Demokrasi, bireysel ve ulusal hakların sağlanması alanında söylem ve eylem örtüşmesinde farklılığı hatta zayıflığı olan bir rejimdir.
Şu haliyle demokrasiye şöyle bir göz atalım, el ense çekelim.. Ne ölçüde ve kimler için daha çok işe yarıyor?
İlkelerini kendi çıkarları lehinde değiştirip çiğneyen ülkemiz ve dünya ülkeleri patronlarına yarıyor sadece.. desek ne kadar yanılmış olabiliriz?
Varlıklarını devasa boyutlara ulaştırma kaldıracıdır demokrasi onlar için.
Hem vergi lütuflarıyla da ödüllendirilen..
Hele bu patronlar dünya brüt hasılasının %80’ine hüküm ediyorlarsa.
Ne korkunç bir zafiyettir demokrasi için..
Haaa demokraside mülkiyet hakkı vardır ve sınırlanmamıştır diyorsanız, bu yazıyı okumayın gitsin..
Oysa demokrasi felsefesiyle, ilkeleri ve ideolojik yapısı ile yalnızca insanların değil doğal varlıkların tümü için yazılmış bir reçete olarak kabul görmesi gerekiyor insanoğlu tarafından..
Bu ruhu ve fazileti taşımıyorsa o zaten demokrasi değildir; UCUBEKROSİ’dir..
PAYLAŞIM öğütleyip uygulayan dinleri ve tasavvuf öğretilerini içermeyen demokrasi olur mu?
Bu öğretilere benzer, demokrasinin insan boyutu dışında kalan canlı ve cansız varlıkların yaşam hakları ile ilgili yanları olduğunu düşünen bireylerin sayısı ne kadardır hep merak ederim..
Farklılıklardan hatta zıtlıklardan oluşan bir dünyaya inanıyoruz ama herhalde bu durumu daha ileri boyuta taşıyan demokrasi politikalarını asla onaylamıyoruz..
Biz, iki yüzlülerden, olumsuz farklı yapıda olan, etik değerleri çürümüş kişilerin söz ve eylemlerinden hem nefret ediyor, hem eğitilmeleri konusundaki tüm politika ve çabaları da destekleyip onaylıyoruz..
Bu tip yapıdaki bireyleri ve Dünya patronlarını eğitecek güçler de yok ortalarda henüz ne yazık ki.
Bilim adamlarının ve hadi tasavvufçuların demeyelim de insan sever felsefecilerin sağduyuya, etik değerlere ve demokrasiye dayalı açık ve anlaşılır tavsiye, öğreti ve öğütlerini dinleyen yok.
İklim krizine çözüm önerilerine kulak tıkayanlar gibi.,
Eğitim, hem savaşları bitiren hem kirli beyinleri arıtıp arındıran en etkili yöntemdir..
Bu konuda aklı başında insanoğlu için iyimserliğimiz var desek de, çıkarcı birey ve küresel güçler bu söylemimize adeta izin vermiyor.
Yamulttukları, eksenini değiştirdikleri demokrasiyi her zaman kendi çıkarları doğrultusunda yoğurup, şekillendirdikleri için.
Sömürüp açlığa mahkûm ettikleri yoksullara, arada birkaç milyon dolarlık yardım yapıyorlar o kadar. O da övünüp, böbürlenmelerini sağlasın diye....
Yanlışı doğruya dönüştürmek için ne yapılmalı?
Sırtımızı, içimiz ve dışımızdaki olumsuz farklı yapıdakilere hatta kötü ve kötülüklere dönmek yerine, olumlu yönde geliştirilmeleri için hem ülke hem dünya genelinde çaba sarf edilmeli, hatta programlar üretilmeli, tüm yazın alanları, medya, bilişim kanalları ve sosyal platformlarda uygulamaya konulmalı.
Başta küresel efendilerin şartlamayla kimlik ve kişilikleri istedikleri yönde tutsak eden pespaye politikalarını dünya genelinden kaldırmaları gerektiğinden başlayarak.
“Bana değmeyen yılan bin yaşasın” Atasözünü de çiğneyip tepeleyerek aynı zamanda.
Demokratik özgürlüktür diye pompalanan bireyci ve kitlesel tutumlar hızla yaygınlaşmakta ve diğer ülke halklarının bir yudum aşına göz dikilecek kadar ileri boyutlara taşınmaktadır.
Doların ve onun uşağı döviz para politikasının diğer ülkelerden çaldıklarını, bir kısım uzman dışında hiç sorgulayan yok.
