Çalışan bir anne, dört yaşındaki çocuğunu, çok kaliteli bir yuvaya kaydettirmek ister. Anlaşmaya varılır. Çekler imzalanır. Biraz pahalı ama eksiksiz bir yuva olduğu için verdiği paranın önemi yoktur.
Anaokulu öğretmeni hanım, çocuğu yarın yuvaya getirirken, anneye ait bir “hırkanın” da getirilmesini ister.
Anne, ‘Hırkaya ne gerek var?’
Öğretmen hanım, ‘Biz burada fiziki bütün araç ve gereçleri hazırladık. Çocuklara kuş sütü dahi verebiliyoruz ama anne kokusunu veremiyoruz,’ diye cevaplar.
Peki, çocuklarınızın beynine neler verildiğini hiç merak eder miyiz?
Elbisedeki lekeyi temizlemeniz mümkündür, ya beynine bırakılan kiri?
Çocuğun hortumcu, hırsız, kapkaççı, yağcı, yalaka, kiralık katil, organ-kadın taciri, kötü bir insan olması Allah korusun, cehennemlik olmasına sebep olabilir!..
Anneler ve babalar!
Şartlar nasıl olursa olsun çocuklarınızla aranızı açmayın. İlgiyi kesmeyin. Çocuğunuzla aranızdaki yaş farkı yirmi ise bu asla kapanmaz.
Siz elli yaşına geldiğinizde çocuğunuz otuz yaşında olur ve sizden yine yirmi yaş küçüktür. Ancak yaşı küçükken sizin hırkanıza ihtiyacı olan evladınızın bir hırka veya gömleğine sizin ihtiyaç duyduğunuz zaman da gelecektir!
Yakub Aleyhisselâm, Yusuf’unun yokluğunda üzüntüsünden gözlerini kaybeder. (Yusuf süresi ayet 84) Ama ümidini kesmez ve aramaya devam eder. Bir gün yanındakilere ‘Şüphesiz ben Yusuf’un kokusunu duyuyorum,’ der. (Yusuf 94) ve Yusuf’un gömleği kendisine getirildiğinde gözleri açılır. Çocuğu kaybolan anne ve babaların örnek alacağı kişi, Yakub peygamberdir. Son peygamberimiz iki cihan güneşi Hz. Muhammed (SAV) ise anne ve babasız büyümüştür unutmayalım.
Kaybolup gitmek sadece görünmez olmak değildir.
İslam fıtratı üzerine yaratılan bütün dünya çocukları eğer eğitim yoluyla inkârcı olarak yetiştirilir ise onlarda yoldan çıkarılmış, saptırılmış ve kaybolmuş çocuk sayılmazlar mı?.
Bütün çocukların berberleri, terzileri, bakkalları, komşuları, anneleri, babaları, eğitmenleri, arkadaşları ileride onların davranışını yönlendirirler.
Allah’ı tanıtmadan kimya ilmini öğrettiğimiz çocuklar o ilim sayesinde el bombaları, tahrip kalıpları, füzeler yapıp insanları yakıyor, yıkıyor, tahrip ediyorlar.
Binlerce yıl önce Peygamberlerini öldüren, öldürmeye teşebbüs eden insanlar vardı. İşte öylesi zamanlardan birinde Zekeriyya aleyhisselâm tüm iyi niyetiyle, Rabbine dua ediyor ve Allah’a kul olacak, kendi görevini devam ettirecek, insanlığa faydalı olacak, Yakup peygamberin oğullarına varis olacak bir çocuk istiyor. (Meryem süresi ayet 6).
Okulda her gün çocuğunuzun üzerine mürekkep damlatarak elbisesini kirletse okula gider ve durumu önce çocuğunuzla sonra öğretmenle görüşürsünüz, sonra da müdüre durumu bildirirsiniz.
Çocuğunuzun beslenmesine dikkat ederek; et, süt, sebze, meyve gibi tabii gıdalar veriyorsunuz. Sun’i/Sanal gıdalar vermiyorsunuz! Halbuki tabii et, süt, sebze, meyve Hz. Adem’le Hz. Havva’nın sofrasında da vardı.
Okullara ve eğitime başlandığı şu günlerde çocuklarımız bilgisayarlardan başını biraz kaldırsın derim. Aileler ise çocuklarıyla sosyal vakit geçirmeye de fırsat kollasın.
Çocuklarımızın, televizyondan internet oyunlarından nelerle beyninin doldurulduğunu biliyor muyuz? Sosyal medya platformlarında da çocuklarımızın otokontrolünü yapabiliyor muyuz?
Çocuklarımızın ruhi gıdalarını verirken de fıtri olanını bozmamaya da dikkat edelim. Çocuklarımız, Sun’i/Sanal/Yapmacık fikirlerle çocuğun fıtratı bozulursa terörist, anarşist, hırsız, soyguncu, köşe dönücü oluverir.
Bizim sevgimiz ana sütü gibi onun ruhi gelişimine yardımcı olmaya gıda vermeye devam edecektir. Çocuklarımızı tertemiz yetiştirelim, gayret edelim.
Eğitim hayatları boyunca sınavdan sınava koşuşturan çocuklarımıza geleceğinin sadece dünyadan oluşmadığını hatırlatalım. İstikbalimizin, cennette son bulacağını oraya kadar yarış yapması gerektiğini öğretelim.
Güneşte bile durmasına razı olmadığımız yavrularımızı cehenneme göre yetiştirmeyelim.
Tertemiz beyinlerle, haram yemeyen midelerle, yumurcak ellerle hep beraber cennet yolculuğuna sarılalım!..