Dış siyasette krizler sürekli olmuştur...
4 Temmuz 2003 yılında, Süleymaniye’de askerimizin başına çuval geçirmiştiler!
2009 yılında Davos’ta Peres’e, ‘bir dakika’ dedikten 15 dakika sonra özür dilenmişti..
Böylelikle komşularla ‘sıfır sorun’ söylemi sıfır komşu pozisyonuna getirdi ülkemizi.
Geçen ay ABD başkanı Trump bir mektup gönderdi yaveriyle. Sayın cumhurbaşkanımız önce ‘kimseyle görüşmeyeceğini’ söyledi. Diğer tarafa döndü hemen yaptığı açıklamada ‘iki isim hariç diğerleriyle görüşmeyeceğini’ ifade etti.
Sonra görüşme günü tüm heyeti kabulünde, Trump’un yaveri Pence mektubu sayın cumhurbaşkanımıza takdim ettiğindeki resim içler acısıydı.
Pence Türkiye Cumhurbaşkanlığı makamına eşdeğer masanın başında sayın cumhurbaşkanımızla yan yana oturuyordu.
Bu yenilebilir yutulabilir bir durum değildi!
Aradan elli yıl da geçse bilin ki dış siyasette hasımlar bunu kullanma yoluna gideceklerdir.
Sonra geçen gün sayın cumhurbaşkanımız Trup ile görüşmek için ABD’ye gitti. Aman Allah’ım! Dış işleri bakanımız el pençe ayakta duruyor!. Bu ne hadsizliktir.. Aklıma Kıbrıs çıkartması yapılacağı zaman ABD’ye giden dış işleri bakanı Prof. Dr. Turan Güneş geliverdi. Merak edenler araştırıp arada ne fark varsa bulabilirler!
Ardından kapalı kapılar arkasında yapılmış görüşmelerde, sayın cumhurbaşkanımız teröristin ele geçirilen mektubunu iade edecekti. Takdim etti.
En son yaşananlardan örnek verdim ya, böyle çok örnek var.
Devletler arası görüşmelerde kasılarak oturmak, kravatı dağınık durmak, bacak bacak üstü oturup poz vermek işi çözseydi keşke!
Kısacası Barış Pınarı Harekatı olarak benim de desteklediğim Mehmetçiğimizin üstün başarısıyla neticelenmesini istediğimiz atılan adımda da, maalesef sayın cumhurbaşkanı tekrar ‘kandırıldık’ dedi. Hulusi Akar da teröristlerin bölgeyi boşaltmadığını ifade etti. Yani ‘kandırıldık’ sözünü teyit etmiş oldu.
Aslında bizi Rusya’da kandırdı.
Tam 400 yıldır, bizim güney sınırlarımıza yerleşme siyasetini sürdüren Rusya, şimdi Putin ile yürüttüğü bu siyasetinde başarılı oldu. Bu konuya inşallah tam bir yazı ayırıp değiniriz.
Bizde bir laf vardır, "fransızım abi".. Konudan bilgimiz olmayınca bir dakikada fransız oluruz. Fransız olmanın bir başka yolu da şu aslında.
Almanlar Fransızlarla yüz yıllar boyu hasım imişler.
Osmanlı ordusu bir Avrupa seferinden geriye dönerken Almanya’da Osmanlı ordusuna sevgi gösterileri yapılmış. Osmanlı komutanı hiç istifini bozmadan yoluna devam etmiş, asker de devam etmiş. Aynı ordu Fransa’ya geldiğinde Fransızlar da Almanlar gibi sevgi gösterisinde bulunmuşlar.
Ordu komutanı herhalde biraz yumuşamış, Fransızların "atının üzengisini öpmesine" izin vermiş.
Bu olay Fransa’da kısa zamanda duyulmuş. Almanlara yüz vermeyen Fransızlara atının üzengisini öptüren Osmanlı ordu komutanı kalplerini kazanmış bizim Fransızların.
O gün hala günümüzde ‘Türk Günü’ adıyla kutlanmaktadır...
Bizi aldatmış olan, mücadele ettiğimiz terör örgütleriyle düşüp kalkan onlara gerekli silah ve araç gereci veren ABD’nin gelen heyetinin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamına eşdeğer oturtulması hiç gündem edilmedi. Bilakis sanki görüşmelerde zafer kazanmış edasıyla duruş sergilendi.
Halimiz Osmanlı ordu komutanının atının üzengisini öpen fransızlar gibi oldu.
Allah günümüzü de sonumuzu da hayretsin.