Ben insanın yüzüne karşı söylerim.. Hiç çekinmem, küsecekmiş, darılacakmış diye asla düşünmem de..
Doğru olan şey tam suratına söylenmelidir insanın.. Orkinosun sırtına sapladığınız zıpkın nasılsa öyle.
Kardeşim!
Yanlışı olan kişinin hem yanlışının söylenmemesi hem arkadaşın olarak kalması, senin en az onun kadar hatta ondan fazla eğri olduğunu göstermez mi?..
Onun için, karşıdakinin yüreğini acıtsa da, gözünden yaş akıtsa da, şak suratına indireceksin tokat misali doğruyu..
Niye rahatsız ediyor ki kişileri? doğruların suratlarına söylenmesi, anlamış değilim..
Bakın bana..
15 yıldır yaptığım bu meslekte, falsolu bir sözüm ve yanlışımı hiç gördünüz mü?
Hayır görmemişsinizdir.
İnsanın nasıl oksijeni bol dağ havasına, şükür dolu evlatlarınla kaşıkladığın, üç yudumunu da yoksul komşuya ikram ettiğin bir kâse tarhana çorbasına gereksinimi varsa; Yürek acıtan doğruları da kişilerin suratlarına söyleme mecburiyeti olmalıdır...
Tarla ark suyumu 3 yıldır çalan hırsız sinsi Kazım’a,
“Utanmıyor musun arkadaş bu ahlaksız işi her yıl yapmaya.
Üvey ağamdan kalan 3 dönüm pancarımı susuz bırakmaya..”
diye haykırdığımda, küsüp selam vermez oldu bana..
İki yıldır, kendisinden özür dilememi bekliyor olmalı ki, Çalıkların Osman’ın kahvesinde eğri imameli tespihini ukalaca çekebilsin, yok yok sallayabilsin..
Tövbe estağfurullah tövbe.. İnsanı dinden imandan, zıvanadan çıkarır böyleleri..
Şükür bilmeyen, komşuluk ahlakı yerlerde sürünen bu adamın 30 dönüm, biz çömezin 3 dönüm pancar tarlası var bilirsiniz.. Düşünün siz artık..
Ama kırık çizgi yaşamlı kerkenezler hep haklı, nalıncı keseri gibi..
Siz her yıl köyümde yalnız yaşayan yaşlı Ayşe ninenin (teyze denirse çok sevinir) akan dam kiremitlerini aktarıp düzelten kişinin ben olduğumu da bilirsiniz.
Her yardıma muhtaç komşumun ve dostumun yardımına saniyesinde koşup varanımdır.
Rahmetli Babam Hüsnü,
- Oğlum İşsiz kalsan hatta açlıktan ölsen de doğruluktan ayrılma.. Zinhar heybedeki urgan gibi olma... Derdi her sözünün başında.
Bu öğüdünü bugüne kadar hiç kirletmedim çok şükür..
Evladını da kendin gibi yetiştireceksin, bal damlası gibi..
İçi ve dışı ilk bakışta bilinmeyen bugünün Mısır şuruplu balı, margarin eklenmiş tereyağı ve her işe hile katılmış ahlaksızlıklarından uzak bir yapıda ve saflıkta...
Alim’den zalim doğanlar olmayacak biçimde..
Dikenlik, bataklık ve engelli yaşamı düz ovaya dönüştürecek doğruluk, güç, enerji ve üretkenlikte..
Kırıntısında dahi haram olmayan lokma gibi..
Ayıptır söylemesi 13 yaşındaki oğlum Hasan’ı da bu ahlakla yetiştirdim.
Haaa lokma deyip geçmeyelim.
15 yıldır görevimi hiç aksatmadan salladığım patron direksiyon simidine konan tozu sadece değil, lastik onarımı dahil, olmayan aracımdan öte hizmet ettiğim temizlik ve titizlikle kazandım lokmamı..
Öte yandan, hakkını hakkımdan üstün tuttuğum eşimin doğuştan şükürlü olarak dünyaya gelmiş olması Allah’ımın bana en büyük lütfudur.
Oğlum Hasan’ın doğru çizgide yürümesinin yarı büyük emeği de onundur..
Ev temizliği, yemek, bulaşık ve çamaşır işi bitimi hem Hasan’mın ödevlerine bildiği kadar yardım eder, bir taraftan da kar rengi yumak ipleri görünmez hızda mekik oyasına dönüştürür.
Aynı oya işi gibi her işi de hiç kimsenin yapamadığı çabukluk, temizlik ve güzellikte yapar..
Hanemize girecek, boğazımızdan inecek helal üç kuruşluk lokma içindir hep çabaları..
Ayda 4 gün tanıdık komşu temizlik işlerine de gider yevmiyeci olarak..
Mayın gazisi Muhsin’in meraklı kızı da dizinin dibinden ayrılmaz eşimin..
Ben mi ne yapıyorum diye,
Kaş oynatarak sorduğunuzu görüyorum vefakâr eşimin özverisi ayarında...
İçeri, dışarı ev işlerim bitince her öğle üzeri uyuyorum perdeleri çekilmiş karanlık dip odada, geceki direksiyon vardiyam için..
Ah bir de tepemde 10 yıldır kavga ve çekişmeleri hiç bitmeyen Turgut’la Zarife olmasa.
Turgut bir özel şirketin muhasebe Müdürü..
36 giyen süslü terlikli Zarife de hep aylak, fıkırdak, kimine göre çatlak..
Akşama dek evde ve komşuda durmadan lak lak ..
Her komşunun dip temel oyucusu, mahallenin dedikoducusu.
16 yaşında bisiklet çalma suçundan karakolda ifade sonucu fişlenen evladının zemzemli dil savunucusu.
Gürültülere şerbetlenmiş gibi dalmışken uykuma, eşimin seslenmesiyle uyandım..
Kalktım, giyindim. Sakal tıraşı mı?
Boş ver dedim 70’li yıllardayız,
Önüme çıkan duvar yazıcıları, beni Muhterem biri sansınlar..
Ticani yerine koyacak guruplar çıkarsa Che Quevera’nın yakınıyım der belki kurtulurum..
70’li yılların mert ve dürüst insanları çoğunlukla böyle konuşurlardı..
Dobra dobra, her sözü bir bomba.
Yalpalayan bukalemunlar olmaz mıydı aralarında suyu çalan Kazım gibi?
Sinsi ve içten pazarlıklı, Zarife gibi arkadan kuyu kazıcı.
Her kılık ve kıyafete girmeyi hüner sayan bugünün her an zik zak yapan çıkarcı yavşakları gibi.
Bugünün kaypak motifli bireylerine benzer, dünyayı asimetrik politikalarla egemenliğine alan sömürgen küresel güçle gibi...
Altın kadehte sundukları zehirleri dostlarına bile içirmekten vicdanları hiç sızlamayanlar.
Oysa doğruları kadife yumuşaklığındaki örnek eğitime dayalı söz ve eylemlerle sunmanın olumlu sonuçları ortada iken.
Doğruları, şimdiki siyasetçiler başta olmak üzere, yeni nesil kuşağına sert sözle hatta öğütle kabul ettirmek hiç mümkün değildir..
Bırakın bu yöntemi, tüm insanlar, hele genç nesil kendisine örnek olamayan büyüklerden asla öğüt dinlemek istemiyor.
Önce iğneyi kendimize…
Sevgi, saygı ve esenlik dileklerimle..
Cok degerli Enver agabicigim sozlerinize harfiyen katiliyorum. En derin sevgi ve saygilarimi sunuyorum.Dilerim yeniden cogalir 70'li 80'li yillarin insanlari.. Selamlar sevgiler