BURSA ARENA / Haber Merkezi
8 Ocak günü Tayyip Erdoğan ve Vladimir Putin, İstanbul’da buluşacaklar. O gün Türk Akımı'nın da “başlama” düğmesine basılacak.
Görüşme çerçevesinde liderler, Türk-Rus ilişkilerini ve Suriye’deki işbirliğini konuşacaklar. Rusya devlet başkanlığı idaresine yakın kaynaklar, buluşmada Libya sorununun ve çözüm seçeneklerinin de masaya yatırılacağını belirtiyorlar.
TÜRK-RUS ÇATIŞMASI KIŞKIRTILIYOR
Bu konu, Atlantik medyasında yoğun ilgi görüyor ve farklı tarafları destekleyen Türkiye ile Rusya arasında sanki bir çatışma kopacakmış havası yaratılmak isteniyor.
Rus Dışişleri Sözcüsü Mariya Zaharova, Aralık ayı başında yaptığı bir açıklamada, Türkiye ile Libya’nın imzaladığı deniz yetki sınırlandırma anlaşmasını da içeren mutabakata olumsuz bakışlarını sergilemişti: “Söz konusu mutabakatı imzalayan tarafların siyasi sağduyu sergileyerek Libya ve Akdeniz’in genelindeki zorlu süreci daha da zorlaştıracak adımlardan kaçınacaklarını umuyoruz.”
Erdoğan ise Aralık ayında birkaç kez Türkiye’nin Libya’ya asker göndermeye hazır olduğunu belirtmişti. İbrahim Kalın, Ankara’nın, Rusya, BAE ve Mısır’ın Hafter’e desteğinden dolayı duyduğu kızgınlığı dile getirmiştdi. Erdoğan, ayrıca Hafter’in yanında paralı Rus askerlerin savaştığına dikkat çekti.
Türkiye-Libya mutabakatından rahatsız olan Batılı devletler, iki ülke arasında gerilen ilişkileri fırsat bilerek, bir Türk-Rus çatışması çıkarma hevesiyle ellerinden gelen çabayı göstermeye başladılar.
‘MAVİ VATAN’ TÜRKİYE’NİN JEOPOLİTİK ZAFERİ
Gerçekten de 2019’un en önemli olaylarından biri, imzalanan Türkiye-Libya mutabakatı oldu. Bu mutabakat, emekli Amiral Cem Gürdeniz’in “Mavi Vatan” doktriniyle uyum taşıyor ve Batı’nın (ABD, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs) stratejisine karşın Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin egemenliğini esas alıyor.
Mutabakatla birlikte bölgedeki petrol ve gaz yatakları konusunda Türkiye büyük bir avantaj sağlarken, ülkenin “Mavi Vatan” doktrini sayesinde Akdeniz, Ege Denizi ve Karadeniz’deki etki alanı 462 bin kilometrekareye genişliyor.
MOSKOVA, MUTABAKATI KORUMAYA HAZIR
Dışişleri çevrelerinden aldığımız bilgiye göre Moskova, Türkiye-Libya mutabakatının, Serrac’ın yenilmesi durumunda da geçerliliğini koruması ve Tobruk’taki Temsilciler Meclisi’nde onanması için bir çalışma başlattı. Moskova, bunu Türkiye’yle ortaklığının anahtarı olarak görüyor. Moskova’nın bu tavrı, bölgede Türk-Rus ittifakının önemli bir adımı olacak. Hatta her iki devletin terörle mücadele amacıyla İdlib’dekine benzer ortak bir “gerginliğin azaltılması bölgesi” kurma planı da söz konusu. Moskova’nın Türkiye-Libya mutabakatının geçerliliğinin korunmasının sorumluluğunu üzerine alması durumunda Libya’da tansiyonu düşürmek mümkün olabilecek.
LİBYA’DAKİ RUS TUTUKLULAR
Buna karşılık Erdoğan’ın, Serrac güçleri tarafından tutuklanan iki Rus vatandaşının serbest bırakılmasına yardımcı olmasının, Moskova tarafından önemli bir jest olarak değerlendirileceği ifade ediliyor.
