Bursa’da Hüdevandigar Mehteran bölüğümüz, Hocamız Hüseyin Çakır idaresinde 60 kişilik bir arkadaş gurubuyla 3 kat mehter takımını oluşturmuş bulunmaktayız... Şu an mehter takımımız tamamen yetişmiş elemanlardan oluşmaktadır... Oldukça da iddialı bir mehter takımı Bursa da Türk insanına kazandırmış olduk... Mehteran arkadaşlarımız oldukça bu işe gönül vermiş insanlardan oluşmaktadır... Amaç sadece ve sadece “Türk Kültürüne” katkıda bulunmaktır...Bazı insanlarımızın merakını gidermek ve bilgilendirmek amacıyla Mehter takımı hakkında kısaca, bilgi sunmayı da ihmal etmedik...

Mehter: Dünyanın en eski askeri bandosudur. Mehtere ilk olarak Orhun Kitabelerinde rastlanmaktadır.

Mehter: Çorbacıbaşı, Mehterbaşı, Cevgen, Zurna, Boru, Nakkare, Zil, Davul ve Kös çalan guruplardan oluşur...

Cevgen:  Mehterde sözleri okuyan kişidir. Elinde taşıdığı zille asa ile aynı zamanda ritim tutar...

Mehterbaşı:  Mehterin müzik şefidir...

Emr-i Alem  (Çorbacıbaşı):  Çorbacıbaşı  Mehteran Bölük Komutanıdır... Çorbacıbaşı, Askeri tabirle Mehterin “Bölük Komutanı” anlamına gelir. Mehterin her türlü yönetimini, ihtiyaçları Çorbacıbaşı tarafından karşılanır...

Sancaklar ve Tuğ:  Kırmızı sancak hükümdarı. Yeşil sancak İslamıiyeti. Beyaz sancak barışı simgeler...

Mehter Takımı: Osmanlılarda, askeri musikiyi icra eden topluluk. Farsçada "mihter" olarak geçen mehter kelimesi," Ekber" (en büyük),  "azam" (pek ulu) manasında bir ism-i tafdildir. Kelime Türkçe de mehter, çoğulu olarak da mehteran şeklinde kullanılmıştır.

Mehter, bölüklere ayrılır, aynı çalgı aletini çalanlar, alemdarlar birer bölük şekllndedirler. Her bölüğün “ağa” tabir edilen bir amiri bulunur. Davulcu başına ise “Baş Mehteren Ağa” denilir.

Ayrıca bir de Mehterbaşı var.

İkinci bir mehterbaşı daha vardır ki, bundan ayrı olup, “Mehterân-ı Hayme” denilen Saray Çadırlarının başıdır.

Mehter teşkilatı, “emir-i alem” e tabidir. Türkiye Selçukluları Sultanı İkinci Gıyaseddin Mesud 1284 yılında gönderdiği bir fermanla Osman Gaziye; Eskişehir'den Yenişehir'e kadar bütün Söğüt bölgesi ve havalesini sancak olarak verdi. Fermanla birlikte Osman Gaziye emirlik alameti olan “tuğ” , “alem” , “tabl” ve “nakkare” de gönderilmişti.

Ferman, Osman Gaziye Eskişehir'de bir ikindi vakti takdim edildi. Osman Gazi ayakta durarak nevbet vurdurdu. Fatih sultan Mehmet Han zamanına kadar nevbet vurulurken padişahların ayakta dinlemesi adetti.

Mehter teşkilatına bağlı iki türlü mehter hane vardı.

Biri resmi teşkilata bağlı olan çalıcı mehterler, diğerleri esnaf mehterleri idi.

Resmi mehter, padişah mehteri idi ki, buna “Mehterhâne-i Tabli Âlem-i Hassa” denirdi.

Sonraları, mehter sadece padişah ve orduya ait olmaktan çıktı. Her vezir dairesinde bir mehter hane bulundurulması adet oldu.

Fatih devrindeki mehter hanede dokuz “zilzen” (zil çalan), dokuz “nâkkarezen” (kudum çalan), dokuz “boruzen” (boru çalan), dokuz “tablzen” (davul çalan), dokuz çavuş ve bir iç oğlan vardı. Altmış dört kişilik mehterhane takımına ''dokuz kat mehter'' adı verilirdi. Padişahın mehterleri on iki kat olurdu. 

