İslam Medeniyeti 8 asırdan itibaren bilime yönelmiş ve birçok ülkede bilginler fen bilimleri üzerine çalışmaya başlamışlardı. O devirlerin olanaklarıyla keşifler başlamıştı; bu başarı Haçlı Seferlerinin başlamasıyla sekteye uğradı. 1099 yılında Kudüs düştü. Bu gerilemeye rağmen 14 yüzyıla kadar bu gelişim sürdü. İslam Uygarlığını en iyi şekilde oluşturan Endülüs oldu.
İspanya kıyılarına 711 Yılında 12.000 kişilik bir ordu ile çıkan Tarık Bin Ziyad askerlerinin geri dönüp kaçmaması için “Gemilerini Yaktırmıştır”. Bu söz günlük hayatımıza da girmiştir. Sevilla ve Granada ile beraber İspanya’nın büyük bölümünü ele geçirdiler. Nedeni de o sıralarda İspanya küçük devletçiklere bölünmüştü. Birleşme ancak 15 Yüzyıl sonlarında Kastilya Kraliçesi Kirli İzabel ile Aragon Kralı 2. Fernando’nun evlenmesiyle oluşur. 1492 de Endülüs Devletini yıkarlar. Yahudileri de ülkeden kovarlar. Peki ne yapar bu karı-koca, ilk işleri modern kentlerdeki camileri kiliselere çevirirler. Bir çok binayı yıkarlar ve daha da önemlisi kütüphanelerde bulunan milyonalarca kitabı meydanlara toplayıp yakarlar.
Röntgen üzerinde çalışan Madam Curie “Bize Endülüs’ten 5-10 kitap kaldı. Atom’u parçaladık. O kitaplar yakılmasaydı biz bugün Yıldızlararasında yolculuk yapıyor olurduk” demiştir.
Endülüs’te Kordoba kentinde nüfus 500.000 civarında. Bu rakam ile devrin büyük şehri İstanbul (Konstantinopolis) veya Bağdat ayarında görünmektedir. Kentte 900 adet halk hamamı, yaklaşık 1000 cami, binlerce köşk ve saray, 800 halk okulu, çok sayıda kolej ve 70 dolayında kütüphane vardır. Caddeler geceleri meşalelerle aydınlanıyordu. Kordoba'daki en büyük kütüphane de 600.000 den fazla kitap vardı. O dönemin Hıristiyan Avrupa’sındaki üniversitelerde 400 tane kitap vardı. Sadece Dört yüz adet. Kentte Kütüphaneciler, kopyacılar, kitap satıcıları, kağıt yapımcıları vardı. Endülüs’ün her yanında da yılda 60 bin inceleme, şiir, tartışma ve derleme kitapları yayımlanıyordu. 10 Yüzyıldaki durum budur. 1996 Yılında İspanya da bu oran 46.330 ‘dur.
Endülüs’te Müslümanlar Murcia, Badajoz, Lerida, Ubeda ve bugünkü başkent Madrid’i kurdular. En popüler kentler Sevilla-Granada ve Kordoba olurken, Medinet El Zehra Kenti de modern kente olarak inşa edilmişti. Bu medeniyet içersinde yaşayan yahudiler ve hristiyanlar da özgürce yaşarlardı. Ticaret yaparlardı. Dini özgürlükleri ve ibadet yerleri vardı. Çocuklarını okutacak okulları da mevcuttu. Kanunlara uyan herkes mutlu ve mesut bir şekilde Endülüs^te yaşayabiliyordu. Bu medeniyeti yok eden İspanyollar, bağnaz ve İslam düşmanlığı yaparak İspanya’yı yeniden fethettik diyorlar.
Avrupa Birliği de bu medeniyeti çözdü ve kendisi Avrupa için uygulamaya çalışıyor. Bizim bu AB’de yerimiz var mı yok mu? Derseniz yok. Türk ve İslam Düşmanlığı gizli de olsa Avrupa da halen sürmektedir.
İslam Dünyasının bu kadar bilimde ileri gitmesine rağmen neden başarısız olduğuna gelince, güçlü ve zengin devletlerin olmamasıdır. Kudüs^ten Balkanlara kadar olan bölgede Bizans’ın gücü vardı. İslam Dünyası ise Emevi soyunun krallığını ilan etmesiyle bölünmüştü. Bunu Abbasilerin Halifelik denilen Krallığı ele geçirmesi ile devam ettirdi. Halife olan Abbasilerden bir çoğu Bağdat’ta lüks bir yaşam geçirirken doğru düzgün bir siyasi güçleri yoktu.
925 Yılında Mekke^ye saldıran İbni Tahir, 70 bin kişiyi öldürmüş ve Kabe’yi yıkmıştı. Hacer-ül Esvet taşını çalıp Yemen’e götürmüş ve orada yeni bir Kabe kurmuştu. Müslümanlar buraya gelecek ve hac farizasını burada gerçekleştirecekler diyordu. Abbasi halifeleri 30 yıl boyunca Hacer-ül Esved’i alamadılar. 30 yıl sonra Mısır da olan Fatımiler olarak adlandırılan Türkler devreye girdi. Ordu hazırlarken, İbni Tahir Hacer-ül Esved taşını Mekke’ye iade etti. Taş böylece yerine geri gelmiş oldu. Tarih’te Karmatiler denilen ve siyah bayrak taşıyan bu kafirlere karşı halifeler hiçbir şey yapamadılar.
Sonuç olarak Endülüs Uygarlığını bugün İslam Dünyasında bir avuç akademisyen, gazeteci ve yazar biliyor.
O uygarlığı kimse örnek almıyor…
Pardon alanlar Avrupalılar….