Sosyolog Maksim Şugaley ve çevirmen Samer Hasan Ali adlı Ruslar, Rusya’nın önemli sosyoloji merkezlerinden biri olan Milli Değerlerin Korunması Vakfı’nın uzmanları arasında yer alıyor.
Uzmanlar, Libya’da ülkenin kültürel, siyasi, dini yapısıyla ilgili araştırmada bulunuyorlardı. İki Rus vatandaşı 5 Temmuz’da Trablusgarp’ta tutuklandılar ve haklarında hâlâ bir hüküm verilmedi. Mitiga’da, Özel Caydırıcılık Kuvvetleri’nin (RADA) kontrolü altındaki bir cezaevinde bulunuyorlar. Moskova, iki uzmanın kötü şartlar altında bulunmalarından endişeli.
İki Rus vatandaşının serbest bırakılması için Ankara’nın atacağı bir adımın, Moskova tarafından çok olumlu karşılanacağı ifade ediliyor. Erdoğan’ın bu konudaki hamlesi, Trablusgarp üzerindeki etkisini de gösterecek ve 8 Ocak’ta masaya daha güçlü oturmasını sağlayacak.
Aldığımız bilgilere göre, UMH temsilcileri, iki Rus vatandaşını serbest bırakmaya hazır olduklarını Rusya’ya ifade etmişler, ancak karşılığında Moskova’nın yerine getirmesi mümkün olmayan bir talep ileri sürmüşler. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda arabulucu olmaya en uygun isim olarak görülüyor.
Mutabakat ve Rus tutuklular konusunda Ankara ve Moskova’nın birbirine destek olmasının, Batı’nın Libya’daki Türk-Rus çatışması/gerginliği planını suya düşüreceğine dikkat çekiliyor.
TRABLUSLULAR MEHMETÇİĞİ BEKLİYOR
Libya’da Halife Hafter’e bağlı milislerin 10 aydır devam eden saldırısı altında yaşayan Trabluslular, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda kabul edilen Libya’ya asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresini sevinç gösterisiyle karşıladılar.
Libya Petrol Sahası çalışanı Ali Karavan (34), başkentin sembolik Şehitler Meydanı’nda AA’ya yaptığı açıklamada, iki ülke arasındaki mutabakat zaptı ve askeri anlaşmayı tarihi bir adım olarak niteledi: “Tarih 27 Kasım’ı, Türkiye ile Libya arasında imzalanan mutabakat zabıtlarını, ‘Libya’ya binlerce yıl kazandırdı’ diye hatırlayacak. Bu tarih, inşallah Türkiye Cumhuriyeti ve bizim torunlarımızın torunlarınca anılmaya devam edecek. Tarih işte kendini tekrar ediyor.”
Başkentin Selahaddin bölgesinde yaşayan ve Hafter milislerinin saldırılarına maruz kalan Karavan, “Rus Wagner paralı askerlerinin ve Mısırlıların evlatlarımızı nasıl öldürdüklerini bizzat gördüm” dedi ve şöyle sürdürdü: “TBMM’de tezkere kararının görüşüldüğü gün, Libya’da, 2011 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK)’ ndeki oturumun yaşandığı güne benzer bir his oluştu. Sokaklardan zılgıt sesleri yükseldi. Asker gönderme tezkeresi, Trablus ve Zaviye’de havai fişeklerle kutlandı. Trablus halkı, bu tezkerenin barbarca bir saldırıyı durdurma amacı taşıdığını biliyor.”
TÜRKİYE’YE TEŞEKKÜR
Libya Sivil Devlet Derneği üyesi Cemal Titi (60) de “Şiddetli saldırılara karşı nefsi müdafaa yapan Libya halkının yanında durmak için cesurca ve tarihi bir duruş sergileyen Türk devleti ve halkına” teşekkür etti. Türkiye ile Libya arasında varılan mutabakatın tam vaktinde yapıldığını söyleyen Titi, “Bu mutabakat, tam da Akdeniz’de gözü olanların bölge zenginliklerini paylaşmak ve Türkiye’yi kendi kaynaklarından bile mahrum bırakmak üzere bir araya geldiği sırada yapıldı” dedi.
