Pandemi süresince günlerce evden çıkamadık. O günlerde ön plana çıkan en önemli şeyler "İlaç" ve "Gıda" oldu. Bu ikisini "Aşı" izledi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri tarımdan destek alarak ekonomiyi güçlendiren Mustafa Kemal’in bıraktığı sistem, dünyayı yöneten gizli aileler ve örgütler tarafından çökertilmek istenildi.
ABD ve Avrupa Ülkeleri kendi tarım ürünlerine pazarlar açmak için 2. Dünya Savaşı sonrasında anlaştılar. Ticari anlaşmalarda tarım ürünleri ihracatında birbirlerine sınır ve kota koymadılar.
1970 Yılına gelindiğinde dünyayı yöneten David Rockefeller, GDO’lu üretim planlarını devreye soktu.
Meksika ile başladı. Ve Ülkenin tarımına büyük darbe indirdi. Bunu 1985 yılında Uruguay’da düzenlenen Gıda Toplantısında, Avrupa ülkeleri dışında kalan diğer dünya ülkelerinin köylülere sübvanse olmasını engelleme kararı aldılar. Desteklerin azaltılması ile kendileri gıdaların kontrolünü ele alacaklar ve insanlara sağlık yönünden zararlı olan ürünleri satacaklardı. Gelişmekte olan ülkeler hedef konuldu. Türkiye’de aralarında vardı. 1995 Yılında ise Türkiye’de bu anlaşmayı imzaladı.
1970 Yılında GDO’lu ürünler Meksika tarlalarında denenirken, devrin Dışişleri Bakanı Henry Kissinger “Biz petrol ile ülkeleri, Gıda ile Milletleri kontrol edeceğiz” diyordu. Bu planlar 52 yıldır halen sürüyor.
Türkiye kendi kendine yeten 7 ülkeden biri iken 1960’ların önemli Gıda Uzmanı Osman Nuri Koçtürk; ABD’nin okullar için gönderdiği süt tozuna, beslenmemizi dışa bağımlı kılmak için ektirmek istediği radyoaktif elementle işaretlenmiş Hibrit Sonora-64 buğday tohumuna ve yine A.B.D'nin güçlenmemizi engellemek için dayattığı doğum kontrolüne karşı idi. Bu görüşlerini her türlü platformda o arada da mesleki toplantılarda ateşli biçimde savundu.
Rahmetli Koçtürk aynı zamanda şimdi dillerden düşmeyen gıda ve çevre güvenliği ile tek tıp-tek sağlık olgularını Türkiye’de ilk dile getirenlerden idi. Her katıldığı toplantıda bir gün çevre sağlığının ve gıda güvenliğinin Türkiye’de çok önemli konular haline geleceğini, çevre ve veteriner halk sağlığı konularının fakültelerimizde bir ders konusu olarak ele alınmasını defalarca dile getirdi, ama onu dinlemediler.
Tarhana Çorbası’nın besleyici özelliğini savunduğu için “Tarhana Osman” lakabını aldı. Gerçekte Anadolu topraklarının 100 Milyon insanı, üreteceği tarım ve yetiştireceği hayvanlarla besleyeceğini savundu.
Türk Halkı yemekte ekmek yemeden karnının doyduğunu hissetmez. O yüzden bu ülkede "Buğday" çok önemli bir gıdadır. Ekmeğin 5 lira olması milyonlarca vatandaşı sıkıntıya sokarken, yurtdışından ithal edilen buğdaya sübvanse uygulamak gerekiyor. Ayrıca Türk köylüsüne destekler arttırılmalıdır. Buğday üretimi arttığında mutlakadır ki ülke rahatlar.
Rusya ile Ukrayna’da limanlarda bekleyen 20 milyon ton Buğdayın çıkışına izin verilmesi, hem bizi hem de dünya insanlarını gıda krizinden kurtaracaktır.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, 15 okulda ekmek fabrikası kurduklarını ve günlük 250 bin ekmek kapasitesine ulaştıklarını belirterek, “81 ilde 100 noktaya ekmek fabrikası kuracağız ve günlük 1 milyon ekmek üretim kapasitesiyle liselerin çıkışındaki satış büfelerinde vatandaşımızın düşük fiyatla ekmekle buluşmasını sağlayacağız” dedi.
Bu noktada Türkiye’nin acilen bir gıda seferberliğine başlaması çok zorunlu bir olaydır. Sayın Cumhurbaşkanı'na konuyu tüm kabine üyelerinin anlatmasını öneririm. Bir "Tarım- Hayvancılık Planı" hazırlanır ve süratle devreye konulursa, başarı gelecektir.
Bu görüşlerimi bir süre önce katıldığım bir TV Programında da açıklarken, 2012 yılından beri katıldığım tüm TV kanallarında hep söyledim ve söylemeye devam edeceğim.