Düşünsenize!
Bir gün evladınız karşınıza geçip hemcinsiyle el ele tutuşup 'biz evlenmeye karar verdik' derse, ne yaparsınız?
İnancımızın ve toplumumuzun asla kabul etmeyeceği bir davranış değil mi bu?
'Böyle bir imtihan beni bulursa' diye hiç düşündünüz mü?
**
'Benim başıma böyle işler gelmez' diyenleri duyar gibiyim.
Günümüzde kendimize çok uzak gördüğümüz öyle olaylar duyuyoruz ki tedirgin olmamak elde değil.
Sorduğum soru için de tedirgin olmalısınız bence!
Çünkü AB uyum yasaları çerçevesinde imzalanan 'İstanbul Sözleşmesi' ve bu kapsamda çıkarılan '6284 sayılı yasa' gerçekten hepimizi tedirgin etmeye yeter.
**
İsmini duyduğumuz İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa hakkında bir şeyler duymuşuzdur. Bir de şöyle birlikte bakalım.
Aslında konu dış mihrak yapımı. Dünyayı köleleştirmek isteyen egemenler ülkelerarası bağlantılarıyla ifsada devam etmek için projelendirmişler.
Masa başında oluşturduklarını BM ve AB aracılığıyla tüm dünyaya yaymaya başlamışlar. İlk bakıldığında özgürlük-eşitlik-hak ve hürriyet kavramları kullanılarak hazırlanmış projeye karşı çıkmak zorlaştırılmış. Mesela iş dünyası için kullanılan 'işadamı' terimi, efendim ticarette kadınlarımızda var biz bu terimi 'iş insanı' olarak kullanmalıyız. Sözü oldukça masum görünüyor. Ama dinamitte böyle koyuluyor değerlerimize.
Ardından ifsat çalışması ete kemiğe bürünüyor. Kadınlar erkekler hepsini kapsayacak biçimde proje insanlarla buluşturuluyor. İşe de eğitimden başlanıyor. Dünya egemenliğini elde etmeye çalışanlar da anlamış, 'ağaç yaşken eğilir.' Bu nedenle işe ETCEP ile başlanmış. Yani Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi. Ülkemizde 182 okul (özellikle ilköğretimler) pilot okul seçilmiş. Bursa da da iki okul var. Merak edenler Bursa Milli Eğitim Müdürlüğü'nden öğrenebilir. Bu minvalde bir öğretmenin talebeye 'kızım-oğlum' demesi yasak.
Hatırlayacaksınız pandemi sürecinde okullardan çocuklarımıza 'gökkuşağı resmi' yaptırıp evlerin camlarına yapıştırmaları istendi. Belki siz de camınıza bu resmi asmıştınız. Bir resimle ve çocuklarımızı kullanarak tüm ülkeye LGBT reklamı yaptırdılar.
Bir diğer zararlı unsur, genç evlilik konusu.
2005 yılı itibarıyla 18 yaşından önce evlenmiş olanlardan, 'elinde evlilik cüzdanı olsa bile' baba, bu evliliğe sebebiyetten 'tecavüzcü' suçlamasıyla tutuklanıp, 10-15 yıldan yargılanmak üzere hapiste tecavüzcüler koğuşuna atılıyor. Aile darmadağın ediliyor. Çocuklar akrabası iş çevresi tarafından baba tecavüzden hapse atılmış damgası yiyor. Yetmez aileyi kuranların anne ve babaları yani dede ve nineler de suça yardımcı ve yatakçı olmaktan yargılanıyor. Mağdur olmuş 30 bin aile var. Yaklaşık 100 bin kişi mağdur edilmiş vaziyette.
Zina suç olmaktan çıkarıldı. Boşanmalarda süresiz nafaka getirildi. Kadının beyanı 'tek taraflı' esas sayıldı.
Daha birçok zehir topluma enjekte edildi. Çikolataya batırılmış zehirler.
Tabi bu işin finans boyutu da var. Sadece Türkiye ABD Büyükelçiliği, 'Türkiye'deki 22 milyon aile dağılsın yok edilsin' diye 22 milyon dolar ödenek gönderdi. Bu ödenek en başta Türk Tabipler Birliği- Mor Çatı- KADEM gibi kuruluşlara verildi.
Bazı firmalar da İstanbul Sözleşmesi'ne destek olduklarını verdikleri medya ilanlarıyla duyurdular.
Mesela Bursa'da Eker ve Koç grubu bunlardan..
Yazımın başında sorduğum soruyu destek olan firma yetkililerine ve İstanbul Sözleşmesi'ne destek olan ismini belirttiğim belirtmediğim dernek-kurum yöneticilerine tekrarlamak istiyorum.
Sizin kızınız veya oğlunuz karşınıza hemcinsiyle evlenme isteğiyle geldiğinde mi ülkeye topluma verdiğiniz zararı fark edeceksiniz?
Bir de kadının beyanı esastır maddesi gereği sizler de mağdur edilmekten hiç mi korkmuyorsunuz?
LGBT'ler kanunla korunur vaziyete getirildiler farkında mısınız?
Peki, tehlikenin farkında mıyız? Tüm dünyaya örnek olan Türk İslam Aile yapısı yok edilmek isteniyor.
Biz 1000 yıllık bir medeniyetin evlatlarıyız.
Evet 'ağaç yaşken eğilir' atasözümüzü siz bizden çalıp ifsatta kullanıyorsunuz.
Ancak biz de 'yılanın başını küçükken ezeceksin' atasözümüzü unutmadık.
Tabi ki İstanbul Sözleşmesi'ne HAYIR!