Zincirler Kırılsın Türkiye’nin önü açılsın!
Virüs salgını sırasında yaşanılanlar sebebi ile dağılmanın eşiğine gelen kuruluşunda "Avrupa Ekonomik Topluluğu" olan birlik "Avrupa Birliği" şekline dönüşmüştür.
Bundan böyle ne olur ne zaman olur bilinmez ancak eski tesanüt olmayacağı aşikar oldu.
Merhum Necmeddin Erbakan’ın literatürümüze kazandırdığı ve şimdilerde AB yetkililerince de ifade edilen “HRİSTİYAN BİRLİĞİ” ya da “HRİSTİYAN KULÜBÜ”nün artık amaç ve hedefleri belirginleşmiştir.
Bütün Dünya bir araya gelse TÜRKİYE’Yİ aralarına alamayacaklarını öncelikle ifade etmek isterim.
Peki bize ne oluyor da İSTENMEDİĞİMİZ birliğe katılmak üzere kapılarında yıllardır bekliyoruz?
AB sevdalılarına AB’nin yıllardır kapılarında beklememizin siyasal, sosyal sonuçlarını ve alternatif birliklerin oluşturulabileceğini anlatmalıyız.
Çünkü bazıları bitmeyen AB üyeliği nöbetimizden vazgeçmememizden, giremesek bile kapıda beklememizden bir yere ayrılmamamızdan yanalar.
Yeter ki bir asır önce vilayetlerimiz olan kardeş ülkeler ile birliktelik aramayalım.
İslam toplumlarına önder olmayalım.
Batı’nın kapısında nöbet tutalım!
Oysa Türk, Arap, Asya ve Afrika milletleri ile Türkiye’nin ve birlik üyelerinin fevkalade kârlı çıkacağı birlikteliklerin kurulabileceğini, Türkiye’nin önderlik yapmasının o ülke vatandaşlarınca da beklendiğini anlatmalı, bu birliktelikleri sağlamak için çalışmalıyız.
Avrupa Birliği ile katılım müzakerelerine ara verildi; ancak salgın öncesi Türkiye yetkilileri müzakerelerin tekrar başlatılmasından yana açıklama yapıyorlardı.
Peki, AB ile müzakerelerin başlaması halinde ilk müzakere maddesi ya da sıradaki madde nedir?
“Doğu ve Güneydoğumuzda SINIR AŞAN SULARIMIZIN YÖNETİMİNİN ULUSLARARASI BİR ORGANİZASYONA DEVRİ”dir.
Dünyada hiçbir örneği olmayan bu talep ne demektir?
Öncelikle bu bir bağımsızlık sorunu teşkil edecektir.
İlk defa 1978 yılında gittiğim Şanlıurfa ve Gaziantep vilayetlerimize iki yıl önce tekrar gittim.
Bu vesile ile şunu gönül rahatlığıyla söylüyorum Şanlıurfa, Gaziantep ve bölgeye gitmemişseniz ilk fırsatta mutlaka gitmeli tarihimizi ve bölge halkının güzelliğini, dostluğunu, misafirperverliğini görmelisiniz.
Son gidişimde başka bir gözlem ile bölgede gezdim.
Öncelikle şunu tekrar ifade etmek istiyorum: bölge halkı olağanüstü VATANPERVER ve MİSAFİRPERVER. Bölge halkı için PKK falan hikaye, bu konuyu ayrıca detaylı olarak sizlerle paylaşacağım.
Çok memnuniyetle müşahadem şu olmuştur ki: orada yaşayanlar bölge ve BÖLGE HALKI ÜZERİNE oynanan oyunların farkındalar ve pek çok siyasetçinin aksine onlardan çok daha bilinçliler.
Doğu ve Güneydoğu bölgemiz üzerine neden bu hesaplar yapılıyor diye merak ediyordum.
Gördüm ki BÖLGE dışarıdan göründüğü gibi değil.
MEZOPOTAMYA tarihi bölgemiz sınır aşan nehir ve barajlarının olduğu, TARIM ÜRÜNLERİ, GIDA ve SU DEPOSU.
Sınırlarımızda böyle bir depo varken Dünyayı hangi tehlike bekliyor?
DÜNYADA GIDA VE SU MAHRUMİYETİ sonucunda ise: Gıda ve Su Savaşlarıdır.
Bölgemizin önemi şimdi anlaşılmıştır sanırım.
Yeri gelmişken özelleştirme idaresi nasıl çalışır bilmiyoruz?
Bankaların, sigorta şirketlerinin, kaynak suyu işletmelerimizin buna benzer kuruluşların yüzde kaçı yabancıların eline geçmiştir?
“Sahipleri satıyor ne yapabiliriz ki” diyemezsiniz.
Sınırlandırma getirebilirsiniz. Dünyada nasıl yapılıyorsa öyle yaparsınız.
