Bir milletin bağımsızlığı bayrağı, meclisi ve milli marşıyla ifade edilir. Bağımsızlık için bu, üç temel milli esasın olması şarttır. Bunlardan birinin olmaması halinde o milletin varlığından söz etmek mümkün değildir. Bu değerlerden mahrum olan bir millet istila edilmiş, esaret altında yaşıyor demektir.
İstiklal Marşı'mızın kabul edilişinin 100. yılında, Aydınlar Ocağı Başkanlığımda, Ülkü Ocakları'nın ve siyasi partilerin kültür etkinliklerinde, Türk Eğitim Sen adına vermiş olduğum seminerlerdeki notlarımı sizlerle -kısaca- paylaşmamın günün anlamına uygun olacağını düşünüyorum.
Şehit kanlarına gökteki ay ve yıldızın yansımasıyla oluşan, dünyanın en güzel bayrağı olan çok anlamlı bir BAYRAĞIMIZ vardı. Kurtuluş Savaşı devam ederken 23 Nisan 1920'de MECLİSİMİZ de kuruldu. Geriye İstiklal Marşı kalıyor. İşte, bu mecliste, “ÖDÜLLÜ MİLLİ MARŞ” yarışması düzenleniyor. MEB Hamdullah Suphi Tanrıöver, katılan 724 şiir içerisinde milli marş olabilecek nitelikte şiir olmadığını ve bu şiirler içerisinde M. Akif''in şiirinin bulunmadığını görüyor. M. Akif'e bunun sebebini soruyor. M. Akif de “ben, milletimin bağımsızlığını para ile haykırmam” diyor. İkna ediliyor, yarışmaya katılıyor. M. Akif'in yazdığı bu şiir, 12 Mart 1921'de (bundan tam 100 yıl önce), mecliste, ayakta alkışlarla, Allah..! Allah..! nidalarıyla 4 DEFA okunarak MİLLİ MARŞIMIZ olarak kabul ediliyor. Böylece, ezelden beri hür yaşamış olan milletimizin, bundan sonra da hür yaşayacağı (bağımsızlığı) ilan etmiş oluyor.
M. Akif, o dönemde Burdur milletvekilidir. Üstünde giyecek paltosu dahi yoktur. Özel günlerde ve durumlarda komşusundan palto almaktadır. Bu durumda iken istemediği para ödülünü bir hayır kurumuna bağışlıyor. İşte, İstiklal Marşı'mız böyle bir vicdandan, ahlaktan ve yürekten fışkırmıştır. Millet, memleket, bayrak, hürriyet, iman sevdasını haykıran bir sestir.
Şu tarihi sıraya (kronolojiye) dikkatinizi çekmek istiyorum: 1800'lü yılların sonunda, 1900'lü yılların başında Osmanlı İmparatorluğu çökmüş, bitmiş bir durumdaydı.
Yıl 1914: Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması.
Yıl 1915: Türk tarihin ve coğrafyasının değiştirilmek istenmesine Çanakkale Destanı ile “DUR..!” diyoruz.
Yıl 1919: Atatürk'ün Samsun'a çıkışı ile istiladan kurtuluş yolculuğu ve bir milletin uyanışı başlıyor.
Yıl 1920: Meclis kuruluyor.
Yıl 1921: İstiklal Marşı kabul ediliyor.
Yıl 1922: Büyük Taarruz ile Kurtuluş Savaşı'nı kazanıyoruz.
Ve, yıl 29 Ekim 1923: Cumhuriyetin ilanı ile yeni Türk Devleti kuruluyor.
1914'den 1923'e kadar Kurtuluş Savaşı mücadelesi veriyoruz. M. Akif de cephelerde askerlere cesaret vermek amacıyla coşturmak için konuşmalar yapıyor. İstiklal Marşı'mızın sözlerine dikkat edildiğinde hitap, konuşma şeklinde olduğu görülmektedir (Arkadaş, yurdumu alçaklara uğratma, sakın, Kim bu cennet vatan uğruna olmaz ki feda, Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım .Çatma, kurban olayım... Sen, şehit oğlusun...vb. gibi sözler...) Dolayısıyla şiiri yazmak için alt yapı ve ilham hazırdır. Aklına gelen sözleri, unutmamak için gece, 03'de kalkıp çivi ile duvara yazdığı söylenir. Bu şiirin, o dönemin zor şartları içerisinde yazılmış olduğunu da unutmamak gerekir.
İstiklal Marşı'mız. milli marş olarak muhteşem anlamı olan bir şiir şaheseridir. Türk Edebiyatının en güzel şiirlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Edebiyat eleştirmeni Mehmet Kaplan, İstiklal Marşı'mızı çok güzel tahlil etmiştir. “Yırtarım dağları” ile Ergenekon'dan çıkışı, “Enginlere sığmam” diyerek de Osmanlı'nın 3 kıtaya hükmetmesi hatırlatılmaktadır.
