Metin Uca’nın zamansız ölümü; başta ailesi, yakın dostları, meslektaşları, izleyenleri ve sevenleri olmak üzere hepimizi çok üzdü.

Sosyal medyada üzüntü mesajlarının yanı sıra anılar paylaşılınca, ben de şu mesajı yazdım:

"Anadolu Ajansı’nda ben İç Haberler Müdür Yardımcısı, Metin Uca ise Kültür ve Sanat Muhabiri idi. Kendisini 'burada yeteneklerini gösteremez, yükselemezsin, basın ve medyada yer araştır' diye teşvik ettiğim günleri anımsıyor ve mesleğe ilk başladığı yuvadan uçmasından sonraki başarılarını hep gururla takip ediyordum. Ruhu şad olsun."

Tabii ki Metin’i, o yetenekli insanı teşvik eden sadece ben değildim. İnce ruhlu, zarif bir insan olan ve Ankara’nın sanat aleminden birçok dostu bulunan Haber Müdürüm Cihat İleri başta, bir çok yakınının da Metin’i teşvik ettiği muhakkak.

ZATEN METİN DE BOŞ DURMUYORDU.

Gününü, Kültür Bakanlığı Basın Müşavirliği Odasında vakit tüketip, bakanın ağzından çıkacak üç cümle açıklamayı haber yapayım diye geçirmiyordu.

Meslektaşım Günseli Önal, mesajında diyor ki:

‘Üniversite yıllarında bir grupla amatör tiyatro yaparlarken tanımıştım. Sonrasında gazetecilik yılları... Anılarımdan çok güzel bir parçayla birlikte, üzerek ve acıtarak çıktı gitti sevgili arkadaşım. Pırıl pırıl bir iz bırakarak.’

O dönemde TRT dışında televizyon yoktu. Kültür-Sanat Muhabirlerinin sık uğradıkları yer TRT Basın Bürosuydu. TRT’deki programları yapan, o programlara konuk olan, skeçleri, eğlence programlarını yaratan sanatçıların haber ve görüntülerini elde etmek, Kültür-Sanat Muhabirlerinin işiydi. Magazin Muhabirleri Derneği de o dönemde kurulmuştu. Bu vesileyle, dernek kurucularından ve ilk başkanı olan Nursal Tekin’i rahmet ve saygıyla anıyorum.

İşte, o döneme ilişkin mesaj paylaşan meslektaşım Bilge Cengiz de, ‘Metin Uca, ben TRT muhabiri iken basın bürosuna çok gelirdi, yeni başladığı dönemler sonrası bu kez seslendirmeye gelmeye başlamıştı’ diyor.

Nitekim bu seslendirme çalışması O’nu, 1989 yılında TRT'ye taşımıştı. Metin Uca, daha sonra Kanal D, Show TV, Atv ve Star TV gibi kuruluşlarda muhabirlik, programcılık yaptı.

Sevgili meslektaşım Can Karakaş diyor ki, “Sevgili Metin hiç olmadı, çok ama çok üzgünüm. Star tv de beraber çalıştığımız yıllarda, elinde 1,5 lt suyla, içtiğimiz sigaralara söylenir, sağlığına çok dikkat ederdin. Ölüm sana hiç yakışmadı. Sevgili dost, iyi insan yolun ışıklarla dolsun.”

METİN’İ BİR DE NURSUN’DAN ÖĞRENELİM

Benim sevgili arkadaşım, zamanın Tercüman Gazetesi’nde birlikte görev yaptığım, eşi Feyzan ile birlikte kadim aile dostum Nursun Erel, yüreğimi gâh ferahlatıp, gâh karartan Metin Uca’yı şöyle anlatıyor:

Metin Uca… Elveda canım komşum.

Sevgili dostum, meslektaşım, komşum! Metin Uca’nın en zor anlarda bile gülümseyerek içinden geçtiği yaşama, böyle erken veda edeceği aklıma gelir miydi?

Asla…

Neleri neleri dert edip, kızarak ama sonunda hep gülerek paylaştık yıllar içinde, İstanbul, Bodrum, Ankara buluşmalarında… İlk fırsatta arardı:

-Komşuuuum evde misiniz? Geliyoruuuum…

-Ne hazırlayalım sana?

