Seksenli yıllardı, ODTÜ matematik bölümü dünyanın farklı ülkelerinden gelmiş kendi alanlarında adı sanı olan saygın hocalardan oluşuyordu. Çok kültürlü bilimsel bir ortamdı. Hayatında hiç yabancı birini görmemiş, hatta Ankara’nın dışına bile çıkmamış gençler için çok önemli bir deneyimdi bu. Üçüncü sınıfta, Japon asıllı matematikçi Masatoshi Gündüz İkeda’dan bölümün baba derslerinden biri olan “higher algebra” dersini alma şansım oldu. Bizler yirmili yaşlardayken, o altmışlara merdiven dayamıştı. Sakin, hoş görülü, nazik, babacan ve alçakgönüllü bir kişilikti. Sevgi dolu biriydi. Kimi hocaların yanına bile yanaşılmazken İkeda’nın kapısı herkese açıktı. Odasında öğrencilerin sorularına yardım eder, yol yöntem gösterir. Bazen çözer, “aferin yaptın bak” diyerek cesaretlendirir, kutlardı. Büyük bir heyecan ve keyifti hocanın dersine girmek. Müthiş bir matematik zekâsı ve bilgisi vardı, hiç takılmadan çok karmaşık ispatları hatasızca yapardı. Ayrıca şakacıydı ve öğrencilerine değer verdiğini hissettirirdi. Bilim adamı kişiliğine, matematik yeteneğine ve hatta yazısına hayran kalırdım. Bir matematikçi nasıl bu kadar güzel yazabilirdi? İnsan baktıkça bakası gelirdi İkeda’nın yazısına. Tanrı İkeda’yı matematik için yaratmıştı sanki.

.

Esas adı Masatoshi İkeda, ünlü Alman Matematikçi Helmuth Hasse’nin öğrencisi. Almanya’da Hesse ile çalışırken biyokimya alanında doktora yapan bir Türk kızına gönlünü kaptırıyor. Aşk, gönül işte. Yüreğinin getirdiği yere geliyor o da. Kızın ailesi muhafazakâr. Biz yabancı isimden utanırız, olmaz diye tepki gösteriyorlar. İkeda, öyleyse bir Türk ismi bulun bana diyor. Kızın babası “Gündüz” ya da “Aydın” isimlerinden birinin olmasını istiyor. Sonunda, “Gündüz” ismine karar veriyorlar. İkeda da yeni ismini memnuniyetle kabul ediyor. Profesör Hasse, İkeda’ya çalışmalarına Türkiye’de devam etmesini önerir. Yıl 1960, Ege Üniversitesi’nde istatistik dersleri vermeye başlıyor Dr. İkeda. Farklı tarihlerde California Üniversitesi, Hamburg Üniversitesi ve Ürdün’deki Yermuk Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi, 1976 yılında da Princeton’da Yüksek Araştırma Enstitüsü’nde araştırmacı olarak çalışıyor. Hoca TÜBİTAK’da ve ODTÜ matematik bölümünde önemli görevler üstleniyor. Cahit Arf ile birlikte ODTÜ’de matematik bölümünün oluşmasına, güçlenmesine öncülük etmişler. Birçok yetenekli matematikçiyi desteklemişler, önemli çalışmalara katkıda bulunmuşlar. Her ikisi de öğrencilerinin başarmasına yardım eden, onların başarılarını takdir eden, başarılardan da mutlu olan büyük insanlar. Profesör Dr. Gündüz İkeda, 1979’da TÜBİTAK bilim ödülü, 1994’de Mustafa Parlar Vakfı Bilim Hizmet ve Onur Ödülü, 1996 yılında da TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü liyakat ödülü sahibi.

.

Gördüğüm büyük hocaların bazı belirgin özelliklerini fark ettim. Bu insanlar çalışmayı bir yaşam biçimi olarak görüyorlar. Cahit Arf’ın, Tosun Terzioğlu’nun ve Gündüz İkeda’nın hayatlarının son anlarına kadar çalıştıkları biliniyor. Filozof İoanna Kuçuradi, Allah ömrünü artırsın hala var gücüyle çalışıyor, hala çok üretken. Dahası, böyle insanlar genellikle alanları dışında başka şeylerle de ilgilenirler. Kimileri resim sanatı, kimileri de tarih, felsefe ve diğer bilimlerle uğraşır. İkeda’nın da güzel resim yaptığı, müzikle, tarihle ve arkeolojiyle ilgilendiği bilinir. Mezun olmuştum, vedalaşmak için odasına uğramak istedim. Kapısı her zaman olduğu gibi açıktı. “Hocam size bir şey danışmak istiyorum” deyince, buyur etti ve biraz da çekinerek oturdum. Bir grup öğrenciyle bir konuyu tartışıyordu. Herhalde yüksek lisans tez danışmalığı da vardı hocanın. Güler yüzlü, yumuşak bir dille onlara bir şeyler söylüyor. Onlar da kendinden emin bir şekilde hocaya cevap veriyorlardı. Aralarındaki diyaloğu görünce kendimi daha rahat hissettim doğrusu. O sıralar ekonomiye ilgi duyuyordum. “Ekonomide mastır yapmak istiyorum, hocam ne dersiniz?” dedim. “Neden olmasın, nasıl olsa belli bir matematik kültürü aldın.”, devamında da “Ne yaparsan yap, ama işini iyi ve doğru yap” diyerek nasihatte bulundu bana.

.

Matematik dünyasında Gündüz İkeda çok değerli ve saygın bir isimdir. Onu tanıyanlar, matematik bölümünde yıllardır çalışan görevliler ve öğrencileri hocayı çok severlerdi. İkeda Hoca, 9 Şubat 2003’te aramızdan ayrıldı. Işıklar içerisinde uyusun, matematik camiası onu her zaman şükranla anıyor. Vefatından önce hocayla yapılan bir röportajı okumuştum. Ailesini görmek için Japonya’ya sadece üç defa gidebildiğini söylüyordu. Uçak biletlerinin pahalı olmasından dolayı annesini ve iki ablasını gereği kadar ziyaret etme imkânı bulamamıştı. İçim acımıştı. Nasıl olur da, dünya çapında böyle büyük bir matematikçi ve bilim insanı için uçak bileti sorun olabilirdi? Bir taraftan İkeda Hoca gibi bu ülkenin bilimine kalıcı katkıları olmuş, liyakat ve onur ödülü sahibi, yüzlerce öğrenci yetiştirmiş, olanakları kısıtlı ve dünya çapında hakiki bilim insanları, diğer yandan da doktora tezlerinde “intihal (aşırma)” yaptığı tespit edilen, doğru dürüst bir yabancı dil bile bilmeyen, hatta doğru dürüst uluslararası yayını bile olmayan, isimlerinin başlarına büyük büyük unvanlar alarak çok önemli makamların başına gelen ve de büyük imkânlara sahip olan insanlar… Peki bu durumda; iyi eğitimli, akıllı, yetenekli ve başarılı gençlerin yurtdışında gelecek aramalarına ne diyeceğiz ? Bu çocukların yüzlerine nasıl bakacağız ? Gerçekten insanın içi acıyor.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.