Dost meclisindeyiz.

Söz döndü dolaştı “Kurşunla Noktalanan Sevdalar” kitabına geldi.

Olayların gelişatını bilen dostumuz, göreceğimiz zararın önlenmesi adına ;

“Her söylediğin doğru olmalı, ama her doğruyu her yerde söylemek doğru değildir” dedi.

Söylemek istediğimiz doğru olacak, ama her yerde söyleyememek benim mantığıma pek uygun gelmiyor. Dostumuza göre, Söylendiği takdirde;

İşinizden olabilirsiniz,

Eşinizden olabilirsiniz,

Canınızdan olabilirsiniz,

Çevrenize ve çocuklarınıza bir zarar gelebilir.

Ya da karşı taraf için;

Kalabalık içinde kişiyi eleştirmek olur ki doğru olmayabilirmiş,

Söz doğru da olsa damara dokunacak bir üslup kullanılmış olabilirmiş,

Karşıdaki kişiyi tahrip edebilirmiş,

Kaş yaparken göz çıkarılabilirmiş olabilir ve bunlar da size zarar getirebilir.

Bir çok ulema geçinen insan da bu düşünceleri süzgecinden geçirebiliyor.

Halbuki öte yanda hayatın kılavuzu bir Kur’an var. İman sahiplerine sesleniyor ;

“Ey îmân edenler! Allah’a karşı takvâ üzere bulunun ve sözü doğru söyleyin ki Allah amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın! Her kim Allah’a ve Resûlü’ne itâat ederse, o hakîkaten büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzâb, 70-71)

Buna inananlara da ayrı bir tenbihte bulunuyor.

Ey inananlar! Allah’a karşı saygılı olun ve özü-sözü doğru olanlarla beraber bulunun (Tevbe sûresi 119 )

Öte yandan yaşantısını örnek aldığımız bir Resul var.

Abdullah İbni Mes’ud radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyuruyor:

“Şüphesiz ki sözde ve işde doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya (fücûr) sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.(Buhâri, Edeb 69; Müslim, Birr 103-105. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 80; Tirmizi, Birr 46; İbni Mâce, Mukaddime 7; Duâ 5)

Diğer yandan, Resulün yoluna kurban olmuş onun yaşantısını örnek almış bir sahabi var. Bunların yaşantısına ve sözlerine düşmanları bile gıpta ile bakıyor ve itimad ediyorlardı. Uhud Harbi sonrasında düşmanların lideri Ebû Süfyan uzaktan:

“Ey Ömer! Sana Allah adına yemin ederek soruyorum, biz Muhammed’i öldürdük mü?” diye merakla nidâ ediyordu. Hz. Ömer (r.a):

“Hayır vallahi öldürmediniz! Şimdi o, senin söylediklerini dinliyor!” dedi. Ebû Süfyan:

“Sen bana göre, Muhammed’i öldürdüğünü iddiâ eden kendi adamımdan daha doğru sözlü ve daha iyisindir!” dedi. (İbn-i Hişam, III, 45; Vâkıdî, I, 296-297; Ahmed, I, 288; Heysemî, VI, 111)

Sahabi söylenmemesi gereken bir bilgiyi veriyordu düşmanına.

Önümüzde Kur’an, Resulullah ve Sahabinin yaşantısın varken, doğru olanı söylemekten neden imtina edeceğiz.

Peygamber Efendimiz “Acı da olsa doğruları söyleyiniz” buyururken,

“Her söylediğin doğru olmalı, ama her doğruyu söylemek doğru değildir” sözü bu ülke insanının arasına nereden inmişti.

İşini kaybedeceğin korkusu ile amire doğru söz söylemez isen,

Canını kaybedeceğin korkusu ile zalime doğru olan söz söylemez isen

Başına bir hal gelir endişesi ile Hayduta doğru olan söz söylemez isen sonucun nereye varacağını hiç düşündünüz mü ?

Gelin şu hadisi şerife kulak verelim.

“ Eğer ümmetim bir zalime “Ey zalim!” demekten korkar hale gelmişse, artık onun varlığı ile yokluğu arasında bir fark yoktur. Allah da onları orta yerde bırakır. Onlara yardım etmez, zelil kılar. Onları yapacakları isyanlarıyla (ve karşılaştıkları zulümlerle) baş başa bırakır.”

Varlığımız ile yokluğumuz arasında bir fark olmayan kadavraya dönüyoruz.

Yaradan bizden yardımını keserek orta yerde bırakıyor. Kısacası zelil duruma düşüyoruz.

Halbuki bu olayın bir adım öncesinde Hz. Ömer yüreklere ferahlık veren bir konuşma yaparken bu sözlere kulak tıkamak niye.

Şunu iyi biliniz ki, bir zalime karşı hakkı söylemek kişinin ölümünü yaklaştırmayacağı gibi, rızkına da mani olmaz. Kul ile rızkı arasında bir perde vardır. Kul sabır ederse rızkı onu arar ve bulur. Acele edip o perdeyi yırtsa bile daha fazlasını elde edemez. (takdiri ilâhı ne ise ancak o olur.)”

Canı veren Allah,

Rızkı veren Allah,

Öyleyse biz neyin endişesini çekerek doğruyu her yerde söylemekten imtina edeceğiz?

Yunus ne güzel demiş;

“Cümleler doğrudur sen doğru isen, doğruluk bulunmaz sen eğri isen..”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.