-Bi menemen yap yeter… Bi de enişteye sor, o şaraptan kaldı mı?

“O şaraptan” dediği şaraba düşkünlüğünden değil, şarabın tuhaflıkları çağrıştıran adındandı…

Cumhuriyet’te çalıştığım yıllardı, o Kanal D’deydi, Kızılay’daki binanın üst katındaydı bürolarımız… İkimiz de sigara içmezdik ama her fırsatta buluşup, trafik keşmekeşini, yangın merdiveninden izlerken, günün haber “kıraatını” yapardık:

-Sen ne üstüne çalışıyorsun?

-Şu yeni Kültür Bakanından randevu aldım, ona gideceğim…

Gitmişti de Kültür Bakanına…

TBMM Bahçesinde neredeyse 1 saate yakın mikrofon tutmuştu o kültürlü! Bakana, anlatmıştı da anlatmıştı adam, kültürümüzü nasıl yücelteceklermiş, neler neler yapacaklarmış.

O uzun süren röportaja Metin’den gelen son soru damga vurmuştu:

-EN SON OKUDUĞUNUZ KİTAP NEYDİ?

Adama birden gençlerin deyimiyle “kal gelmişti!” Susup kaldı, nedense bir türlü hatırlayamıyordu o son okuduğu kitabı, tam 40 saniye süren bir “Eeeeeeeee” nidası çıkmıştı dudaklarının arasından… Haber öyle bitiyordu…

İki dakikalık haberin 40 saniyesi böyle geçince patron katında tabii kıyamet kopmuştu!

METİN’İN SUYU BÖYLE BÖYLE ISINMAYA BAŞLADI.

Köprülerin altından işte böyle çok sular geçti, ben önce Milliyet’e sonra Kanal D’ye transfer oldum, masalarımız yan yanaydı birbirimize “komşum” deyişimiz bundandı…

Ortaklaşa pek çok işler yaptık. Sayfa başında, time-code alırken, kurguda görüntü seçerken filan ikide birde, kahkahalara boğulurduk.

Soğuk bir kış günüydü, Metin büroya erken gelmiş, çay ocağında salep kaynatırken, cezveyi taşırmış, ocağı batırmıştı… Bizim çaycı kriz geçirip, üstüne yürüyünce Metin’i elinden zor kurtarmıştık…

TANSU ÇİLLER’İN MAL VARLIĞI

Unutmadığım ortak haberlerimizden biri Tansu Çiller’in mal varlığı soruşturmasıyla ilgiliydi.

TBMM’de kurulan komisyonda DYP Genel Başkanının mal varlığı sorgulanıyor, ABD dahil, pek çok yerdeki sayısız tapuları, masalara dökülmüş, tartışılıyordu. Çiller’e, bir de tespit edilen milyonlarca dolarlık “nakdi varlığı” üzerinde “nereden buldun?” sorusu yöneltilmesin mi? Tansu Hanım, 7.5 milyon dolarlık parayı izah ederken, “annem ölünce yastık altından çıktı” demesin mi? O açıklamaları sırasında paranın bir kısmını da oğullarına sünnetlerinde takılan altınlara bağlamasın mı?

Ben işin ciddi tarafını kotarırken, Tansu Hanımın annesinin vefatından önce kirada oturduğu Mecidiyeköy’deki dairenin kapıcısı ve ev sahibiyle konuşmuş, ödenmeyen kira borcu nedeniyle icraya uğradığını haberleştirmiştim.

ALİ BABACAN’IN MUHİTİNDE RÖPORTAJ

Metin ise, haberi çok daha çarpıcı bir açıdan ele aldı, mikrofonu kaptığı gibi (Ali Babacan’ın babasının dükkânının bulunduğu) Çıkrıkçılar Yokuşuna koştu, esnafla yaptığı röportajlarla kurguladı haberini… Dükkânlara girip çıkıp, tezgâh arkasındaki adamlara yönelttiği sorulara aldığı cevaplar, akşam bülteninde reyting rekoru kırdı…

-Size sünnet düğününüzde kaç milyon dolarlık altın taktılar?

