İnsanın en değerli varlığı aklıdır. En değerli eylemi de aklı kullanmaktır.

Kişi, aklını kullanmadığı zaman her türlü yanlışı yapmaya açıktır. Tarih boyunca da görülmüştür ki bu tür insanlar taşa da tapmış, ağaca da, insana da. Hatta kendi eliyle yaptığı helvaya da tapmıştır.

Bu haliyle aklını kullanmayan toplumlar sonuçta Firavuni bir topluluk oluşturmaya gider.

Her zaman için sorgulama yapan insanlara ihtiyaç vardır.

Bertrand Russel : “Tatlı bir yalan söylersen, on kişi seni alkışlar. Acı bir gerçek söylersen, sekiz kişi sana saldırır ama iki kişi sorgulamaya başlar. O iki kişiye selam olsun" diyor.

Bizlerin de her zaman selam vereceğimiz iki kişiye ihtiyacımız olmalı.

Sorgulamak kişiyi geliştirir ve özgürleştirir. Bu bilinçle yaşamayı sağlar.

Ne, Nasıl, Neden, Nerede, Ne zaman, Kim (5N1K) sorularıyla sorgulama yaparak bir işin, bir olayın, bir konunun hakikatını, gerçeğini, mahiyetini ve doğruluğunu öğrenmelidir.

Sorgulamayan insan ezberciliğe kaçar. Önüne ne konulursa onu alır. Bol bol laf üretir. Lafla peynir gemisi yürütür. Bir yerden aldığı bilgileri başka bir yere satmaya çalışır. Bir konu hakkında kafasında bir bilgi olmayacağından her zaman afallayacak, apışıp kalacak. Neticede saçmalayacak. Bilgi dağarcığı boş olan bu tür insanlar her zaman bir başkası tarafından kullanılmaya müsait olacaktır.

Bu gün ülkemizde de sorgulamayan insan gördüğünüz zaman biliniz ki bir başka güç tarafından kullanılmaktadır. Bir başkasının emirlerini yerine getirmeye alışık olacaklarından insanlarla toplumla ilişki kuramazlar. Empati kuramazlar. “Bildiğim bildik çaldığım düdük” iç güdüsüyle olayların üzerine giderler.

Allah insanlara “Oku” emriyle hitap etmiş.

Neticesinde bilgi sahibi olmayı hedeflemiştir.

Akıllı insan edindiği bilgilerle, amirini, liderini, halifesini, hatta Resulünü bile sorgulamıştır. Akıldan bigane olanlar da taklit yoluna gitmiştir.

Kürsüde hitap eden Hz Ömer’e bir sahabi ;

“Ya Ömer seni dinlemiyor ve sana itaat etmiyoruz" diyebiliyorsa işin içinde bir yanlışlık olduğunu gördüğünden düzeltilmesini isteyen bir sorgulamadır.

“Ya Rasulallah, bu bir vahiy midir, yoksa sizin savaş stratejiniz mi" diye sahabi sormuşsa bu bir sorgulamadır. Ortada bir yanlışlığın olduğuna işaret etmiştir.

Sorgulamak, işin yanlışlarından sıyrılıp doğruya, hakikate ulaşmak demektir.

Ali Şeriatı "Eleştirinin olmadığı yerde putçuluk başlar” diyor. Nitekim putçuluğun olduğu toplamlara bir göz attığımızda “Sorgulama” nın olmadığını ve Firavuni bir topluluk oluşturduğuna şahit oluyorsunuz.

Bu gün de aklını kullanmadan kiraya verip, bir şıha, bir şeyhe, bir lidere bağlı olanlar da aynı cehaleti yolu izlemektedirler.

Bu insanlar sanki din denilince “İkr’a” emrini unutup akıllarınca ön kabullerle bağlanılmış bilim ve akıl dışı bilgiler bütünü olduğunu kabul etmektedir. Allah katında böyle bir düşüncenin hükmü yoktur.

Müslüman her Cuma günü hutbede okunan “İnneddine indallahel İslam" ayetinin ne manaya geldiğini çok iyi bilmesi gerekir.

Allah indinde makbul olan İslam okumayı ve öğrenmeyi emretmektedir.

Kur’anı okumak için açtığımızda sorgulamanın farz bir ibadet olduğunu görürüz.

Yaklaşık 700 ayette, “Düşünmek, akletmek ve sorgulamak” geçtiğini işin uzmanları söylemektedir.

Sad suresi 29. Ayette; “(Bu Kur’an,) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. “

Yine Zümer suresi 9. Ayette De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp düşünürler.”

İslamda düşünmeden konuşmak, konuşması etkili olana bağlanan bağnaz bir kafa yapısı, tek taraflı düşünce, bir kişiye kayıtsız şartsız bağlılıkla o ne derse kabul etmek gibi bir düstur yoktur. Akıllı insan olayları mukayese ederek değerlendirir. Zümer suresi 18. Ayeti bu özelliğe işaret etmektedir.

“Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir."

Bu Kur’an ki kendini dahi sorgulayarak test etmemizi istiyor. Nisa suresi 82. ayet;

“Onlar hâlâ Kur’an’ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı."

Öyleyse bizim de insan olarak yapacağımız şey Milli Şairimiz rahmetli Mehmet Akif Ersoy’un dizelerine kulak verip,

“Allah’a dayan sa’ye sarıl hikmete ram ol

Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol"

Diyerek emin adımlarla menzile ulaşmaya çalışmaktır.

Aksi takdirde maazallah zelil duruma düşen bir Firavuni topluluk oluşturmaya doğru gideriz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.