Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile gündemden düşmeyen NATO’nun özellikle Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra güçlendiği görülüyor. Giderek genişleyen NATO, bir yerde Rusya’yı çember içine almayı hedefliyor.
NATO’nun genişlemesi konusunda VOA (Amerika’nın Sesi) bir yazı yayınladı. Konumuz içeriği içinde yer alması nedeni ile bu bilgilendirici yazıdan bazı alıntılar yaptık
NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) üyesi ülkeler, her yıl 4 Nisan'da ittifakın kuruluş yıldönümünü kutluyor. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Sovyetler Birliği'nin yayılmacı politikasına karşı 12 ülke tarafından 1949 yılında kurulan NATO’nun günümüzde 30 üyesi var. İttifak, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından eski Doğu Bloku ülkelerini de içine alarak doğuya doğru hızla genişledi.
Genişleme, NATO ile Rusya arasında gerginliği giderek arttırdı. Gelinen noktada NATO’nun sınırlarına yaklaşmasını “doğrudan tehdit” olarak tanımlayan Rusya, ittifaka üye olmak isteyen Ukrayna’ya savaş başlattı. VOA Türkçe, NATO’nun geçmişten bugüne genişleme hamlelerini derledi.
Uluslararası alanda en uzun ömürlü askeri savunma ittifakı olarak öne çıkan NATO, ABD, İngiltere, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç ve Portekiz’in oluşturduğu “Atlantik ötesi” 12 ülke tarafından 4 Nisan 1949’da Washington Antlaşması’nın imzalanmasıyla kuruldu. İttifak, askeri ve siyasi yollarla üye ülkelerin bağımsızlık ve güvenliğini güvence altına almak amacıyla yola çıktı. “Kolektif savunma” olarak tanımlanan bu prensip, bir NATO müttefikinin saldırıya uğraması durumunda tüm NATO müttefiklerinin saldırıya uğramış sayılacağını öngörüyor.
İttifaka katılma süreci Kuzey Atlantik Antlaşması'nın 10’uncu maddesiyle düzenleniyor. NATO üyeliği, Kuzey Atlantik bölgesinin güvenliğine ve ittifakın temel ilkelerine katkı sağlayabilecek tüm Avrupa devletlerine açık. “Açık kapı politikası” ile gerekli şartları yerine getiren tüm Avrupa ülkelerine NATO’ya üye olma imkânı tanınıyor.
İttifakın kurulmasının hemen ardından 1952 yılında Yunanistan ve Türkiye, 1954’te Batı Almanya NATO’ya dahil oldu. 1982’de İspanya ittifaka eklendi. “Soğuk Savaş’ın” yani iki kutuplu dünyanın sembolü olan Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından 1990’da iki Almanya birleşti ve NATO’nun parçası oldu.
NATO’nun genişlemesi, kutbun diğer tarafı olan Sovyetler Birliği’nin 1991’de yıkılmasının ardından hız kazandı. NATO’ya karşı kurulan ve Sovyetler Birliği’nin Orta ve Doğu Avrupa’da hakimiyet sağladığı eski Varşova Paktı üyesi ülkeler, bu dönemde NATO’ya üye olmaya başladı. 1996'da ABD Başkanı Bill Clinton, bu ülkeleri ve eski Sovyet cumhuriyetlerini NATO'ya davet etti.
Soğuk Savaş’ın bitmesiyle eski Batı ve Doğu Bloku ülkeleri arasındaki ilişkilerin nasıl bir çerçeveye oturtulacağı meselesi gündemdeydi. Geçmişte hakimiyeti bulunan ülkelerin NATO’ya davet edilmesi Rusya'nın itirazına yol açtı. Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’e göre, ABD 1990'da NATO'nun doğuya doğru genişlemeyeceğini taahhüt etmişti. Bu dönemde NATO ile Rusya işbirliği sağlamaya da çalıştı. NATO ve eski Sovyet ülkeleri arasında güven oluşturmaya yönelik “Barış için Ortaklık” programına 1994'te Rusya da dahil edildi. 1996'da eski rekabet döneminin geride bırakılması hedeflenerek NATO ile Rusya arasında “İkili İlişkiler, İşbirliği ve Güvenlik Kurucu Senedi’ne imza atıldı; 1997’de iki taraf arasında Daimi Ortaklık Konseyi kuruldu.
Ancak 1999’da eski Varşova Paktı ülkeleri Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya’nın ittifaka dahil olması gerilimi yeniden arttırdı. 2004 yılında NATO tarafından hayata geçirilen dev genişleme dalgası ise Moskova’da büyük rahatsızlık yarattı. Bulgaristan, Estonya, Litvanya, Letonya, Romanya, Slovakya ve Slovenya üyeliğe kabul edildi.
2009'da Arnavutluk ve Hırvatistan, 2017'de Karadağ NATO'ya kabul edilirken, 2020'de Kuzey Makedonya’nın da üye olmasıyla ittifakın üye sayısı 30’a ulaştı.
Ancak NATO-Rusya ilişkilerinin seyri 2014’te derinleşti. Rusya’yı tehdit olarak gören Gürcistan’ın yanı sıra 2014'te Meydan protestolarıyla Rusya'nın tamamen etkisini yitirdiği Ukrayna da NATO korumasına girmek istiyordu. Bu dönemde Rusya’nın Ukrayna’ya bağlı bir yarımada olan Kırım’ı ilhak etmesi ve Ukrayna’nın doğusundaki çatışmalar NATO’yu harekete geçirdi. NATO’nun “karma savaş” tehdidiyle karşılaşan devletlerin talep etmesi halinde müdahil olma sinyali vermesi, Rusya ile çatışma ve savaşma olasılığı hesaplarını yeniden gündeme taşıdı. NATO, Rusya’nın Ukrayna’daki eylemlerinden endişe duyan ittifak üyesi Doğu Avrupa ülkelerine binlerce asker ve ağır silahlar yerleştirdi ama doğrudan müdahalede bulunmadı.
Rusya, Batılı ülkelerin ittifakı Rusya'yı kuşatmak için kullandığını öne sürerek, NATO'nun Doğu Avrupa'daki askeri faaliyetlerine son vermesini istiyor. Rusya’nın, NATO’nun genişlemesini “doğrudan tehdit” olarak tanımlayarak Ukrayna’ya başlattığı savaş sürerken, Rusya’nın Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya hiçbir zaman üye olarak alınmayacağına ilişkin yazılı garanti istemesine ise NATO, ‘’açık kapı politikası’’ gerekçesiyle karşı çıkıyor.
İttifaka katılmayı isteyen Bosna Hersek’in yanı sıra İsveç ve Finlandiya’da da NATO üyeliği konusunda siyasi tartışmalar devam ediyor. İsveç’te hükümet NATO üyeliğini şimdilik düşünmediklerini açıklarken, ülkede yapılan bir ankete göre Ukrayna krizi sonrasında İsveçlilerin çoğunluğu NATO'ya katılmaktan yana tutumlarını değiştirmiş durumda. Finlandiya’da ise yakın zamanda üyelik için parlamentoda oturum yapılacağı belirtildi. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, İsveç ve Finlandiya üyelik başvurusunda bulunmaya karar verirlerse “çok hızlı” bir şekilde ittifaka katılabileceklerini söylemişti.