“Hayran kitlesi” kelimesine dikkat edelim. Sanki sömüren, sömürülen yönlendirilmiş, aşağı kalabalık hissi uyandırmaktadır bende.. Kitle sözcüğü, hastalık da ifade etmektedir. Yani “hayranlık” hastalıklı tüketici tiplemesidir. Bu tipleme kapitalist bir oluşumdur. Çünkü “hayran kitlesi” yolunacak kaz anlamındadır.
Kitap imzalamak?
Kitap, imzalamayı, resim üzerine isim yazmayı da anlamamaktayım.
Eğer bir eser “ben” öncelikli olarak çıkmış ise zaten “sanat” kavramında nitelenmez. Sanat, kendinden başka hiçbir şeye aracı olmaz. İster kitap, isterse resim yapılsın, yapan yalnızca “aracıdır.” Kişi kaynak değil, kaynaktan çekendir, var olanı keşif edendir. O halin “ben”den akmasını düşünmek, sadece “beni” böbürlendirir. Kaynağı bile bile nasıl böbürlenir ki insan?
Neden imza atılmaz?
1- İmza, resmi işler için kullanılır.
2- İmzalamak, iki tarafta da ego şişmesi yapar. Gösteriş içeriklidir.
3- Kitaba imza ile sahip olunmaz. Alacağımızı alıp, sonra da uygun kişilere devir edilerek bilginin doğal akışkanlığı sağlanır. Bilgi yaşanır, ezberlenerek aktarılan, yüktür.
4- Resim vaya kitap imzalanarak, kompozisyonu zedelenir.
5- İsme göre kitap ya da resim almak, bir ismin kalıcı olacağına inanmak yanıltıcıdır.
6- Çok satmak, çok tanınmak, sanatçı olduğunun göstergesi olmayabilir!
7- Ün peşinde koşmak, sanatçının bindiği dalı kesmesidir. Ünlü olmak için sanatından ne kadar ödün verebilir? Vermeli mi?
Çocuğa, toruna
Futbolcuya, sanatçıya hayranlık,
ya eksikliğimizi,
ya da onun üzerinden pay isteğimizi ifade eder.
Hayranlık, zamanla bağımlılık yaparsa, kişisel akışımız yavaşlar. Üstelik hayranlık bağımlılığımızı, sistem hep yeni kişilerle yenileyecektir. Kendi özelliklerimizi parlatacağımıza, bize sunulan parlatılmış kişilere takılmaktayız. Amma yalan! Hiç gol atanın zevkini, izleyen yaşıyabilir mi? Birisiyle ortak takım tutmakla güçleniyormuş yalanı gibi. Hayranlık, tembelliğe iterken, kıyaslamayı da doğal göstermektedir. Ya da başkasının başarısına ortak, otlakçı, pasif bir tip oluşturur.
Geçici olan özelliklere takılmak niye?
Süpersin be abla. hiç böyle düşünmemiştim.