Ekonominin başına yine Mehmet Şimşek geçti.
28. dönem seçimi ardından cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan ikinci turda vatandaşlarımızın teveccühü ile tekrar seçildi. İktidar kabinesi oluşturuldu. Bir önceki kabinenin neredeyse tamamı değişti.
Değişim ekonomide de oldu.
Geçmişte bu görevi ifa eden Mehmet Şimşek ekonominin tekrar patronu oldu.
Biraz da 'özerk' bir modelle çalışmak istediği göreve getirildiğinde hissedildi.
İlk hamlesi Merkez Bankası ile oldu.
Bir gece kararnamesiyle kendisi gibi eğitimini ABD'de alan finansçı Hafize Gaye Erkan hanımı görevlendirdi. Görevi aldığında ABD'den Türkiye'ye gelen Erkan işbaşı yaptı.
Acaba ekonomimize ne tür katkıları olacak hep birlikte göreceğiz.
Mehmet Şimşek bakanlığı devraldığından itibaren seçim modunda basık tutulan serbest piyasa döviz ve altın fiyatları birden yükselmeye başladı.
Aslında seçim arefesinde dövizciye yolu düşenler bilir, dolar 25 TL'den işlem gördü. Tabi Euro bir iki tık dolardan yüksek seviyedeydi.
Durum yeni kabine kurulduktan sonra aleni ilan edildi.
Bir takım ekonomik hamleler de ard arda geldi.
"Ortadoks Ekonomi uygulanacak" denildi.
Yani;
Kamu harcamalarının azaltılması, gelirlerin artırılması, para arzının daraltılması ve ticaret engellerinin kaldırılması hedeflendi.
Diğer taraftan da!
Yeni ekonomik planlamada İktidar ülkeye döviz girmesini hedefliyor.
Bu daha önce de denendi. Ne olmuştu!
Türkiyemize döviz davet edildi. Dövizin TL'ye çevrilip borsada ve bankada kullanılarak, üretmeden parayla oynandı.
Yabancı sermaye ülkeye neden geldi dersiniz!
Avrupa standartları üstünde faiz kazancı elde etmek sermaye sahiplerini iştahlandırmıştı. Avrupa'da %3'lerde faiz ödemesi yapılırken Türkiye'de faiz geliri Avrupa'nın on katı seviyesinde idi.
Günümüzde ise bankalar aylık %24 oranında faiz ödemesi yapıyor. Önceki dönemlerde uygulanan politika sonucu yabancı sermaye ülkemize geldi, döviz TL olarak bankaya faize yatırıldı. Vadesi dolduğunda paralarını çekip döviz yaptılar.
Yabancı sermaye bir müddet sonra da ülkeden çıktı.
Yani ülkemize döviz girişiyle milletimizin cebine bir şey girmemiş oldu, aksine çıktı.
İnşallah aynı uygulama tekrar yapılmaz.
Finans ağaları öyle bir sistem kurmuşlar ki; döviz yükseldiğinde paranız değer kaybediyor, döviz karşısında alım gücünüz azaltılıyor, borcunuz varsa ki oldukça var, borç artıyor. Faiz yüksek olduğunda ise yabancı sermaye ülkenize geliyor, bankalara parayı faize yatırıyor, vadesi sonrası tekrar döviz yapıp ülkenizi terk ediyor.
Tabi parasına para katarak. Yani 'Üç Kağıt Ekonomik Sistemiyle.'
Kazanmasını iyi biliyorlar, çünkü oyun kurallarını koyan kendileri.
Borcu artmış Türkiye'nin dövize ihtiyacı var bunu biliyoruz. Döviz elde etmek için geçmiş dönemdeki uygulama çözüm olamamış, aynı veya bir benzeri bir uygulamanın başarısı mümkün mü ki!
'Eee ne yapalım borcun ödenmesi gerekiyor.'
Evet ama ödenemeyecek borç neden yapıldı? Milli bir ekonomik model neden uygulanmadı? Borç almadan, para basmadan, paradan para kazanılmasına imkan sunmadan, üretim odaklı yani. Türkiyemizin yerli ve milli olanaklarıyla hareket ederek bir ekonomik model bal gibi de yapılabilirdi, yapılmalıydı..
Temennimiz, aynı sarmala girilmemesi. Yerli ve Milli Ekonomik çalışmalarımızın hayata geçirilmesi.
Yeni planlama ile para, kesinlikle borçsuz, faizsiz, tamamen üretime dayalı piyasalara sürülmelidir.
Üretim tüketim ile paranın milletimizin cebine giriş çıkışı olmalıdır.
Aksi takdirde günümüzde olduğu gibi üç-beş-on yıl sonraya daha büyük sıkıntılar oluşacaktır.
Sayın cumhurbaşkanının 'son dönemim' diyerek oy istediği seçmen de, Onu son kez sahiplendi. Şimdi iktidarın kendisine son kez sahip çıkan vatandaşımızı sahiplenme vaktidir.
Vatandaşımızın Refah seviyesi yüksek bir ülkede yaşamak hakkı değil midir?