Bu uygulama demokrasi felsefesine, etik değerlere tümüyle aykırı, halkların hak hukuk ve eşitliğini ihlal etmesi açısından.
Sorgulasalar, sorgulasak, ayıplasalar, ayıplasak da duyup kulak veren yok?
Dikilip ayağa, son derece nazik bir ifadeyle,”Ulen İsmet-i Harimime tasallut eden evlatlarım, niye diğer ülkelerdeki eşit(!)lerinize hıyanet ediyor, ilkelerimin HAK-HUKUK VE ADALET namusunu çiğniyorsunuz? Üleşip paylaşma özürlü evlatlar yetiştirmişim, utanıyorum sizden..” diye haykırmasını çok isterdik demokrasinin..
Birey ve toplum lehine olmayan tutum ve zıtlıkların üzerine gidilmediği çağımızda, doğal varlıkların ve insan haklarının yağma edildiği özürlü hale getirilen bir demokrasiyi, reddetmemiz gerekiyor..
Ya da ışık hızı ile düzeltmemiz.
EVRENSEL ETİK DEĞERLERİ olduğu halde, kendi uşaklarının elinde şekil değiştiren amorf demokrasiyi..
Önüne çekilen setler yüzünden dünya adalet ve refah düzenini sağlayamayan demokrasi baş tacı edilir mi?
“Her türlü uç bireysel yaşam şekillerine tanınmış haklar ihmal edilmezken, açlık, işsizlik, savaşların yol açtığı göç ve sömürü nedeniyle ezilen, telef olan temel insan hakları ne için sağlanamaz, ne içün, ne içün?..” diye sormamız gerekmez mi?
Hele bireysel ve ülkesel ayrıştırmalar durmadan körükleniyor ve başkasına ait öz varlıklar kendi egemenlikleri SULTA’sında toplanıyorsa..
Bu gözü dönmüşlük ve bu akıl almaz hırsın demokrasi ile herhangi bir bağlantısı olabilir mi?
Bu güçlerin bizim açımızdan bencil, kendileri açılarından sağlam gerekçeleri de var.
Alt kültür kıskacından kurtulamayan ve üretim çağının nimetlerini yaratmayı beceremeyen ülkeler, kendi kaderlerini seçiyorlar bize ne?
Suçlama ve umursamazlığı ile.
Hani sizin self determinasyona olan saygınlığınız?..
Öte yandan yoksul ülkelerin pozisyonlarını değiştirmemeleri açısından siyasi, dini, ekonomik ve sosyo-kültürel her türlü politikaları devreye sokmayı da hiç ihmal etmiyorlar.. Geri kalmışlığı tümüyle pekiştirmek açısından..
Dikkat edecek olursak Güney yarım kürede yer alan enerji kaynakları, varlıklı ülkelerin tamamına yakınının siyasi egemenliğindedir..
Demokraside Self determinasyon ilkesi olsa da..
Kuzey yarım kürenin efendileri keşiflerle başlattıkları sömürüyü 19. yüzyılda doruklara taşımışlardı, hatırlarsak..
Bilimin aydınlığını karanlık beyinlere ulaştırma yerine, bu avantajları silah gücüne dönüştürerek işgal, kafa ve parmak koparma eylemine dönüştürmüşlerdir.
Sonra o silahlarla ele geçirdikleri ülkelerin yeraltı ve yerüstü varlıklarını yağmalamaya devam etmişler ve etmekteler.,
Şimdi asimetrik sömürü silahları devrede..
Yeri gelince “diğer korkutucu ve en ölümcül olanları da kullanırım haaa..” diye de durmadan efelenirler.
Bilindiği gibi küresel güçlerin kırılması hayli zor, asimetrik siyasi, ekonomik ve sosyal politikaları egemendir dünya ülkeleri üzerinde.
Bu yüzden umutsuz çıkmaz sokaklar içindedir geri kalmış ve yoksul ülkeler..
ÇIKARA VE SÖMÜRÜYE DAYALI DEMOKRASİ YÜZÜNDEN.
TEK ÇÖZÜM DÜNYA GENEL REFAHINI SAĞLAYACAK GERÇEK DEMOKRASİYİ HÂKİM KILMAKTIR.
BU APAÇIK BİR HAYAL OLDUĞUNA GÖRE, KENDİ KÜLTÜREL ÖZ DEĞERLERİMİZE VE KANAAT POLİTİKALARIIMIZA DÖNMEKTİR.
KAVRULSAK DA, TAVASI DA YAĞI DA BİZDEN OLAN POLİTİKALARI HEMEN DEVREYE SOKARAK..