Elon Musk, “Yapay zeka atom bombasından daha tehlikeli.“ dedi!
İnsanların hayatını kolaylaştıran teknoloji, “gücü hak sebebi sayan” zihniyet sebebiyle adeta bir canavara dönüşmektedir.

İslam ve Türk medeniyeti 18. yüzyılın ortalarına kadar insanlığa hizmet ederken, Batı medeniyeti insanlığı tehdit eden sonuçlarla karşımıza çıkmaktadır. Bugün insan yaşamını, toprağı ve hatta havayı tehdit eden, tahrip eden her ne varsa, Batı'nın gücü esas alan medeniyet anlayışının sonucudur.

Biyolojik savaşı,
Gıda ve su savaşını,
Sıcak savaşı,
Tarım zehirleriyle,
İlaç üzerinden sağlığı tahrip ederek,
Telefon ve televizyon gibi iletişim cihazlarıyla yanlış bilgileri yayarak ve hatta gerekirse patlatarak,
Yapay zeka ürünü uzaktan yönetilen her şeyi, arabalar dahil, tehlikeli şekillerde kullanarak tüm geliştirilen araçları silaha dönüştürerek yaşıyoruz.

İlan edilmemişti, ilan ettiler!

Aşılarla biyolojik savaşı aralıksız yapmaya devam ediyorlar;
Covid aşıları ile kitlesel operasyona dönüştürdüler.

Covid-19 gerekçesi ile yapılan aşıların insanları ne hale getirdiğini, kalp krizleri başta olmak üzere, insanları zayıf noktalarından hasta ettiğini yabancı yayınlardan okuyarak, yabancı tıp ve bilim adamlarının açıklamalarını dinleyerek donup kaldık!

Neden donup kaldık biliyor musunuz?!

Tıp otoritesi olarak sunulanların teşviki, siyasetçilerin ve toplum önderlerinin aşı yaptırma görüntüleri insanların güvenini ve sorgulamasını engellemekle kalmadı, insanları birbirlerinin muhbiri haline getirdiler.

Yaşanılanın dünya çapında bir operasyon olduğu gerçeği ile yüzleştik!

Yüksek kapasiteli hastaneler yapmamıza, sağlık harcamalarımızın bütün harcamaların önüne geçmesine rağmen sağlığımız tehdit altındadır ve hastalıklar azalmadan, bilakis artarak devam etmektedir!

Buna rağmen kimse sormamakta: Biz nerede hata yapıyoruz?

Karbon ayak izi siyonist projesi sadece Türkiye’yi ve Müslüman ülkeleri değil, bütün insanlığı felakete götürme projesidir! Türkiye gibi ülkelere öncülük yaptırmak istemelerinin sebebi, dünyada özellikle İslam dünyasında Türkiye’ye olan güvenin istismarından başka bir şey değildir! Aynen “İstanbul Sözleşmesi”nin adında olduğu gibi!

Projelerin masum görünmesi, insanların lehine propaganda edilmesi, cafcaflı masum cümleler kurulması, birtakım faydalarından söz edilmesi kimseyi yanıltmamalı. Maksatları ve sonuçları iyi hesap edilmelidir.

Covid döneminde, kâğıt paraların mikrop yuvası olduğu propagandasıyla seksen yaşındaki ihtiyara bile sanal para kullanmayı öğrettiler ve alıştırdılar. İnsanları nakit paradan uzaklaştırıp “sanal para” ile köleleştirmek istiyorlar ve buna da adım adım gidiyoruz!

Gelelim İsrail’in Lübnan’da uygulamaya koyduğu alçak kitlesel katliam girişimine:

Bu saldırılar, 'Bundan böyle işinde gücünde sıradan vatandaştan tutun, yönetimin en önemli noktalarındaki kişilerin dahi can güvenliği yoktur!' mesajını vermektedir.

Dünyayı yaşanmaz hale getirdiler!

Uçak, tren, vapur, otobüs, sinema, alışveriş merkezi, hastane, okul... Hasılı insanların toplu ya da ferdi yaşadıkları hiçbir yer güvenli değildir!

Maalesef üzülerek ifade ediyorum: İslam dünyası teknolojiye sahip olmayı, en son model telefon almak, uzaktan kumandalı “akıllı” araba almak, yapay zekanın çalıştırıldığı elektronik aletleri edinebilmeyi zannetmiştir. Hurafelere bel bağlamış, bazı kişilerin gaipten haber vermesi hikayelerine—depremi durdurdu/savaşı şöyle yaptı/uçağı eliyle düşürdü gibi akıl ve din dışı fikirlere tutunarak—gerçeklikten uzaklaşmıştır.

Bu arada güya seküler, güya medeni/aydın kesim de bu durumdadır. Bu kişiler de şahsi zenginliği rant elde etmek, konforlu ve lüks yaşamak, birkaç kadeh içki içmek zannettiler. Ellerine geçen parayı ranta, arsaya, emlaka, hisse senetlerine yatırdılar ve dünyada olup bitene karşı duyarsız bir şekilde hayatlarını sürdürmekteler. İstisnalar olsa da çoğunluğu kapsayan bu durum, güzel coğrafyanın aydın geçinenini de dindar geçinenini de kişisel zenginliği, mal biriktirmeyi gelişmişlik zenginlik sanarak dünya gelişmelerine bihaber kaldılar. Ne bir teknoloji faaliyetine ne de bir bilim insanına ve faaliyetine destek olmadılar!

Hali pür melalimiz bu!

Peki çözüm var mı?
Evet, çözüm var.
Hiç vakit kaybetmeden çağın teknolojileri ile ilgili gelişme ve çalışmaları aynen savunma sanayiinde olduğu gibi topyekûn yapmalıyız. Seferberlik ilan etmeliyiz!
Az da olsa hâlâ zaman var!
Başlangıcı yapıp devamına gayret etmeliyiz!

Bu milletin tarihi medeniyet ve bilimin öncülüğü ile tebarüz etmiştir.
Biz yaptık, gene yaparız!
Bilimin atası bizim dedelerimizde!
Matematik, tıp, astronomi, coğrafya, sosyoloji başta olmak üzere Cezeriler, İbn Haldunlar, Uluğ Beyler, Harezmililer, İbn-i Sinalar vardı, yine var!
Son devrin yüz akı bilim insanlarımız, “İstersen sulh-u salah hazır ol cenge” düsturu ile Şakir Zümre (uçak bombası), Nuri Demirağ (uçak), Nuri Killigil (bomba ve silah), Vecihi Hürkuş (uçak) üreterek; Prof. Dr. Behram Kurşunoğlu (fizik, kuantum fiziği/yaratılış teorisi), Prof. Dr. Necmettin Erbakan (Leopar tanklarının içten yanmalı motor çizimi), Prof. Dr. Fuat Sezgin (İslam Bilim Tarihi), Prof. Dr. Aziz Sancar (genetik, kanser, Kimya Nobel ödülü), Abdulkadir Han (fizik, nükleer enerji), Özdemir Bayraktar (insansız hava araçları imalatı) gibi isimlerin özel çalışmalarıyla İslam ve Türk toplulukları medeniyete ve bilime öncülük etmiştir.

Aslımıza dönerek, içimizdeki değerlerin de kıymetini bilerek, idrak ve ferasetle gelecek inşa etmek mecburiyetindeyiz.

Vesselam.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.