Diye soruyor, adamlar gülerek yanıtlıyordu:

-Ne altını birader, eniştem kendi yaptığı tahta oyuncak arabayı getirip koydu başucuma.

-Babam kendi kolundaki Nacar marka saatini bana taktıydı, kayışı bol gelmişti de tornavidayla delik açıp benim cılız bileğime uydurmuştu.

-O zamanlar bi naylon gömlek modası çıktıydı, bana da Sıhhiye’deki Amerikan pazarından bi tane almışlardı. Pek gururlanırdım o gömleğimle, rüzgârda sırtımda balon varmış gibi şişerdi de sokakta dalya filan oynarken koşar, sırılsıklam ter içinde kalırdım.

KANAL D’DEN KOVULDU

Metin o unutulmaz haberiyle TBMM’de aylarca devam edip, sonunda sulandırılıp, kapatılan mal varlığı soruşturmasını yerden yere vurmayı başarmıştı.

Gün geldi patron katına şikâyetler arttı, Metin’i gündüz bültenine kaydırdılar, orada da yasaklanan “İ” harfini ikide birde Ankara’nın Belediye Başkanlığına yapışıp kalan Melih Gökçek isminin başına getirince, bileti kesildi, kovuldu kanaldan…

O sırada ben de benzer nedenlerle işten çıkarılmıştım, arada buluşup dertleşiyorduk, bir gün TBMM’ye, birlikte ortak aldığımız bir randevuya yetişecektik, onu Aşağı Ayrancı’daki evinden arabayla aldım, meclise geldik o kadar çok lafa dalmış, öylesine kahkahalarla dolu bir sohbete girişmiştik ki, tam basın bölümünün karşısında bir taksiyle kafa kafaya çarpıştık, biz Metin’le şok içinde apışıp kalmışken, birisi koşup “olay mahalline” geldi.

BAKANIN TRAFİK DENETMENİ

-Bir şey yok, bir şey yok, inin inin, bakın, taksi de az hasarlı… Aranızda anlaşıverin…

Bir baktık, gelip bize bu sözleri söyleyen adam, dönemin ULAŞTIRMA BAKANI ÖMER BARUTÇU…

Biz şaşkınlık içinde durumu toparlamaya çalışırken Ömer Bey kahkahayı patlattı :

-İYİ İYİ, TAM YERİNDE YAPTINIZ KAZAYI, BANA DA ULAŞTIRMA BAKANI OLARAK MÜDAHALE EDİP İŞ YAPMA FIRSATI DOĞDU… N’APİYİM YA BANA DA SON OKUDUĞUM KİTABI SORSAYDIN?

PASSAPAROLA YARIŞMASI

Metin hicivden pes etmedi, başka kanallarda hazırladığı sabah programları, parodiler hele de “PASAPAROLA” yarışmasıyla ününe ün kattı, bu arada bir de “AMPUL ŞEKLİNDE” KİTAP çıkarıp hiciv nasıl yapılırmış herkese onu kanıtlamasın mı?

AKP YÖNETİMİNİN HEDEFİNE İLK OTURAN GAZETECİ OLMAYI BÖYLECE BAŞARDI.

Ama işlerinden “kovulmak” aslında Metin Uca’yı yok etmek şurada dursun bereket kapılarını ona ardına kadar açtı.

Metin’in parlak zekâsından, hiciv yeteneğinden hiç hazzetmeyen AKP’nin sansürcü başları, yasaklamalar engellemelerle önüne türlü manialar çıkardılar. Yıllarını bu mücadelelerle geçirdi.

KALBİNDEN RAHATSIZDI

İşte bu zorluklar içinde debeleniyordu sevgili komşum, 5 Eylül’de Bodrum’da üst üste bir kaç gün bize ziyarete geldi, kah balkonda, kah kumsalda saatler süren sohbetlerde yine kahkahalarla güldük, bir kaç resim gösterdi:

-Bak komşum, yeni oyuncağım.

