Sabahları ötüşüne öpücükle karşılık verdiğim, küçük, şirin dostum… Dilin olsa neler söylerdin biliyorum. Seni sadece beden olarak görenlere acıyorum… Bir gün, bir gün mutlaka seni anlayacaklar… Seni anlamak zaten beni anlamak olacak… O gün ikimiz de gerçek olacağız…

Ankara’nın aydınlık sabahlarının birinde güneş sızıyor odama… Hasretimi çağrıştırıyor… Tıpkı onunki gibi… O Ay’a hasret… Bir araya gelmeleri dünyanın sonu… Birinin batışı, birinin doğuşu… Gün gelecek hasret vuslata dönüşecek ama bedeli çok ağır, kabul edilemez…

Ankara sabahları nedense hep seni düşündürür bana…”Her sabah yeni başlangıçtır” sözü gelir aklıma… Ne bitmiş, ne başlamışsa… Sabahları ikimizin de çok çok ayrı dünyasında paylaşılan bir bardak sıcak çay gelip başköşeye kurulur, haşmeti sınırsız… Seni sen, beni ben yapan değerlerin tümü yok olur o an, sadece ve yalnız ikimiz oluruz koca dünyada… Sohbetimiz, gönlümüz, ellerimiz sıcaktır… Küçük şirin dostum nağmeleriyle süsler bu çok güzel anları…

Biz çok çok şanslıyız..

Seni tanıdığımda var olan o yenidünya işte bu yüzden beni bu günlere taşımıştır. Sana ulaşmakta zorlandığım anlar hep o küçük dostumla söyleşirim, bilirsin… O bütün çaresizliklerin, acıların, yoklukların, ama bir o kadar da sevdaların şahididir.

Bir gün, bir gün o ve sen hayatıma tesadüflerle girdiğiniz gibi ya çıkıp giderseniz. Ben ne yaparım, o yılları bileni ve paylaşanı nerede bulurum, başımı omzuna nasıl koyarım ya da küçük öpücüklerimi gözyaşlarımla nasıl sunarım. Gitme ve beni sakın bırakma küçük dostum…

Acılarım öylesine derine gömülü ki bir ahımla sen onu anlarsın. Anlarsın da boyuncuğunu büküp o kapkara gözlerinle görürsün sanki… Bitmez tükenmez nağmelerle avutursun beni… İşte o derinden yanışların insanları “Kanaryam güzel kuşum” demişler sevdaları ile özdeş tutarak…

Ölüm tek gerçek… Bir veda sonrası sen ya da ben, birbirimizi bileceğiz… Nelere tanıklık ettiğimizi asla söylemeden… Ağlayacağız ardımızca, sonra kadere boyun eğeceğiz… Hep ve her yerde birbirimizi arayacağız, benzerimize razı olacağız ama onu da bulamayacağız… Çünkü onlar bizim dünyamızdan olmayacaklar… Çok yabancı çok yüzeysel dostluklar sunacaklar, çaresiz kötünün iyisine razı olacağız. Biz boyun eğmeyi sevmeyiz ama dostsuz da olamayız, yalnız hiç… İçin için yanacak gönlümüz onlarla olurken. Sahte tebessümlere belki sıcaklığımızla bir şeyler kazandırırız umuduyla bakacağız ve birbirimizi özleyerek yalnızlığa tutsak olacağız. Ve belki de umut ya, bir papatyayı ve bir kanaryayı bizim gibi içten seven, öpen birine rastlayacağız, seni ya da beni anlatacağız ona, gözlerinde pırıltılar göreceğiz, içimiz aydınlanacak… Bizim dünyamızdan kaybolmuş birini bulma şansı veren Tanrı’ya şükredeceğiz.

Biz bize benziyoruz, aynı dili konuşuyoruz kanaryam. Bu yalnız benim güncem değil… Dünyası başka insanların, acı ile kavrulmuş yüreklerinin de gözüdür. O öyle görür, öyle görmek ister…

Öt kanaryam, sırlarımı sırlarına kat. Ben taşırım… Seni sen olarak görme yanlışlığını yapanlara acıyarak… Sen öt… Gün gelince onun boş bir nağme olmadığını anlamaları umuduyla, şarkılar söyle insanlara, küçük, zavallı insanlara…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Aachen. Almanya 4 yıl önce

Harika duygular ve akış. Tebrikler. Esma - Ayhan