Bugünlerde Halep ile yatıp,Halep ile kalkıyoruz. Suriye’nin bu önemli kentinde büyük bir insanlık sucu işlendiğini de görmekteyiz. Rejim tarafından özellikle sivil haşka karşı girişilen katliamlara dünyanın seyirci kalmasına da tepkiliyiz. Kentten sivillerin tahliyesi nedeni ile başlatılan “ateşkes”in bozulması ile yeniden başlayan katliamlar, Türkiye’de de endişe ile izleniyor.
Öncelikle şu gerçeği görmeliyiz:
Rusya, Suriye’de büyük bir oyuncu durumundadır. Esad’ın arkasındaki güçtür. Bugüne, eğer Halep yeniden rejimin eline geçmiş, bu kentte katliamlar başlamışsa bunda Rusya’nın etkisini de unutmamak gerekiyor.
Her ne kadar Rusya, Suriye’de ve bölgede Türkiye ile işbirliği yapmaktan memnun olduğu mesajlarını veriyorsa da, yine de kendi bildiğini okumaktan vaz geçmiyor.
Bugün Esad’ı tamamen ayağa kaldırmak için büyük uğraş veren Rusya, gelecekte Türkiye ile Esad’ı bir masada karşı karşıya getirirse bu da bizim için sürpriz olmayacaktır.
Görüldüğü gibi bölge sürprizlerle dolu bulunuyor.
Şimdi kafalardaki soru şu:
“Halep’te ateşkes sağlanmışken, aniden bu anlaşma neden bozuldu?”
Dikkat edin, anlaşmayı bozan İran olmuştur. Halep’te şu anda Rusya ile İran çekişmesi vardır ve eğer Halep günün birinde İran’a teslim edilirse bu bizim için bir sürpriz olmayacaktır.
İran, Türkiye’nin devreye girmesi ile Rusya olan “ateşkes” anlaşması karşısında sessiz kalmayıp, buradaki varlığını ve gücünü ortaya koymak istiyor. Suriye’de çok yönlü hesapların yapıldığını daha önceki yazılarımızda deyatları ile ortaya koymuştuk. Bugün gelinen noktaya baktığımızda bu çok yönlü hesaplaşmaların da ortaya çıkmakta olduğunu görüyoruz.
İran destekli Hizibullah, uzun zamandır Suriye’de Esad’a destek veriyor. Başta IŞİD olmak üzere diğer bazı muhalif güçlere karşı da savaşıyor.
İran, aynı zamanda güvenliğinin Şam’dan başladığını ve nedenle Suriye’nin kendi güvenliği açısından çok büyük önem taşıdığını da söylüyor.
Arap Dünyası ise İran’ın ve Suriye’nin varlığının kendi varlıklarını tehlikeye düşüreceği endişesi taşıyor. Bu nedenle bölgede Suriye ve İran’ın varlığı mezhep açısından çok tehlikeli olarak değerlendiriliyor.
Ancak şu kadarını söylemekle yetinelim:
Suriye’deki,özellikle de Halep’deki gelişmeler “İslam Dünyası” diye bir birliğin olmadığını, bu birliğin sadece kağıt üzerinde olduğunu gösterdi. Burada yine bütün çabayı gösteren, sivillere kuçak açan taraf Türkiye oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ne kadar gelecek olan varsa biz onları da kucaklamaya hazırız” diyerek İslam Dünyası’na karşı adeta bir ders verdi.
Halep Faciası karşısında İslam Dünyası kamuoyunun suskunluğuna ne demeli? Dikkat edilecek olursa Halep ‘te yaşananlara karşı protesto gösterileri ve tepkiler sadece Türkiye’den gelmiştir.
Amerika’nın ve Batı’nın tüm bu olup bitenler karşısında sessiz kalmasını zaten gündeme getirmiyoruz. Çünkü adı geçen ülkeler Müslümanların birbirini kırmalarını keyifle izliyorlar.
Amerika’nın derdi İsrail’in bölgedeki güvenliği, Batı’nın derdi de kapılarına sığınmacıların dayanmamasıdır. Gerisi onlar için pek önemli görülmüyor.
Buradaki ince çizgiye de bakalım:
Hizbullah, tamamen Şii milislerden oluşuyor. Halep’teki Sünni halka karşı katliamlar yapmasından korkuluyor. Zaman zaman bu korkulanların da gerçeğe dönüştüğünü görmekteyiz.
Aslında biz Suriye’ye neden girdik?Halep üzerinde neden bu kadar hassasız?
Bu sorlara da kısaca yanıt verelim:
Halep’teki ve bölgedeki sünileri korumak, Şii katliamları karşısında onların sahipsiz kalmadığını göstermek amacı ile başlatılan bu harekatta Putin’e de güvenilmişti. Halep’in rejim güçlerine teslim edilmemesi konusunda da bir kararlılık vardı. Ancak, gelişmeler Putin’in bölgede iyi bir satranç oyuncusu olduğunu bir kez daha gösterdi.
Sıkça yazdığımız yazılarda “Putin’e de fazla güvenmeyelim” demiştik.
Amerika’dan ve Batı’dan kopma noktasına geldiğimiz şu günlerde Rusya ve İsrail ile olan ilişkilerimiz, bizi sanki bu iki devletin kucağına atılmış duruma getirdi. Putin de bunu çok iyi değerlendirmiş ve bölgede istediği gibi oynamaya başlamış görünüyor. Bugün Halep’teki tabloya baktığımızda bunu daha net görebiliriz.
Daha sonra sivillerin tahliye edilmesi konusunda Rusya ile Türkiye’nin yeniden anlaşmaya varması ile başlayan göç dalgasında ilk etapta 80 bin sivilin Kızılay tarafından kurulacak çadırlarda Suriye topraklarında belirlenen tampon bölgede İblid’de ikamet edeceği belirtiliyor.
Türkiye tarafından yapılan açıklamalarda da “Kardeşlerimizi bekliyoruz” denildi.
Halep’teki son gelişmelere de bir göz atalım:
Dünyanın gözünü kulağını çevirdiği Halep'te silahlar geceden bu yana sustu, sabah saatlerinde ilk tahliyelerin başladığı açıklandı. Rusya, İdlib'e doğru yola çıkan konvoyun Rus askerleri tarafından korunacağını duyurdu. Tahliyeler, rejimin müttefiği İran'ın yeni şartlar öne sürmesi nedeniyle dün başlayamamış ve çatışmalar yaşanmıştı.
Bir ilginç açıklama da Esad’dan geldi;
Suriye'de rejimin lideri Beşar Esad ABD'nin Başkanı Trump'ın terörle mücadele ciddi olması halinde, ülkesinin müttefiki olabileceğini söyledi. Öte yandan Halep'te ateşkes olmayacağının altını çizen Esad, "Halep'i güvenli hâle getirdikten sonra Rusya ve İran'la yeni planımızı açıklayacağız" dedi. Beşar Esad savaş sonrası Suriyesi’nde Rusya ve İran’ın yanı sıra Çin'i de partner olarak gördüğünü vurguladı.
Görüldüğü gibi İran, Halep’te ve bölgede etkinliğini ve varlığını koruyor.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz