Dünya, içinde doğup büyüdüğümüz ve yaşamsallığımızı devam ettirdiğimiz bir gezegen olmanın çok ötesindedir biz insanlar için. Doğup, büyüyen ve yaşamsallığını yaşadığı sürece dünya denilen mekânda devam ettiren cemadat, nebadat ve mahlûkat insanlardan çok daha fazladır. Evet, onlar için dünya doğum, ölüm ve ikisinin arasında yaşadığı mekân olurken aynı anda varlıkları dünya denileni de var kılmaktadır yani aslında onlar için dünya kendileridir ama insan için de dünya mahlûkçasınaysa işte o zaman insan ziyandadır. Cenab-ı Allah, Enbiya suresi 16-17 ayetlerinde,

Biz gök ile yeri ve aralarındaki şeyleri, boş bir eğlence için yaratmadık. Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, elbette onu katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık öyle yapardık.

demektedir. Dünya, yüzü dünyaya dönük yaşayan nefs-i emmaresinin kölesi durumundakiler için, nefislerini tatmin ve memnun ettikleri mekândan başka bir şey değildir. Dünya, nefsimiz için her türlü nimetin bulunduğu mekân olmasıyla dünyanın nefse, nefsin dünyaya olan bağı vardır ki bu dünya ve nefis tevhitliğidir. Lakin dünyanın ve nefsin tevhitliği, şirk anlayışıyla devam ediyorsa, bizler gelip geçici olan yaşamda Hakk’a bakarken batılı görenlerden oluruz ki aslında şehadet mekânı olan yerde kör dolaşırız. Dünya’da, tevhit üzerine insan olarak yaşamak yerine nefsimizin telkinleri doğrultusunda yaşamaya devam edişimiz, dünya ve nefis tevhitliğinde şirk üzerine yaşarken, yaşamın içinde Hakikate ait değerlerin nefse uyarlanmış halini iman zannetmemizdendir. Dünya, Allah ile aramızda olmaması gereken olgu değil, Allah ile birlikte olunan mescittir. Dünya, Allah’ın örtüsü değil görüntüsüdür. Gerçeği görmek yerine kendi zannımızı, nefs-i emmaremiz doğrultusunda görmeye devam etmek kendimize zulmetmektir. Cenab-ı Allah, bu hususta Yunus suresi 7 ayette şöyle demektedir.

Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olup onunla tatmin bulanlar ve bizim ayetlerimizden gafil olanlar da vardır muhakkak.

Dünya, şehadet Âlemi, şehadet ise görünürlüktür. Dünya görünürlük mekânı olduğuna göre her şehadet dünyada yaşarken olmalıdır. Cenab-ı Allah bizlere, bu hakikati “Kendisinden başka ilah olmadığını” söyleyerek beyan etmektedir. İlah görünürlüktür. Allah bizlere demektedir ki, dünya benim buyruğum olarak yarattığımdır ve sevilen ile görünen Benim. İşte açılan tevhit penceresinden dünyaya baktığımızda dünya, Allah’tan başka ilah olmadığının şehadet mekânıdır. Cenabı Allah’ın, bilinme isteğiyle, bilinecek olma yönünün bilinirliğe çıkışıdır. Dünya ve bilinirlik ile insan ve bilirlik aynı mekânda birbirinin zıttı olarak birbirini tamamlayandır. Her şey Allah’ın tevhitliğinde gerçekleşmektedir. Yaratılma yani görünürlük, yaratılan mekân yani dünya, aynı olgudur ki insan bir yönüyle yaratılan bilinirlik olan dünya olurken bir yanıyla da yaratılan bilirliktir ve dünya, insanın kendi aslının tafsilatır. Cenab-ı Allah, kutsi hadisinde,

“Âlemi senin için seni Kendim için yarattım”

buyurmaktadır. Bu beyanda âlem, dünya olarak ele alındığında bizim için yaratılan dünya her zaman dünyadır. Dünyanın anlamı bizim anlayışımıza göre değişmektedir. Anlayışımız ikilik üzerineyse dünya farklı anlam kazanır, anlayışımız tevhit üzerineyse dünya farklı anlam kazanır. Birinde dünya esfel anlamındayken, diğerinde âlâ anlamı kazanır. Dünyayı esfel ve âlâ yapan bizizdir ki dünya her zaman dünyadır ve yaratılış gayesi üzerindedir. Her şey Allah’ın tevhitliği içindedir. Anlayışımız ikilik üzerineyse dünya, aslımızla aramızdaki tuzak gibidir. “Nazar kıldım şu dünyaya kurulmuş bir tuzağa benzer” sözleri dünyanın tuzak olduğunu ifade etmektedir. O halde Cenab-ı Allah tuzak yarattı ve Kendi özelliklerinde yaratıp, Kendi ruhundan üflediği insanı tuzağa mı gönderdi?

