Dört tane yazı dizisi ile katıldıkları bir açık oturumdan bahsettim.
Ünlü yapılmaya çalışılan bir tarihçi.
Ve bir elektronik devinin ceo'su.
Davos’ta oturmuş insanlığın geleceği hakkında geyik yapıyorlar.
Birinci yazımızda, tarihçi Harari’nin şüphelerine yer verdik.
İlgi alanı dışında bir konuyu dillendirdi.
Al ile yani yapay zeka ile kitleleri kontrol çalışmaları yaptığı iddiasıyla Bay Ren’i suçladı.
Bunun yaparken de Çin yönetimiyle birlik içerisinde olduğu iddiasında bulundu.
İkinci yazımızda Bay ‘Ren’in yaptığı açıklamalara yer verdik.
Bay Ren Harari’nin aksine uzman olduğu konularla cevaplar verdi.
ABD’de yaşadıkları ambargodan nasıl etkilendiklerini ellerindeki teknolojinin insanlığın yararına kullanılabileceğini, çalışmalarına devam edeceklerini deklare ederek konuşmasını sürdürdü.
Adeta satranç maçı gibi restleşmelerin yaşanması üçüncü yazımızda da devam ede geldi.
Taraflara ikinciye söz hakkı verildi.
Bay Harari şüphelerinin yok olmadığını, dünyaya bir rol biçilecekse kendileri tarafından biçileceğini, insanlara bir şey takdir edilecekse yine kendilerinin bunu yapacaklarını belirtti.
Bay Ren, bilimin evrensel olduğunu teknolojik değişiklerin hızla yaygınlaştığını insanların buna ayak uydurmalarının zaman aldığını belirtti. Ayrıca teknoloji servet edinme olarak nitelendirmeli, siyasetçilerin ise sosyal ve ekonomik dengeyi kurmaları gerektiğini belirtti.
Tarihçi Harari ısrarla Al ile insanlığı ele geçirip geçirmeyeceklerini deklare edip dururken, Bay Ren, bilim ve teknolojinin temelinin birleştiğini dünyanın teknolojik olarak bölünmeyeceğini ifade etti.
Dördüncü yazıda Bay Harari, dünyada bir değişim yaşanacaksa kendilerinin yapmaları gerektiğini tekrarladı. ‘Değişim olmalıysa bunu biz yapmalıyız’ sözünü tekrar etti.
Aynı zamanda Çin’in dünyanın değişmesinde aktif rol oynamak istediğini anladığını beyan etti.
Bay Ren’in şirketinin elinde büyük bir bilgi bankası olduğunu düşündüğünü bundan dolayı huzursuz olduklarını belirtti.
Bay Ren, teknolojinin her sektörde kullanılabileceğini, maden-sağlık gibi sektörleri örnek verdi.
Son bölümde seyircilerden de soru alındı.
Seyirciler teknolojinin silahlanmaya etkisini sordular.
Bay Harari, bilgiyi elinde bulunduruyor olmanın başlı başına bir silah olduğunu, bununla bir tek mermi atmadan ülkelerin ele geçirilebileceğini ifade etti.
Bay Ren değişimlerin insanları daha akıllı yapacağını savundu.
Davos’ta moderatörlüğünü Zanny Minton Beddoes’in yaptığı söyleşi dört yazımızla aşağı yukarı bu özette oldu.
Neydi hedeflenen?
Tarihçi iki kitap yazmış bir profesör, bir elektronik firmasının ceo'su.
Aslında Harari dünya egemenliğini elde etmek isteyen siyonizm adına Ren’in karşısındaydı.
Yüzyıllardır yaptıkları toplantıda kendilerini dünyanın efendiliğine hazırlamaya çalışan ama tam hakimiyeti bir türlü elde edemeyen siyonizm.
Ya Ren?
Kimse kimseyi kandırmasın.
Acaba rakip miydiler?
