Turgut Özal’ın geride bıraktığı Anavatan Partisi yeniden yapılaşma ve teşkilatlanma içinde. Hemen her ilde yoğun katılımların olduğu Anavatan Partisi’nin Türk siyasi tarihindeki eski günlerine geri dönme çabası içinde olduğunu görmekteyiz.
Anavatan Partisi’ndeki en öne çıkan gelişme, Genel Başkan İbrahim Çelebi’nin gündemi iyi değerlendirmesi ve muhalefet dozunu artırmış olmasıdır. Yaşanan iç ve dış olayları değerlendiren ve içinde bulunduğumuz durumu açık yüreklilikle ortaya koyan Çelebi, öyle görünüyor ki partisi güç kazandıkça muhalefet cephesini daha da genişletecektir.
Akşener’in İYİ Partisi’nin kurulması ile çoğulcu demokrasi adına Anavatan Partisi’ndeki bu gelişmeleri de olumlu bulduğumuzun altını çizelim.
Genel Başkanı İbrahim Çelebi, geçen hafta sonu İzmir’de partisinin il Başkanlığına yaptığı ziyarette son günlerde yaşanan iç ve dış sorunlar konusunda da açıklamalarda bulundu.
Anavatan Partisi Genel Başkanı İbrahim Çelebi, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs kararını eleştiren karar tasarısının BM Genel Kurulu'nda kabul edilmesini değerlendirdi. Çelebi, "BM Güvenlik Konseyi'nin yaptırım gücü var, BM Genel Kurulu'nun ise yok. Konseyden çıkan kararları tanımayan Ortadoğu'nun şımarık çocuğu İsrail ve ABD, genel kuruldan çıkan kararla mı geri adım atacak? Sanki bunu büyük bir başarıymış gibi sunarak, tribündeki vatandaşları kandırmanın anlamı yok" diye konuştu.
Hükümetin dış politikasına yönelik eleştirilerde de bulunan Anavatan Partisi Genel Başkanı Çelebi’nin söylediklerine kısaca bakalım:
"Türkiye, iyi yönetilmiyor. Biz Anavatan Partisi olarak ülkeyi düştüğü amansız hastalıktan kurtarmak için çabamızı mücadelemizi sürdürüyoruz. Suriye sorunu başlamadan önce de uyardık, dinlemediler. Kuzey Afrika'da, Ortadoğu'da ve son olarak Kudüs'te gördük. Sanki Erdoğan, oralarda aday olsa seçilecekmiş gibi bir konuma getirdiler. Şu anda Libya, Mısır, Tunus perişan. Suriye ve Irak felç. Demek ki bu coğrafyada Müslüman Türk kimliği istemiyorlar. Hep kendi kendilerine bir oyun çıkarıyorlar ya 'Bize tuzak kuruyorlar' diye; fakat bu tuzak, Türk milletine kuruldu. Siz, BOP’ un eş başkanlığını kabul ederek, buna seyirci kaldınız; ama bu millete oynanan oyunlar, size döndü. Recep Tayyip Erdoğan, AKP genel başkanı olduktan sonra Türkiye, başsız kaldı. Türkiye, bu kadar sorunlar sarmalığındayken Cumhurbaşkanımız bir bakıyoruz, partisinin il kongresinde Iğdır'da, Hakkâri’de. Türkiye Cumhuriyeti sahipsiz. Devlet meselesi tartışılmıyor. Vatandaşların sorunları halledilmiyor. Genel başkanlığı yapıyor; ama cumhurbaşkanlığını yapamıyor."
ABD Başkanı Trump'ın, Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan etmesinin ardından yaşanan gelişmelere de değinen Anavatan Partisi Genel Başkanı Çelebi, "Selahaddin Eyyubi'ye kurban olsunlar. Sanki 'Kudüs'ün anahtarını aldık, her şey bitti' gibi davranıyorlar. BM Genel Kurulu'ndan bir karar çıktı. Ülkem adına insanlık adına seviniyorum; ama BM Güvenlik Konseyi'nin yaptırım gücü var, BM Genel Kurulu'nun yok. Konseyden çıkan kararları tanımayan Ortadoğu'nun şımarık çocuğu İsrail ve ABD, genel kuruldan çıkan kararla mı geri adım atacak? Sanki bunu büyük bir başarıymış gibi sunmanın, tribündeki vatandaşları kandırmanın anlamı yok" diye konuştu.
Son günlerde Amerika’da yargılanan ve itirafçı olan Zarrab konusuna da değinen Anavatan Partisi Genel Başkanı Çelebi, "Soytarı için neden iki kez nota verdiniz?.." diye sordu. Çelebi konu ile ilgil görüşlerini de şöyle yansıttı:
"Şu anda yapılan ahlaksızlıklar, örtülmeye çalışılıyor. Reza Zarrab diye bir soytarı var Amerika'da. Yaklaşık 15 gündür de ülkenin gündemini meşgul ediyor. Bu soytarıdır, ajandır, Amerikan iş birlikçisidir. Hükümet öyle diyor ya. Biz hepsine katılıyoruz; fakat ABD askerleri, Türk subaylarının başına çuval geçirdiğinde neden nota veremediniz? Soytarı için neden iki kez nota verdiniz? Bu kişi, neden sizin için bu kadar kıymetli? Bakanlarınız neden bu kişiye bu kadar değer verdi? Bizim partimizde kimse bunu yapamaz, yaparsa kapının önüne koyarız."
Şu noktaya değinmeden geçmeyelim:
Muhalefet partilerinin çoğalması, demokrasimiz ve geleceğimiz açısından önemlidir. Anavatan gibi geçmişi köklü bir partinin yeniden toparlanması ve Türk siyasi arenasında yerini alması da bu çerçevede değerlendirilmelidir. Çok seslilikten korkmamız gerekiyor.