Bu gün Türk Silahlı Kuvvetlerinden yapılan bilgilendirmeye göre, DEAŞ ve diğer terör örgütlerinin yarattığı tehdidi bertaraf ederek hudut güvenliğini artırmak ve koalisyon güçlerine destek vermek için Suriye'nin kuzeyine yönelik 24 Ağustos'ta başlatılan Fırat Kalkanı Harekâtı 76. gününe girdi.
Başlangıçta harekâtın hedefi; Türk sınırına komşu Azez ve Cerablus arasındaki yaklaşık 90 km genişliğinde ve 30 km derinliğinde bir alanın teröristlerden temizlenmesiydi. Bunun için ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) denen güçler de desteklenerek bu alan teröristlerden temizlenmeye çalışıldı. Ancak harekât 76 gününe girmesine rağmen harekât hala devam etmektedir.
Peki, bu harekâtın başarılı olup olmadığını nasıl
yorumlayacağız ?
İsterseniz 1974 yılında yapılan Kıbrıs Barış Harekâtını bir hatırlayalım. Bu harekât 20 Temmuz 1974'te Türk Silahlı Kuvvetleri'nin adaya çıkmasıyla başladı ve 14 Ağustos'ta Türk Birlikleri'nin başkent Lefkoşa'ya
girmesiyle sonuçlandı. Yani 24 gün sürdü.
Türk birlikleri o yıllarda sahip olduğu kısıtlı imkânlarla denizden ve havadan adaya çıktı. Bir ordunun en büyük tehlikeyle karşılaştığı harekât çeşidi amfibi harekâttır. Amfibi harekâtta çıkartma gemileriyle denizden karaya çıkarma yapan birlikler 2/3 oranında kaybı göze alırlar. Türk ordusunun Kıbrıs’a yaptığı harekâtta, karşısında İngiltere tarafından desteklenen Rum ordusu ve Yunan alayı vardı. Denizden çıkarma yapıldıktan sonra ise aşılması gereken Beş Parmak Dağları harekâtı ciddi şekilde zorlaştırıyordu. Ancak kahraman Türk Ordusu çok kısıtlı imkânlarına ve coğrafi zorluklara rağmen, yaklaşık 190 km genişliğinde ve 40-50 km derinliğinde bu alanı 24 gün gibi kısa bir sürede adadaki TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı)’nın da desteği ile ele geçirerek harekâtı büyük bir başarıyla tamamladı.
Oysa bugün Türk Ordusunun sahip olduğu modern silah sistemlerine rağmen Suriye’de hareket hala devam ediyor. Üstelik geçilmesi gereken ne bir deniz ve aşılması gereken ne de bir dağ var. Suriye’de hareket yapılan alan dümdüz bir bölge.
ÖSO denen birlikler Suriye ordusundan kaçan askerlerden oluşuyor. İnsanın aklına şu geliyor kendi ülkesinin ordusunu satan bu askerler bize sadık kalır mı? Zaten Türkiye’den para ve silah yardımı alan bu birliklerin DEAŞ’tan aldığı bazı köyleri tekrar para karşılığı onlara sattıkları ile ilgili bilgiler mevcut. Suriye tarafından ülke içine yapılan roket ve havan saldırıları da zaten bu bilgileri doğrulamaktadır.
Dünya’nın en güçlü ordularından biri olarak kabul edilen Türk ordusunun, 1974’de yaptığı harekata göre yarıdan daha küçük ve sınırımıza komşu bir alanı kontrol etmek için; ne ÖSO’na, ne de ABD’nin bizden işbirliği yapmamızı istediği Terörist PYD’ye ihtiyacı yoktur.
girmesiyle sonuçlandı. Yani 24 gün sürdü.
Türk birlikleri o yıllarda sahip olduğu kısıtlı imkânlarla denizden ve havadan adaya çıktı. Bir ordunun en büyük tehlikeyle karşılaştığı harekât çeşidi amfibi harekâttır. Amfibi harekâtta çıkartma gemileriyle denizden karaya çıkarma yapan birlikler 2/3 oranında kaybı göze alırlar. Türk ordusunun Kıbrıs’a yaptığı harekâtta, karşısında İngiltere tarafından desteklenen Rum ordusu ve Yunan alayı vardı. Denizden çıkarma yapıldıktan sonra ise aşılması gereken Beş Parmak Dağları harekâtı ciddi şekilde zorlaştırıyordu. Ancak kahraman Türk Ordusu çok kısıtlı imkânlarına ve coğrafi zorluklara rağmen, yaklaşık 190 km genişliğinde ve 40-50 km derinliğinde bu alanı 24 gün gibi kısa bir sürede adadaki TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı)’nın da desteği ile ele geçirerek harekâtı büyük bir başarıyla tamamladı.
Oysa bugün Türk Ordusunun sahip olduğu modern silah sistemlerine rağmen Suriye’de hareket hala devam ediyor. Üstelik geçilmesi gereken ne bir deniz ve aşılması gereken ne de bir dağ var. Suriye’de hareket yapılan alan dümdüz bir bölge.
ÖSO denen birlikler Suriye ordusundan kaçan askerlerden oluşuyor. İnsanın aklına şu geliyor kendi ülkesinin ordusunu satan bu askerler bize sadık kalır mı? Zaten Türkiye’den para ve silah yardımı alan bu birliklerin DEAŞ’tan aldığı bazı köyleri tekrar para karşılığı onlara sattıkları ile ilgili bilgiler mevcut. Suriye tarafından ülke içine yapılan roket ve havan saldırıları da zaten bu bilgileri doğrulamaktadır.
Dünya’nın en güçlü ordularından biri olarak kabul edilen Türk ordusunun, 1974’de yaptığı harekata göre yarıdan daha küçük ve sınırımıza komşu bir alanı kontrol etmek için; ne ÖSO’na, ne de ABD’nin bizden işbirliği yapmamızı istediği Terörist PYD’ye ihtiyacı yoktur.
Keşke siz Genelkurmay Başkanı olsaydınız.