On iki kat mehterhane de her çalgıdan on ikişer adet bulunurdu. Padişah sefere çıktığı zaman mehter takımı on iki misline çıkarılırdı. Sefer ve harp esnasında padişah mehterhanesi, saltanat sancaklarının altında durup, nevbet vururdu.

Bundan başka ikindi vakti, otağ-ı Hümayun önünde nevbet vurmak adetti. Hükümdar mehterleri beş vakit vururlardı. Bundan başka padişah cüluslarında, kılıç alaylarında, harplerde zafer haberi geldiği zaman ve arife divanlarında nevbet vurulurdu.

Mehterler, harp meydanlarında gece karanlığında bile ordugah nöbetçilerinin uyumaması için devamlı çalar ve aynı zamanda da “yektir Allah!” diye bağırırlardı.

Harp esnasında ise, padişahın veya seraskerin yanında durup, harp boyunca askerin cesaretini arttırmak ve düşmana dehşet vermek için çalardı.

Vezir mehterleri, ikindi ve yatsı namazları kılındıktan sonra olmak üzere, günde iki defa vururdu. Bunlardan birincisi akşam yemeğinin ikincisi de uykunun işaretini verirdi.

Sivil mehterler, kendilerine mahsus nevbet yerlerinde yatsı namazından sonra ve sabahleyin nevbet vururlardı. Eski zamanlarda öğle yemeği, “kuşluk” namıyla öğle namazından evvel; akşam yemeği de ikindi namazından sonra yenilir ve yatsı namazından sonra uykuya yatılırdı. II. Sultan Mahmut döneminde mehter kapatılıp yerine batı tarzı bando kuruluyor...

Mehter kapanıyor, Yerine mızıka-i Hümayun Kuruluyor

MUZIKA – İ HUMAYUN’UN KURULUŞU

1826 yılında sultan II. Mahmud, tarihinde “Vaka-ı Hayriye”(hayırlı olay) olarak anılan Yeniçeri Ocağını kapatmasının ardından batılı tarzda bir ordu kurmaya girişti. Sultan II. Mahmud yeniçerilerin mızıkası olan Mehter Takımı yerine de, batılı düzen ve kıyafetteki yeni askere yeni mızıka gereğine inanıyordu.

Sultan II. Mahmud mehterhaneleri yavaş yavaş kapatma yoluna gitti. Çünkü; Batı Müziği tarzında yetişecek elemanların zamana gereksinimleri vardı, halkın kulak alışkanlığı bir kalemde silinip atılamazdı, çoluk çocuk sahibi mehteranlar bir anda ortada bırakılamazdı. Dolayısı ile bir geçiş devresi yaşanmış, İstanbul iç ve dışında mehterhaneler 1826’dan sonra da bir müddet yaşatılmıştır. İstanbul Devlet arşivinde bulunan 1839 tarihli bir iki kayıt da bunu gösterir…

Mehter, 1911'de Ahmed Muhtar Paşa tarafından ''Mehterhâne-i Hâkâni'' adıyla yeniden kuruldu. 1914'de kuruluş tamamlandı. Birinci Dünya Harbinde Başkumandan Vekili Enver Paşanın emriyle teşkilat orduya temin edildi. İstiklal Harbinde de mehterhane hizmet verdi.

Cumhuriyetin ilanından sonra, Milli Savunma Bakanı, mehteri saltanat alameti sayarak lav etti. 1950'den sonra, Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut'un direktif ve desteğiyle mehterin yeniden tesisi çalışmaları başladı.

Mehter, 1953'de yeniden tesis edildi. Daha sonraları çeşitli okul, dernek ve kuruluşlarda mehter takımları kurdular. 12 Eylül 1980 Harekatından sonra, yalnız Genelkurmay Başkanlığı Harp Dairesi Askeri Müze'de Pazartesi, Salı hariç, haftanın her günü, saat 15.00 -16. 00 arasında Mehter başının idaresinde bir saat turistler ve meraklılar için çalmaktadır.

Not: Bu derlemelerimiz, kendi arşivimizin yanı sıra bazı İnternet sitelerinden de faydalanılmıştır...

Derleyen, Prof. DR. (hc) Özkan HÜSEYİN

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Raife 6 yıl önce

möhteşem Abi
uğurlu, hayırlı olsun!
güzel