Bazen bireysel yaşam ve uğraş alanlarımızda durgunluklar, yorgunluklar olur, ufkumuzu, gönül iklimimizi gölgeleyen.
Hatta dostluk kurduğumuzu sandığımız insanlar da olur hepimizi üzüp hayal kırıklıkları yaratan.
Yaşam yolumuzda kendi takıldığımız hele başkalarınca tökezletildiğimiz setler, engeller görürüz, canımızı sıkan, umudumuzu karartan..
Ama iyi eğitildiğimizde, yeniden güç ve umut kazanıp içimizdeki bitmeyen mücadele ve sonsuza dek sürüp giden dirençle yolumuzu kesenleri temizleyip ilerleriz. Asla geri adım atma zafiyeti göstermeden.
Bu çizgide elek altına dökülenlerin aksine, elek üstü kalmayı başaranların bıraktıkları eserlerle anıtlaşan öyküleri süsler ülkemizi ve dünyayı.
Uzuv yoksunlarının peşlerinde bıraktığı başarı öyküleri, birçok sağlıklı bireyleri kıskandıracak orandadır bilirsiniz. Yüksek azimleri ile kendilerini kanıtlayıp ispat ederler durmadan... Bıraktıkları değerli söz, eylem ve yapıtlarıyla. İnsanlığa ve ülkelerine kazandırdıkları şan ve şöhret yanında üretkenliğe bağlı katma değer katkılarıyla.
Yeri gelmişken, çok kültürlü tarihi uygarlıkların merkezindeki ülkemizin 12.000’den fazla eserinin yurt dışına kaçırılmış olması bu yönden çok acı vericidir. Bu yağmalanmaya içimizden katkıda bulunanları ayıpladığımız kadar, kaçıranları, bizi ve başka mazlum ulusları sömürenleri de lanetliyoruz. Hazine değerindeki mirasımızı uzuvlarımızı koparırcasına talan ettikleri için..
Oysa her Yurtseverimizin ulusal varlıklarımızı koruma ve kollama vebali ve özü ile bağlı olması gereken “Türk’üm, Doğruyum” yemini vardır. Tüm diğer söz ve eylemleri için de geçerli..
Akıllara durgunluk veren tarihi zenginliklerimiz yanında bizi temsil eden nice doğal değerlerimizin de korunması için de.
Kısa ömürlerine rağmen hep açmaya, eşsiz kokular yaymaya devam eden çiçekler bile zengin mirasımızdır. Ülkemiz 9500 çeşit çiçek türü ve onca uygarlık tarihi eserleri ile ılıman iklim ülkelerin en zengin mirasına sahip topraklarından biridir. Bataklıklarımızda açan çiçekler ve sınırlarımızdaki çakıl taşları dahil..
Tavlı ve genç topraklarda, emeğimiz ve alın terimizin karşılığını kolay aldığımız ürünler yanında, bizi şaşırtan mücadele ve yaşam zevkinin en güzel örnekleri çorak topraklar bataklık ve kirli sularda hatta çöllerde yetişen çiçeklerdir.
Karda, kışta uzun ömürlü ve dirençli olanlarına da rastlarsınız yaşam bahçelerinizde, açık alanlarda şaşkınlığınızı ve mutluluğunuzu arttıran.. Gelincik ve kasımpatı çiçekleri gibi.
Ayaz da olsa, kırağı da düşse direnmeye azimli kış çiçekleri ve bitkiler yok mudur?.. Menekşe ve Siklamen gibi.
Elbette var.
Sert kayalıklarda filizlenen dirençli ve savaşkan bitkilerde, hiç yılgınlık görür müsünüz?
Yüksek dağların azgın fırtınalarına, donduran tipi ve kasırgalara hiç eyvallah demeyen asırlık ağaçlara duyulan hayranlık gibi.
Bu güzel ülkenin çam kokuları ve berrak havalı yaylalarında, engin ve düz ovalarında yetişmiş yiğit ve dürüst evlatlar gibi.
Bu evlatlar, ne ucuz hesaplar peşinde koşanlara kırılıp küsmez hatta sırtlarını dönmez ne özümüzle örtüşen dostlarımızı yolda bırakma ihaneti taşımazlar. Yanılgı ve yanlışların hepimiz için geçerli olduğu durumlar hariç.
Bireye yakışmayan eylemleri, parlayan aynaya dönüştürmenin gerektiğini de çok iyi bilirler. Dünyaya ülke ufukları ve gönül iklimlerini aydınlatmak üzere geldiklerini bildikleri gibi..
Eksik ve kusurlu eylemlerin bağışlanmaya layık sonra da düzeltilmeye gerek olduklarını hiç unutmadıkları için..
Yanlışa doğru yol, karanlığa güneş olmaya devam etmeleri gerektiği inancını bayraklaştırmış oldukları için..
Güneş olamazlarsa da kutup yıldızı hatta el feneri olma çaba ve azmi taşıdıkları için..
Tek kanatla uçamayanlara ek kanat, omuzuna gereksinim duyanlara omuz olan Yurttaşlardır bunlar.
Sorun ve çözümleri paylaşmaya aday olduklarını hiç unutmayanlar oldukları için.
Üretkenliğe ve çalışmaya yönelik istek dışında kalan haylazlık ve zaman kaybı, hiç başlanmamış ya da yaşanmamış bir ömür gibidir. Oysa günlerle sayılacak kadar kısa ömürlü arı ve karıncaların üretkenliğe dönük mucize yaşamları örnek olarak ortada dururken.
Oysa günlerle sayılacak kadar kısa ömürlü arı ve karıncaların üretkenliğe dönük mucize yaşamları ortada dururken.,
Bunun dışında olumlu uğraşlarda ki doğru çabalarımızın taşlanması ve kasıtlı engel çıkarılması bazen yılgınlık yaratır. Asırlarca, dış güçlerin ülkemize çıkardıkları her türlü politik engelleri gibi..
Eğer birlikte yol aldığımız gerçek dostlarımız iseler, farklı ve bize göre olumlu sonuçlar yaratacak taşlamaları yalnızca uyarı niteliğindedir, yılgınlık yaratmaz.. Bunları önümüzün kesilmesi veya sahne dışına itilmemiz olarak algılamamalıyız....
O nedenle her Türk evladının yapıcı ya da yıkıcı eleştirilere açık olarak yetiştirilmiş olması yeni yaratıcılıklara başlangıçtır.. Bedensel ve zihinsel yorgunluklarına rağmen asla yılgınlığa kapılmayan söz ve eylemde düzgün yurttaşlar bu ülkenin tek kurtuluş ümididir..
Bataklıklarımızdaki çiçekleri ve sınırlarımızdaki çakıl taşlarını koruyan asalette...
Cok degerli Enver agabicigim ne guzel yalin ve sade dille anlatmissiniz. Yureginize saglik Ulkemize olan sevdanizla cok yasayin. Sevgiyle cicek acan mert ozu sozu bir dostlariniz daim olsun. Kardelenler kisin en cetin soguga aldirmadan cicek acarak karin altinda etrafina mis kokular sacan, huzur veren bir cicegimizdir.