Referanduma giderken, özellikle ekonomi ve terör konusundaki sıkıntıların gündem yaratacağını görüyoruz. Dolar’daki hızlı yükseliş, pahalılığı, pahalılık da enflasyonun artışını körükledi. Çarşı-Pazar alev alev ve bu yangın mutfakları da vurdu.
Zaten Merkez Bankası’nın enflasyon rakamları açıklanmadan ilan ettiği önlemler, bunun ayak sesleriydi. Rakamlar açıklandıktan sonra Merkez Bankası’nın 2017 için enflasyon rakamlarını neden yüksek olacağını göstermesi de böylece anlaşılmış oldu.
SONAR Kamuoyu araştırma şirketinin patronu Hakan Bayraktar, referandum öncesi yaptığı bir açıklamada şunları söylemişti:
“Şu anda referandum sonuçları bıçak sırtında gibi görünüyor. Ancak, gelişen her olumsuzluk hayır oylarının artmasına neden olacaktır. Terör ve ekonomik sıkıntılar devam ederse bunun sonuçları da hayır oylarını artırır.”
İçinde bulunduğumuz Şubat ayında ortaya çıkan enflasyon rakamlarını 7 yıl aradan sonra yeniden ikili hanelere yükselmiş olması öyle görünüyor ki mutfaklardaki yangını daha da artıracaktır.
Her ne kadar bizi yönetenler bazı mallarda Mayıs ayına kadar KDV oranlarını düşürdü ama, bunun enflasyonunun yükselişini durduracağını söyleyemeyiz. Piyasalarda kısa süre de olsa bir hareketlilik olur, sonrası bildiğiniz gibi.
Bu nedenle enflasyonla mücadelede köklü önlemlerin alınması gerekiyor. Gelip geçici, ya da “günü kurtarmak” amacı ile alınan önlemler hiçbir yaraya merhem olmaz. Geçmiş dönemlerde bunları uyguladık, yaşadık ve gördük.
Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE)’nin açıkladığı rakamlar var. Bunlar resmi açıklamalar. Önce bu açıklamada yer alan haberlere kısaca bir göz atalım:
TL’nin dolar karşısındaki değer kaybının hızlanması, gıda fiyatlarındaki tırmanış enflasyonu da beklentilerin üzerine çekti. Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ocakta yüzde 2,46, Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yüzde 3,98 arttı. Yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 9,22, yurt içi üretici fiyatlarında yüzde 13,69 oldu.
Nisan 2010’da enflasyon, hem ÜFE hem TÜFE’de yüzde 10’u aşmıştı.7 yıl aradan sonra enflasyon ÜFE’de yeniden çift haneye çıktı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ocak ayı itibarıyla 12 aylık ortalamalar dikkate alındığında tüketici fiyatları yüzde 7,76, yurt içi üretici fiyatları yüzde 4,96 arttı. AA Finans Enflasyon Beklenti Anketi’ne katılan ekonomistler, ocakta TÜFE’nin yüzde 1,73 artmasını öngörmüştü.
Ankete katılan ekonomistlerin ocak ayı için enflasyon beklentileri en düşük yüzde 1,2 ve en yüksek yüzde 2,15 aralığında yer almıştı.
Tüketici Fiyat Endeksinde (TÜFE) yer alan ana harcama gruplarında ocakta aylık bazda en yüksek artış, yüzde 6,37 ile gıda ve alkolsüz içecekler grubunda gerçekleşti. Ana harcama grupları itibarıyla ocakta, aylık bazda en yüksek artış yüzde 6,37 ile gıda ve alkolsüz içecekler grubunda görülürken sağlıkta yüzde 4,66, çeşitli mal ve hizmetlerde yüzde 4,25, ulaştırmada yüzde 3,24 ve eğlence ve kültürde yüzde 2,39 artış kaydedildi. Ocakta aylık bazda endekste yer alan gruplardan sadece giyim ve ayakkabı grubunda düşüş gerçekleşti. Söz konusu grupta yüzde 6,99’luk gerileme oldu. TÜFE’de yıllık bazda en yüksek artış, yüzde 22,90 ile alkollü içecekler ve tütün grubunda görüldü.
Bunlar resmi açıklamalar. Ancak, çarşı-Pazar bu açıklamaları adeta yalanlar gibi görünüyor. Bizim gezdiğimiz alış-veriş merkezlerinde, çarşı-pazarda pahalılıktan şikâyet etmeyeni görmedik. Memur ve emeklilere verilen zamların da şimdiden eridiğini dile getirmeyeni gördünüz mü?
Kaldı ki Dolar’daki aşırı artışın daha etkilerini yeni görmeye başladık. Giderek pahalılığın ve hali ile enflasyonun daha da artacağını söylemeliyiz. Bazı mallara “zam gelecek” bekleyişi ile depolarda bekletildiği de söyleniyor. Bazı ilaçların bulunmaması da buna bağlanıyor.
Şunu açıkça ifade edelim:
Hiç birimiz Dolar’ın yükselmesini, pahalılığın tavan yapmasını, enflasyonun yükselmesini istemiyoruz. Alınan tüm önlemlere rağmen eğer bu konuda sıkıntılar halen yaşanıyorsa demek ki burada bir yanlış var. Ekonomi yönetiminin yetersiz olduğu, önlemlerin “günü kurtarmak” için alındığı gerçeği ortaya çıkıyor.
Daha köklü, kalıcı önlemlerin alınması gerekiyor.
Üretimin olmadığı, istihdamın sağlanamadığı, işsizliğin giderek arttığı bir yerde sadece “tüketim toplumu” olmanın bugün bizi hangi noktalara getirdiğini de iyi görmeliyiz. İç ve dış politikadaki yanlışları da buna eklediğimizde sıkıntıların nedenleri biraz daha net görülecektir.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz