Bugünlerde en çok konuşulan konulardan biri “Lokantalar neden boş?” sorusunun yöneltilmesi.
Dikkat edilecek olursa, bazı mekânlar birkaç masa doluluğu ile günü tamamlıyor. Bazı mekânlar ise ayakta kalabilecek dolulukla yetinebiliyor. Bizim turizm yörelerimizde genellikle bu tablolarla karşılaşıyoruz.
Yüzümüzü Avrupa’ya döndüğümüzde durumun farklılığı ortaya çıkıyor. İspanya, İtalya, Fransa gibi turizm kentlerinde bazı lokantalarda yer bulmak bile bir mesela haline geliyor. Bazı mekânlar is rezervasyonsuz masa açmıyor.
Turizmde yeni sezona yakında “merhaba” diyeceğiz.
Daha önce çok yazdık. Özellikle Bodrum, Marmaris, Fethiye, Kuşadası, Antalya gibi tatil yörelerimizde otellerden şimdilik söz etmiyoruz, ama lokantalardaki mekânlarda kalite ve fiyatlanmanın sıkıntılarının uzun zaman tartışıldığını gördük. Buraların neden boş kaldığını uzun uzun tartışmaya da gerek yok.
Eğer, bir mekâna gidip, yemek yiyecek, içki içecekseniz öncelikle kalite öne çıkmalıdır. Hem beklenen kaliteyi görememek, hem de aşırı hesap ödemek durumu ile karşı karşıya kalıyorsanız, siz bir daha bu mekânlara gider misiniz?
Türkiye’ye çoğu zaman zengin Batılı turistler de geliyor. Bu turistler para harcamaktan kaçınmıyor. Ancak, ödedikleri hesap karşılığı bekledikleri kaliteyi ve servisi göremediklerini söyleyenlerin sayısının oldukça fazla olduğunu da vurgulayalım.
Geçenlerde usta gurme yazarı Vedat Milor “Lokantalar neden boş?” başlığı altında bir yazı yazmıştı. Konu sadece bizim değil, birçok turizm ve gurme yazarının da gündeminde bulunuyor. Milor Hoca yazısının bir bölümünde kalite ve fiyatlandırma konusunda bakınız neleri dile getiriyor, okuyalım:
“Fiyat” demiyorum, 'Harcadığınız paraya göre aldığınız karşılık' diyorum. Ben pek az lokantada paramın karşılığını alıyorum. Eğer bu işi yapmasam İstanbul’da gideceğim lokantaların sayısı 10’u geçmez. Bana istediğiniz kadar kızın ama Allah’ın bildiğini niye kuldan saklayayım? Yazın bir hafta Yunanistan’a veya adalarına gidersem harika deniz ürünleri ve yeşillikler yiyip ve güzel şaraplar içip bizde harcayacağım paranın yarısını harcıyorum. Ayrıca lokantacılarımız şarap fiyatlarını da genelde aldıkları fiyata göre dörde katlıyor. Başka ülkelerde ikiye katlanır."
Sanırız Vedat Milor’un bu kısa notu çok şey anlatıyordur?
Biz, yeni turizm sezonuna girerken, işletmecilere kısaca şunları söylemek istiyoruz:
Kaliteye, fiyatlandırmaya, hijyene, servise önem verin. Bunlarla birlikte artık klasik yemek yerine, yeniliklere kucak açın. Özetle yaratıcı olun.. Bu ne demek oluyor, onu da yazalım:
Kendi kendinizi sorgulayın: Neden insanlar lokantaya gider? Ne bekler?
Yeni bir şey bulmak, tatmak hepimizin tercihidir. Sıra sıra balıkçı lokantaları var. Ya da et lokantaları bulmak mümkün. Hangisine girseniz yapılan şey hep aynı oluyor. Yaratıcılık ise neredeyse sıfıra yakın.
Hâlbuki Batı’da, ya da yeme-içme konusunda önde olan bir ülkeye gittiğinizde farklılıklarla karşılaşabiliyorsunuz. Her bir mekân, yeni bir yaratıcılık peşinde koşuyor. Yeni ürünleri ile hizmet yarışını sürdürüyor. Fark yaratma yarışı bütün hızı ile sürüyor.
Michelin yıldızlı şefleri bünyesinde barındıran mekânları yazımızın dışında tutarsak, sıradan lokantaların bile bazen zaman zaman Michelin yıldızlı mekanları dahi gölgede bırakabilecek yenilikleri ve yaratıcılıkları ile ünlendiklerini, ilgi gördüklerini de gözlemleyebiliyoruz.
Evimizde daha kaliteli, daha yaratıcı yemek yediğimizi düşündüğümüzde, lokantalarda bunun dışına taşan beklentilerimize yanıt bulamazsak dışarıda bir mekânda yemek yemenin bir anlamı olabilir mi?
Artık Türkler de kaliteye, hijyene, ürünlerin tazeliğine, servise ve farklı lezzetlere önem veriyor. Özellikle yurt dışında gördükleri ve yedikleri yemeklerin kalitesini ülkemizde de görmek istiyor. Verilen paraya karşılık gidilen mekânlarda beklentilere yanıt alınamayınca da hayal kırıklığı yaşanıyor.
Bütün bunlara rağmen, yıllardır ayakta kalmayı başaran, kalite ve fiyatlandırmada sıkıntı yaşamayan birçok işletmelerimiz de var. Masaları da boş kalmıyor. Demek ki, bir iş kurallara uygun biçimde yapıldığında başarı da kendiliğinden gelebiliyor.
Mekan işletmecilerinin bütün bu farklılıkları ve ortadaki nedenleri iyi analiz ederek kendilerine çeki-düzen vermesi gerektiğinin altını çizelim. Kalite ve fiyatlandırmanın konuklar için ne denli önemli olduğunu artık söylemeye gerek var mı?
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Kalite ve fiyatlamanın önemi…
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.