Türkiye’nin artık BM ve BMGK’ye bağlı kurumlarda kararları değiştirme gücüne ulaştığını ve görüşünü de onurlu bir şekilde dillendirdiğini söyleyen Titi, şunları kaydetti: “Türkiye ile yapılan bu mutabakat zaptı olmasaydı, Libya topraklarında yaşayan onurlu vatandaşların durumu son derece zor olurdu. Allah’a şükürler olsun gururla dillendirdiğimiz Libya-Türk yakınlaşması sayesinde korkularımız geçti. Libya halkı olarak, Hafter’in farklı uyruklara mensup paralı askerlerinin saldırılarına karşı Türkiye’nin askeri, teknik ve lojistik desteklerini bekliyoruz. Bizler de tabii ki halihazırda savaşan kahramanlarımızla Hafter’in saldırılarına karşı koymaya devam edeceğiz.”
‘İKİ ÜLKENİN ÇIKARLARINI KORUYOR’
Libyalı ziraat mühendisi Mahmud Durgam (42), BM ve BMGK tarafından Libya’nın yasal temsilcisi olarak kabul edilen Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH)’nin istediği dost ülkeyle istediği anlaşmaya imza atabileceğine dikkati çekti. UMH ile yapılan mutabakat zaptının egemen iki ülke arasında imzalandığının altını çizen Durgam, “Mutabakat, hem Libya hem de Türkiye’nin hükümet ve halklarının çıkarlarını koruyor” dedi.
LİBYA BM MİSYONUNA BEL BAĞLAMIYORUZ
Libya Ulaştırma Bakan Yardımcısı Hişam Ebu Şekivat, uluslararası meşruiyete sahip UMH’nin, Halife Hafter’e bağlı güçlerin sivil hedeflere saldırılarıyla ilgili herhangi bir tavır sergilemediği için, artık BM Libya Destek Misyonuna güvenmediğini söyledi.
Libya’da özel televizyon kanalı Ahrar’a açıklamalarda bulunan Şevikat, UMH’nin Hafter’in Trablus’taki Uluslararası Mitika Havalimanı’na düzenlediği saldırının BM misyonuna ayrıntılarıyla aktarıldığını, ancak hiçbir şekilde harekete geçmediklerini dile getirdi. Şevikat, BM Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame’nin başında bulunduğu BM Destek Misyonuna güven duymadıklarını belirterek, “Artık BM misyonuna bel bağlamıyoruz” ifadesini kullandı.
Bu arada, Burkan el-Gadab Operasyonu Basın Sözcüsü Mustafa Mecii de AA’ya yaptığı açıklamada, Birleşik Arap Emirlikleri’ne ait bir İHA’nın Trablus’un güneyinde Sevvani bölgesindeki 7 Nisan Askeri Kampı’na saldırı düzenlediğini bildirdi. Saldırıda maddi hasar meydana geldiğini belirten Mecii, can kaybı yaşanmadığını kaydetti. Ayrıca, 20 Grad füzesiyle Mitika Havalimanı’na düzenlenen saldırı ise hava trafiğinin durmasına neden oldu.
HAFTER'DEN CİHAT ÇAĞRISI
Libya tezkeresinin Meclis’ten geçmesi üzerine telaşa kapılan Hafter’e bağlı Libya Ulusal Ordusu, halkı Türk askerlerine karşı silahlanmaya çağırdı. Libya Ulusal Ordusu tarafından Twitter’dan yapılan açıklamada, “Anavatanı korumanın halkın görevi” olduğu belirtildi.
