Seksenli yıllarda Anadolu’nun her yerinden ODTÜ’nün birçok bölümünü kazanan öğrenciler olurdu. Çorum’dan, Yozgat’tan, Erzincan’dan, Urfa’dan, Edirne’den, Malatya’dan…..Antalya’dan hemen hemen her yerden. Bu Anadolu çocuklarının, dünya çapında adı sanı olan böyle bir bilim yuvasının havasını teneffüs etmeleri onlar için ne büyük imkândı. Sosyal tesisleri, spor sahaları, yurtları, harika bir kampüsü ve alanlarında çok iyi yetişmiş bilim insanları. Matematik bölümünde çok değerli hocaları tanıma fırsatım oldu. Gündüz İkeda, Tuğrul Taner, Albert Erkip… ve tabii ki Tosun Terzioğlu. Ben ve benim gibi birçok genç adam böyle hocalardan derinden etkilenmiştir. Hepsi birbirinden değerli, öğrencilerine şu ya da bu şekilde dokunmuş, rol-model olmuş ve iz bırakmış büyük insanlar. Her biri yurt dışında önemli üniversitelerde doktora yapmış, oralarda çalışmış, deneyimli, birkaç yabacı dil bilen ve dünyada bilinen tanınan kişiler. Şimdi düşünüyorum da, bizler için ne kadar büyük bir olanakmış bu büyük insanları tanımak, onların öğrencileri olmak. Çok daha iyi faydalanabilirdik bu hocalardan. Gençlik işte kafalar dağınık, dikkatler başka yerlerde…
Matematik bölümü üçüncü sınıfta, bölümün en baba derslerinden biri olan “real analysis” dersini ondan alma fırsatım oldu. Gerçekten oldukça soyut ve zor bir dersti, verse verse bu dersi Tosun Terzioğlu verebilirdi. Robert Koleji mezunu olan Hoca akademisyen bir ailenin oğlu, lisans eğitimini yurt dışında tamamlıyor, sonra da doktora derecesini matematik dalında Frankfurt Üniversitesi’nden almış. Ne sağlam bir alt yapı, güçlü bir akademik süreç…. Elbette yurt dışında kimi üniversitelerde görevler sonra da ODTÜ matematik bölümü.
Dersleri fizik bölümünün anfilerinde yapardık. Hocamız bir elini pantolonunun cebine koyarak kocaman koyu yeşil tahtayı defalarca doldurur silerdi, işlemleri ispatları büyük bir özenle hatasız yapardı. Mükemmel İngilizcesi, konuya hakimiyeti, özgüveni, bilim adamı kişiliği ve duruşu hepimizi kendisine hayran bırakırdı. Bir matematikçi bu kadar zor ispatlarda hiç hata yapmaz mı? Büyük matematikçiler yapmazdı. Hoca gerçekten matematiğin, doğru düşünmenin kurallarını koyan bir disiplin olmasının yanında evrensel bir dil, bir şiir, bir sanat olduğunu hissettirirdi bize. Yazı karakterinin güzelliği, pozitif enerjisi ve derste öğrenciyle sürekli etkileşim içerisinde olması blok dersleri sıkıcı olmaktan kurtarıyordu. On dakikalık aralarda öğrencilerin sorularını cevaplar, sohbet eder, tartışır, bu fırsatta sigarasını peş peşe yakar nefesini derin derin çekerdi. Matematik bölümünün yanındaki boş arazide Hocayı birçok kez öğrencileriyle futbol maçı yaparken izlemişimdir. Futbolun dilini seviyeli kullanırdı. Oyunda da ekip çalışmasını önemsiyor olmalı ki “bak orada duruyor pas ver”, “orta saha boş, koş” gibi sesleri duyardım. Ders ortamlarında mesafeyi koruyan, hislerini pek belli etmeyen Hoca oyunda arkadaştı sanki. Alçak gönüllüydü, şakalaşır, bazen fırça atar, bazen de dostça omuzları sıvazlardı. Her zaman dikkatimi çekmiştir, Hocanın etrafında birçok insan olurdu. Karizmatik bir kişiliği vardı bu zeki bakışlı kara kuru adamın, çekim merkeziydi adeta. Öğrencileri, asistanları, meslektaşları, elbette kendisini ispat etmiş başarılı insanlar hiç yalnız bırakmazdı onu.
Tosun Hoca aynı üniversitede bölüm başkanlığı, sonra TÜBİTAK başkanlığı, NATO bilim komitesi Türkiye temsilciliği, Bilimsel ve Teknik Araştırma Vakfı yönetim kurulu başkanlığı… gibi birçok başarılı hizmetlerde bulunmuş. Kendisi ayrıca “TÜBİTAK Bilim Ödülü” sahibi. En son Sabancı Üniversitesi'nin kurucu rektörü olarak uzun yıllar bu görevi sürdürdüğünü biliyorum. Üstlendiği önemli görevlerle, bilim adamı ve eğitimci kişiliğiyle bilime ve ülkeye yaptığı katkılar elbette bu yazının sınırları çok çok aşar.
2006’da Türkiye’de matematik eğitimi kapsamında uluslararası bir konferans yapıldı. Tosun Bey, böyle çok önemli bir konferansın Türkiye ayağının sorumluluğunu üstlenmişti. Uluslararası bilimsel bir etkinlikte Hoca’ya ilgi, alaka ve saygıyı görme fırsatım oldu. Dünyanın her yerinden tanınmış ünlü matematikçiler, eğitimciler sunumlar yaptılar. Hocamın sunumuna da katıldım, katılımcıların onun derin bilgisinden, entelektüel düzeyinden çok etkilendiğine tanık oldum.
Tosun Hoca, ülkenin ona en çok ihtiyaç duyduğu zamanlarda, 2016 yılında 74 yaşında hayata gözlerini yumdu. Çok değerli Hocamı her zaman derin saygı ve sevgi ile anıyorum. Düşünüyorum da, akıllı çalışkan köylü çocukları orta öğretimde aldıkları yarı buçuk eğitimle, pek çoğu doğru dürüst yabancı dil bilmeden, sadece kişisel yetenekleriyle ve çok çalışarak böyle hocaların karşısına gelebiliyorlar. Nitelikli özel okullardan gelen, yabancı dilleri oldukça iyi olan sosyalleşmiş gençlerle aynı sınıfta aynı dersi alabiliyorlar. Aynı kantinde, aynı masada oturuyorlar, birlikte ders çalışıyorlar ve maç yapıyorlar. Belki de aynı kıza aşık oluyorlar.
Bu Cumhuriyet ki, Tosun Hoca gibi çok değerli hocalarla, imkânı çok iyi olan gençleri ve fakir fukara ailelerin akıllı, çalışkan çocuklarını bir bilim yuvasında buluşturabiliyor.
İşte bunun için çok seviyoruz bu Cumhuriyeti ve bu Ülkeyi..