Daha önce çeşitli yazılarımda yazdım. Satrançta kim oynarsa oynasın kazanan hep siyonizm oluyor.
Dünyada bir firma hangi ülkede olursa olsun, hangi sektörde olursa olsun, hangi dine mensup olursa olsun, isterse yahudi olsun.
Fark etmez 5 Milyar dolar sermayeye ulaşınca bir siyonist kapısını çalıp ‘bizimle ortak olacaksın’ diyor.
Olmazsa kabul etmezse türlü bela ve musibetle karşı karşıya getiriliyor.
(Bay Ren’in kızı Ming Vancou da esir almışlardı)
Mesele gücü elde etme meselesi.
Mesele 20-30 Milyon haddini bilmez bir azınlığın tüm dünyayı köleleştirmek istemesi.
Mesele dünyanın sahibi olmak istemeleri.
Mesele insanların nüfusunun fazla olduğunu düşünmeleri.
Mesele 1 Milyar insan kalıncaya kadar bin bir koldan insanları yok etmeyi istemeleri.
Mesele kendisi dışındaki insanları insan olarak bile görmemeleri.
Mesele ifastçı olmaları.
Mesele tüm insanlığın düşmanı olmaları.
Mesele dizginlenmeleri gerekmesi.
Siyonizm hangi ülkeyi kendisine üs belirlemişse, dünyada en fazla zararı o ülkedekiler görüyor.
(Bakınız Kovid-19 dan en fazla ölen ABD’de olacak. Rakamlar giderek bunu gösteriyor)
1980’li yıllarda Zbigniew Brzezinski yazdığı bir makalede görünen o ki yeni kurulacak medeniyet dünyada üç yerde olabilir. Hindistan, Çin ve Türkiye. Hindistan ve Çin’in sosyal hayatı düzenleyecek bir dini olmadığından Türkiye’nin öncülüğünde bir medeniyetin kurulabileceğinden bahsediyor. Aslında tüm bu çalışmalar kurulacak medeniyeti engellemek için yapılıyor.
Bu siyonist fikir babasının uyarısı doğrultusunda siyonizm ABD ile aşkını bitirip Çin’e doğru yamanıyor.
Artık siyonizm 1991 (SSCB yıkılışı) yılından beri sürdürdüğü çalışmaları ile Çin’e konuşlanıyor.
1945 yılından itibaren yaptıkları çalışmalarla insanları bir kurşun sıkmadan yok etmeye devam ediyorlar.
Sıcak çatışma devrini kapatıp mikrop-virüs savaşına hız vererek insanlığı yok etmeye devam etmekteler.
Bunu için teknoloji devlerinin elindeki verilerle adamına göre mikrop üretiyorlar.
Bir çok örneği var.
AIDS hastalığını hatırlayın.
Sadece zencilerin yakalandığını biliyor muydunuz?
‘Hastalığın ilacını bulduk’ diyerek de yaptıkları aşıyla insanları kısırlaştırdıklarını biliyor muydunuz?
Afrika ülkelerinde yaşam ortalamasının giderek düştüğünü bazı ülkelerde 25 yaşına indiğini biliyor musunuz?
Bir Taşla iki kuş! Hatta bir çok kuş!
Ohh ne ala dünya!..
**
Bana bakın siz!
Her şeye güç yetiren kuvvet kudret sahibi Cenab-ı Allah’tır.
Tarihler öncesini Babil krallığını da biliyoruz. Nebukadnezzar ve Buhtunnasr, siz unuttunuz mu?
Cumartesi günü balık avladığınız için başınıza gelenlerden de haberimiz var.
Torakları kazıp ev yaptığınız, ilk mesleğiniz dilencilik (hala yapıyorsunuz) yaptığınız, eskicilik yaptığınız zamanı da biliyoruz.
Bulunduğunuz her yere gargat ağacı ekiyorsunuz, neden ektiğinizi de biliyoruz...
Günümüzde de cumartesi balık avlamayım derim.
Oturun oturduğunuz yerde!