Yayınladığı bir videoyla halka seslenen General Hafter de “Bugün cihat ve genel seferberlik ilan ediyoruz. Hem erkeklere hem kadınlara, hem askerlere hem sivillere silah temin edilecek” dedi. Hafter, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türk ordusunu ölüme gönderdiğinden emin olduğunu ileri sürdü. BM Genel Sekreterlik Sözcülüğü’nden yapılan açıklamada, ülkedeki gruplara verilecek dış desteğin, çatışmaları daha da derinleştireceği savunuldu. Açıklamada şu satırlara yer verildi: “Savaşan taraflara yapılacak herhangi bir dış destek, süregelen çatışmayı derinleştirecek, barışçı ve kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşma çabalarını daha da karmaşıklaştıracaktır.” Açıklamada, Güvenlik Konseyi’nin 2011’de Libya’ya yönelik aldığı 1970 sayılı silah ambargosu kararının sürekli ihlal edilmesinin sorunları daha da kötüleştireceği savunuldu.
LİBYA ÖZEL TEMSİLCİSİ EMRULLAH İŞLER: ASKERİ DEĞİL SİYASİ ÇÖZÜM
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfında (SETA) düzenlenen “Türkiye’nin Libya Politikası ve Libya Krizinin Geleceği” konulu panele Türkiye’nin Libya Özel Temsilcisi Emrullah İşler ve Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri katıldı.
İşler, Türkiye’nin Libya’da tek meşru taraf olan Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile irtibatlı olduğunu belirterek, Halife Hafter’in Trablus’a saldırdığını ve askeri çözümden yana olduğunu söyledi.
İşler, UMH’nin aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 5 ülkeden teröre ve saldırılara karşı askeri destek talebinde bulunduğu bilgisini paylaşarak, bu talebe sadece Türkiye’nin olumlu yanıt verdiğini vurguladı.
Türk askerinin istikrar ve huzura katkı sağlamak amacıyla bölgeye gönderileceğini belirten İşler, “Bazıları bunu bir müdahale olarak görüyor. Biz buna karşı olduğumuzu söylüyoruz. Zira müdahale, izinsiz girme anlamına gelmektedir” dedi. Türkiye’nin meşru hükümetin talebine karşılık verdiğini vurgulayan İşler “Bu da Libya ile güvenlik ve askeri anlaşma çerçevesinde gerçekleşmektedir” şeklinde konuştu. Türkiye’nin Libya’da siyasi çözümden yana olduğunu vurgulayan İşler, “Türkiye, askeri çözümü reddediyor. Türkiye, diktatör rejimi de kabul etmiyor. Hafter gibi düşünenlerin, Libya’da bir geleceği olmayacak” ifadelerini kullandı.
Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Mişri de ise yabancı ülkelerin desteklediği bir askeri darbeyle karşı karşıya olduklarını söyledi. Türkiye’nin ilk günden beri uzlaşı rolüne büründüğünü anlatan Mişri “Türkiye, tüm taraflarla iletişim kurdu. Ancak Mısır-BAE cephesine yakın olan taraf, Türkiye’nin bir rolü olmasını istemedi” diye konuştu.
‘STRATEJİK BİR İLİŞKİMİZ VAR’
Türkiye’yi Akdeniz’de kuşatma çabalarına dikkati çeken Mişri, “Bu ülkeler, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki bağımsız politikasından rahatsızlardı. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki en büyük ortağı Libya’dır” dedi ve şöyle sürdürdü: “Hafter, Trablus’u ele geçirmek için BAE, Mısır ve Fransa’dan destek alıyor. Son olarak da Rusya’dan destek almaya başladı. Artık büyük bir koalisyonla karşı karşıyayız. Dolayısıyla bizimle siyasi, ekonomik, toplumsal ve tarihi bağı olan bir ortak lazımdı. Hakkımızı savunan bir ortak. Türkiye ile iki ülke çıkarlarına hizmet eden stratejik bir ilişkimiz var. Halkın büyük çoğunluğu Türkiye’nin varlığını destekliyor.” (Aydınlık)