Resimler nedense bana tekne gibi görünmüştü, “oooo yat sahibi de oldun hayırlı olsun” dedim, “yok YAHU, DİKKATLİ BAKSANA KARAVAN, TATİLLERİ, TURNELERİ ARTIK UCUZA GETİRECEĞİM” dedi… çok keyifliydi…

Bir ara “UFAK TEFEK SAĞLIK SORUNLARI” olduğundan dem vurdu:

-AMELİYAT FİLAN DEDİ DOKTORLAR AMA BEN İSTEMEDİM, O BY-PASSLAR FİLAN AĞIR İŞLER, KİMSE BANA BAKSIN İSTEMEM DOĞRUSU…

Ah sevgili komşum, canım kardeşim, değeri unutulmayacak meslektaşım, sana veda etmek ne kadar zor…

Sabah Yasemin (Mıstıkoğlu) aradı, ağlıyordu, sen o rengarenk gömlekleri seversin ya, sana Cape Town’dan bir tişört getirmiş, üstünde gergedan resmi varmış… Bilirsin, “paragöz avcılar bulup vurmasın” diye hayvan severler gergedanın yerini gizli tutar… Keşke seni de ecelden saklayabilseydik…

Söz bitti sustum… Senin için bu akşam o tuhaf isimli şaraptan bir kaç kadeh içeceğim…’

ÖZGEÇMİŞİ - VEDA PROGRAMI

Metin Uca 13 Kasım 1961 yılında İstanbul’da doğdu.

Kimya mühendisliği, jeoloji mühendisliği ve tiyatro eğitimleri alan Uca, 1987 yılında kazandığı Anadolu Ajansı sınavıyla muhabirliğe başladı. 1989 yılında TRT'ye geçen Metin Uca, daha sonra Kanal D, Show TV, Atv ve Star TV gibi kuruluşlarda muhabirlik, programcılık yaptı.

1999 yılından sonra "Günaydın Türkiye" adlı sabah haberleri programı ve 2002 yılında Star TV'de yayımlanmaya başlayan "Passaparola" adlı yarışmayla tanındı.

Tek kişilik gösterilere de çıkan ve seslendirme çalışmaları yapan sanatçı, 3 Şubat 2022 tarihinde, İstanbul Havalimanı'nda "halkı kin ve düşmanlığa sevk etme" suçundan gözaltına alındı, daha sonra serbest bırakıldı.

Uca, Dilovası ilçesinde araç kullanırken rahatsızlanınca geçirdiği trafik kazası sonrası İstanbul’da tedavi altına alındı. Tedavisi kapsamında 15 Kasım 2023 günü yapılan ameliyat sonrasında entübe edildi. Ameliyat sonrası gelişen komplikasyonlar sonucu 17 Kasım 2023 tarihinde tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.

Her Tuzluğum Var Diyene Hıyarla Yetişemedim’ , ‘ Yes Yerine Orrayt Demek Caiz midir Hocam?’ ve ‘Tüh’ adındaki kitapların yazarı olan Metin Uca, İstanbul’da, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenecek (Cumartesi) veda töreni ve (Pazar günü) Ankara’da, Kocatepe Camii’nde kılınacak öğle namazının ardından, (sevgili arkadaşım Mevlüt Işık’ın da yattığı) Cebeci Asri Mezarlığında defnedilecek.

----

RUHU ŞAD OLSUN

remzidilan_48@hotmail.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Cezmi Dilan 1 yıl önce

Çok güzel özetlemişsin abiciğim.Beni de eskilere götürdünüz.Ruhu şad olsun,ışıklar içinde uyusun sevgili Metin Uca.

Avatar
Tuğrul SARITAŞ 1 yıl önce

Remzi Üstat, Metin Uca'yı rahmetle anıyorum. Kalemine sağlık Uca'yı çok güzel anlatmışsın.Mekanı cennet olsun, NURLAR ıçinde yatsın.

Avatar
H. Taşdemir 1 yıl önce

Ruhu şad olsun ki, arkasında böyle güzel ve sevgi dolu hatıralar bırakmış. Mekanı cennet olsun.