Dünya’da ve ülkemizde artık bu da olur mu diye şaşıracağımız olaylar oluyor ve normal karşılanıyor.
Suriye 13 yıl direndi tam da savaşı kazandı diye bakılırken, HTŞ nerdeyse elini kolunu sallaya sallaya kısa sürede başkent Şam’a ulaştı. Esad ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Uluslararası siyaset bilimi yorumcuları, emekli büyükelçiler Suriye’de iç savaş olma ihtimali üzerinde duruyorlar. Aklın yolu bir. Çünkü ülkede, farklı istekleri olan pek çok silahlı grup var.
Nitekim muhaliflere yapılan şiddete yönelik görüntüler gelmeye başladı bile. Alevilerle Nusayrilere yapılanlar ise hayrete şayan.
HTŞ başkanı Golani ılımlı mesajlar verse de bir Bakanı şeriat yasalarından söz etti. Bir asker başı açık kadınla ancak başını örttükten sonra fotoğraf çektirdi. Bir başka HTŞ’li Nusayrilerle mücadele etmek için bu işe girdiğini söyledi. Bir okul müdürü, okuldaki kadın öğretmenleri evine gönderdi.
Biz ise Esad’ın mağlubiyetine pek sevindik, buradaki Suriyelilerle birlikte kutlama bile yaptık. Sayın Erdoğan’ı ise ‘Şam Kahramanı’ ilan ettik. Suriye’nin alt yapısını yapacağız, elektrik kablolarını bağlayıp elektrik getireceğiz, kısaca Suriye’nin savaş öncesi haline gelmesi için gereken her şeyi yapacağız.
İktidar bunlarla uğraşırken ülkemiz insanı açlık sınırı altındaki maaşla yerlerde sürünüyor. Asgari ücretlilere %30 zam verildi, maaş 22 bin 104 TL oldu. Bozdur bozdur harca.. O para ile ev bile kiralanamaz. Barınma hakkına aykırı. Bu insanlar ne yiyip ne içecek, çocuklarına nasıl bakacak, okutacak, kültür-sanat faaliyeti zaten yok. Emeklilerin durumu da aynı.
Hal böyle olunca gariban Türkiye vatandaşları, Cumhurbaşkanlarının tavsiyesi olan Medine hurması ile manda yoğurduna da asla ulaşamıyor ne yazık ki. Artık cennete saklasınlar kendilerini, fakirler cennete gidecek ya.
Ama Cumhurbaşkanımızı ülke dışındaki Müslümanlar pek seviyormuş. Severler elbet. Ülkesinin insanı yoksulluktan pazar yerindeki atıkları toplarken, iktidar kendi vatandaşı yerine onlara destek veriyor, borçlarını siliyor.
‘Umut fakirin ekmeği ye Memet ye’ demiş büyüklerimiz. Biz de 2025’te her şeyin çok daha iyi olacağını umalım. Zira insanı ayakta tutan duygu, sadece gelecek ümididir.