Dünya ikilik anlayışında olana tuzaktır ve bu tuzak dünyanın sahte, gelip geçici nefse hitap eden güzellikleridir. Bunlar, para, mal, makam, şan, şöhret, gıda, içecek gibi nefsanî ihtiyaçlar olup nefsine tabi yaşayana tuzaktır. Bu tuzaklara kapılan insan dünya ziynetleri içinde ruhunu heba eder. Ne demişti Yezit’in ordusunun kumandanı?

“Bana ne teklif ediyorsun?” İmam Hüseyin efendimiz O, Muhammed tecellisi, Kâbe örtüsü İmam! “Ben sana ne dünyalık ne de ahretlik hiçbir şey teklif edemem. Ancak dedemin buyurduğu gibi yaşarsan sen kendini kurtarmış olursun” cevabını vermişti. Bunun üzerine kalbi kara, gözü dünyanın zenginliğinde nefsaniyet sarhoşu adam, “Bak bu olmadı işte! Yezit bana Mısır valiliğini teklif etti”

demişti. Buradan anlıyoruz ki taşıdığı ikilik anlayışı sahipleri dünyanın tuzak olan boyutunda makam, şan ve para, altın zenginliği tuzağında kendi ruhlarını satmış olurlar. İşte, varlığını emmareye veren kendisine zulmediciler, nefislerinin istekleri peşinde ömürleri boyunca dünyanın tuzaklarında yaşarlar ki bu insan suretinde olup insan olamamaktır. Bizim için yaratılana sevdalanıp, kendimizi onun için yaratılmış zannederek gerçeğe gafil olmak kendimize yapacağımız zulümdür. Evet, yaşamak için dünyadan olanlara ihtiyacımız var lakin ihtiyacımızı gidermek başka, dünyaya köle olmak başkadır. Bu, “Yemek için yaşamakla, yaşamak için yemek” arasındaki fark, şirk ve tevhidi yaşatan farktır. Dünya için yaşamak, dünyada yaşamak da diyebiliriz. Makam, mevki, para, şan, şöhret, kadın, erkek, çocuk ve daha tüm diğerleri ziynettir insan olana, hayvanlığında kalana fitne! İnsana hizmetkâr olan, ona sevdalanılırsa kendisine hizmetkâr yapar. Emir olanın emir vermesi zulümdür. Şirk de tevhit de dünyadır.

Dünya aslı itibariyle tevhit erine, Hakk’ın cemal seyri mekânıdır. Tevhit erleri yani görüşünü Hakk’a tabi kılanlar, Hak ile Hakk’ı halk yüzü olan dünyadan seyrederler Hakk’ın kendisini seyrine dâhil oldukları için. Onlar, Bakara suresi 115 ayetinde,

Ve doğu da Allah’ındır batı da Allah’ındır. Artık hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah’ın yüzü işte oradadır. Muhakkak ki Allah Vâsidir.

beyanındaki gibi her nereye nazar kılsalar Allah’tan başka ilah olmadığı şehadetiyle yaşarlar. Artık onlar, Dünya’da nereye bakarlarsa baksınlar gayrı ilah göremezler ve onlar gerçekte kalp ile Allah’tan başka ilah yoktur derler, Allah’ın şehadeti olan dünyada. Dünya onlar için cemali örten perde değil, cemalin göründüğü perde ve ayna olmuştur. Tüm yaratılanlar bütünlüğü olan dünya, her unsuruyla hem tek tek ayna hem de bütünlüğüyle Allah’tan başka ilah görülmeyen aynadır.

ozkan.gunal@emekyayinevi.com

http://www.emekyayinevi.com

Youtube: Özkan Günal

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.