Başka milletlerin milli marşları, o milleti veya başındaki kişiyi, liderini olağanüstülüklerle abartır, haksız yere över...vs. Bizim marşımız ise duygu ve düşünce anlamında Türk milletinin özelliklerini yansıtmaktadır. Övme ve abartma yoktur.
“Korkma” diye başlayan bu sözle korkaklık değil cesaret vermek için tarihi gerçekleri hatırlatan asalet (asil duygu) ifade edilmektedir.
“Arnavut” suçlamasına “kahraman ırkıma” ifadesi anlamlı bir cevaptır.
“Çelik zırhlı duvar” ile “iman dolu gögüs” sözünde, maddi imkanla kıyaslanan manevi ruhun üstünlüğü, galip geleceği belirtilmektedir.
“Kendisine medeniyim diyen canavarların ulumasından -saldırı için havlama sesi- korkmuyoruz, bizi ısırmaya gücü yetmez” demesi, haksız istilaya isyan etme göndermesidir.
“Dünya alınsa bile cennet vatanın verilmemesi” gerektiğinin belirtilmesi daha kıymetli olanın kıyaslanmasıdır.
İstiklal Marşı'mızda, daha pek çok derin duygu ve düşünce yoğunluğunu, milli ve manevi anlam bütünlüğünü, ifade inceliğiyle şiir sanatını görmemiz mümkündür.,
Atatürk'ün de övgü dolu sözler söylediği marşımızın 10. kıtasının son 2 mısrasında belirtilen “İstiklal, Hakk'a tapan, hür yaşamış milletimin hakkıdır” dediği son sözü ile M. Akif, istiklal ve istikbal için noktayı koymuş, “belki yarın, belki yarından da yakın” diyerek kurtuluş müjdesini vurgulamıştır.
M. Akif, bu şiirini “milletime aittir” diyerek Safahat adlı eserine almamıştır.
“Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın” demesi de çok anlamlıdır.
İstiklal Marşı'mızda belirtilen başta Türkün asaleti ve cesareti olmak üzere vatan, bayrak, iman, ezan, şehitlik, hürriyet, hak, hukuk, istiklal, istikbal gibi milli ve manevi kavramlar, yeni nesillere bırakacağımız en kıymetli mirasımız olacaktır.
İstiklal Marşı'mızın sözlerini çok iyi anlamalıyız. Kurtuluş Savaşı'nın nasıl kazanıldığının şuuru içerisinde olmalıyız. Bizlerin, bu günleri yaşaması için canını veren atalarımıza 2 dakikalık saygı duruşu ile minnet duygularımızı ifade etmeliyiz. İstiklal marşımızı her yerde ve her zaman coşkuyla söylemeliyiz.
İstiklal Marşı'mızın 100. yılını kutlamanın onuru ve gururu ile bu yazımda, 100. yıl anısına yazdığım şiirime de yer vermek istiyorum.
..
TÜRKÜN ÜLKÜSÜ
.
Altaylar'dan bir ses gelir, derinden,
Ergenekon titrer, bozkurt sesinden,
Destanlar yazılır her seferinden,
İstiklal, istikbal aşkımız bizim,
“Korkma” diye başlar marşımız bizim
..
Ötüken'den çıktık tarih yazmaya,
Yayıldık dünyaya yirmi dört boya,
Yolculuk Turan'a, yıldıza, aya,
Milattan öncedir yaşımız bizim,
“Korkma” diye başlar marşımız bizim
..
Hür yaşar milletim ezelden beri,
Tuna'nın suyudur alnının teri,
Korku nedir bilmez ülkü erleri,
Zalime eğilmez başımız bizim,
“Korkma” diye başlar marşımız bizim
..
Milli değerlerim namustur, ardır,
Çin Seddi'ni aşan başbuğlar vardır,
Kahraman ırkıma bu dünya dardır,
Merhamet isterdi karşımız bizim,
“Korkma” diye başlar marşımız bizim
..
Gök yıkılsın, yer yarınsın, ben varım,
Üç kıtaya sığmam; taşar, coşarım,
Adalet, hürriyet diye yaşarım,
Semaya yükselir arşımız bizim,
“Korkma” diye başlar marşımız bizim
..
Maziden atiye yel oldum, estim,
Zülmeden zalimin sesini kestim,
Mazluma, mağdura helal nefestim,
Aleme nizamdır aşımız bizim,
“Korkma” diye başlar marşımız bizim
..
Çanakkale destan, Sakarya zafer,
Cepheler, siperler şahitlik eder,
Atam, “ya istiklal ya da ölüm” der,
Barışa çatılmaz kaşımız bizim,
“Korkma” diye başlar marşımız bizim
..
Alperler, Kürşatlar, haydi, ileri...!
Sakın toprak sanma bastığın yeri,
Vatan, bayrak kandır; candır değeri,
Kutsal kitabedir taşımız bizim,
“Korkma” diye başlar marşımız bizim
..
Birlik, beraberlik, hak, hukuk derim,
Zincire vurulmaz memleket sevgim,
Asildir milletim, kerimdir Rabbim,
Şehitle şad olur na'şımız bizim,
“Korkma” diye başlar marşımız bizim