ne yapacağını bilemedi. Kız başını delikanlıya çevirdi. Tarifsiz güzellikte bir tebessüm oluştu yüzünde. Durdular. Genç kız, küçük eliyle, aşağı bakan Ragıp’ın yüzünü yukarıya doğru kaldırdı. Delikanlı bu kez başını yana çevirdi. Kız, merakla delikanlının yüzünü kendine çevirdi. Kız, gördüğü şey karşısında ne söyleyeceğini bilemedi: Ragıp’ın göz pınarlarındaki yaşlar, ıslak asfalta, gecenin ışığında akseden tramvay gibi, genç kızın kalbine yansıyordu.. O an, gökyüzünde hoyrat şarkılar söyleyen iki martı belirdi. Bir süre ikisinin başının üzerinde uçtular. Sonra gecenin karanlığında kanat çırparak gözden kayboldular. Nergis’in eli, delikanlının çenesindeydi. Göz pınarlarındaki yaşları saklıyamıyordu. Boğazına bir şeyler düğümlendi. Kız, incecik eliyle delikanlının yüzündeki yaşları siliyordu. Gözleri birbirine değdi. Bu kez delikanlı gözlerini kaçırmadı. Ferhat’ın Şirin’e söylediği sevda dolu sesiyle, karşısında; kendisine gözlerini kırpmadan büyülenmiş gibi bakan genç kıza: “ Onu seviyor musun?” diye sordu. Genç kız, bir süre bir şey demedi, diyemedi. Delikanlı soruyu yineledi. Kız, delikanlının, engin gökyüzünü çağrıştıran gözlerinin içine bakarak, gözlerinden süzülen yaşlar eşliğinde: “Hayır” dedi. Delikanlı, kızın yüzünü okşadı. Sarıldılar…İNSANIN SEVMEDİĞİ BİRİYLE EVLENMEMESİ GEREKTİĞİ, İKİSİNİN DE ORACIKTA YÜREKLERİNE KAZINDI…

Az önce, iki sevgilinin başlarının üzerinde uçan neşeli martılar beliriverdi. Biri genç kızın, diğeri delikanlının omuzuna kondular.. Sevgililer el ele tutuşup caddede ilerlemeye başladılar. Kısa bir süre sonra, önlerindeki cadde kayboldu.. Güzel bir çiçek tarlası uzanıyordu önlerinde. Delikanlı topladığı envayi çeşit çiçeklerden bir buket yaptı. Sevgilisine sundu. Kirazlardan küpe de yaptı. Zaman durdu…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.