Tez zamanda AB kapısında beklemeyi bırakıp kendi zararımıza olan birliğin amaçlarına hizmet etmekten vazgeçmeliyiz.
Önder ve lider ülke olarak kendi değerlerimize dönmeli ve Türk-İslam coğrafyasına önderlik etmeliyiz.
Beğenmediğiniz Arap dünyası içinde emperyal hedefleri olan siyonistler ABD, AB ülkeleri ve ÇİN bölgenin ortasına yerleşmiş vaziyetteyken Müslüman Arap ve Türk halkı Türkiye’nin ÖNDERLİĞİNİ beklemekteler.
Sayın Cumhurbaşkanımızın dost ülkeleri ziyaretinde ülke halklarının gösterdiği itibar ve sevgi selinden de anlaşılmaktadır ki, “Türkiye’nin Önderliği/Liderliği” beklenmektedir.
“Efendim Araplar şöyle Araplar böyle” diyenler şunu bilmelisiniz:
Şimdi birliğin içine girmekteki ısrarın gerçek sebebini merak ediyorum.
AB ile ilişkilerimizde kim kârlı? Benim elimde bazı bilgiler var ama önemli olan devlet yetkililerinin yapacakları açıklamadır.
Dış ticaretimiz önemli oranda AB ülkeleri iledir. Ticaret yapmayalım demiyoruz tabi ki ticaret yapalım hem de ticaretimizi geliştirelim ancak aldanan taraf olmadan, Gümrük Birliği anlaşmasından zararlı çıkan taraf olmadan.
Bir de ağızlara pelesenk edilmiş AVRUPA DEĞERLERİ(!) vardır; Oysa Avrupa değerlerini yitirmiştir.
Belçika Başbakanı yanında bir erkekle endam ediyor eşim diye; aile çökmüş, ahlak çökmüş, yeraltı kaynakları tükenmiştir.
En önemli ve güçlü üyesi İNGİLTERE canını kurtarmış ve AB’den ayrılmıştır.
Bu haldeki çökmüş bir yapıdan Aziz Türk Milleti'nin alacağı ne var Allah aşkına?!
AB ile müzakerelerin sonucu AB‘nin ÇÜRÜMÜŞ, KOKUŞMUŞ değerlerine(!) yasal düzenlemeler ile Kanuni düzenlemelerde “yasanın ruhu” entegre edilmiştir.
Zina serbestleştirilmiş, domuz kasaplık hayvan kategorisine alınmış ve “İstanbul Sözleşmesi” Türkiye’ye dayatılmış, sözleşmeye Türkiye’nin sahiplenmesini temin için olsa gerek adına “İstanbul Sözleşmesi “demek sureti ile de sembolik anlam yüklemişlerdir.
LGBT’nin önü açılmıştır.
Avrupa’nın genel ahlak kurallarına aykırı buldukları ve çoğunun şerh koyduğu, bazılarını ise hiç kabul etmediği “İstanbul Sözleşmesi” maalesef hiçbir maddeye şerh bile düşülmeden meclisimizden geçmiştir.
İşe bakın ki Diyanet İşleri Başkanı’nın Lutilik konusundaki İslam’ın hükmünü ifade etmesi üzerine, pervasızca suç duyurusu yapmak cüreti gösterilebilmişlerdir.
Durum vahimdir.
Bu ve bunun gibi AB dayatmaları olan zina, domuzun kasaplık hayvan kategorisine alınması vb. düzenlemeler derhal düzeltilmeli yasal boşluklar ortadan kaldırılmalıdır.
Aksi halde atında imzası ve emeği(!) geçenlerin dünyada ve ahirette boyunlarına asılmış yafta olarak kalacaktır.
Kadın hakları denilerek yasa çıkarıldı kadın cinayetleri yaklaşık yüzde kırk arttı, aynı şekilde boşanmalar yüzde kırk arttı.
Gençler evlenmekten korkar oldu!
Müslüman-Türk aile yapısının altına dinamit koyulmuş oldu.
Avrupa değerlerinin sonuçları işte bunlar!
AB ülkelerinin nerede ise tamamı PKK'ya kucak açmış ve ülkelerinde faaliyet yapmalarına imkan vermişlerdir.
AB müzakereleri/dayatmaları gereği yapılmış ve yapılacak düzenlemelere iktidar ve muhalefet partilerine mensup milletvekilleri birlikte karşı koymalıdır.
AB çıkmaz sokaktır!..
Türkiye özüne dönmeli, sorumluluklarının ve gücünün farkına varmalıdır.
Türkiye’nin yolu açıktır.
Mazlum milletler, halkı Müslüman ülkeler Türkiye’nin önderliğini beklemektedir.
Şimdi değilse ne zaman?
Kuvvet ve kudret sahibi Allah’tır.
Vira bismillah!
Yolun açık olsun Türkiyem!
Yolun açık olsun Aziz Milletim!..
Vesselam.