Türkiye'de çoğunluğu Suriyeli olmak üzere yaklaşık 5 milyon Irak, Afganistan, İran, Pakistan, Somalili göçmen bulunuyor. Eğer sınırlarımızda yeni gelişmeler olursa göçmen sayısındaki artışın devam edeceği de söyleniyor. Bu göçmenlerin yüzde 75'inin Türkçe bilmediğinin de altını çizelim.
İNOSAM'ın gerçekleştirdiği toplantıda Türkiye'de büyüyen göçmen sorunu masaya yatırıldı. Toplantıya katılan uzmanlara göre Türkiye için terörle mücadeleden sonraki en büyük ve stratejik sorun, göçmen sorunu olarak gösterildi.
İnostratejik Araştırmalar Merkezi (İNOSAM) tarafından 30 Haziran 2018 tarihinde Ankara'da “Beyin Göçü ve Göçmenlerin Eğitimi Perspektifinde Türkiye’nin Önündeki Tarihi Fırsatlar” temalı bir yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirildi.
İNOSAM ve üye STK’lardan katılan uzmanlar, 5 milyon civarındaki Suriye, Irak, Afganistan, İran, Pakistan, Somalili göçmenlerin eğitim sorunu çerçevesinde “21. yüzyılda Türk eğitim sisteminin nereye doğru gitmesi gerektiği” ve “Türkiye'nin beyin göçü açısından durumu ve sorumluları” konularında görüş alışverişinde bulundu.
Öncelikle şunu vurgulayalım:
Türkiye için sığınmacı sorunu giderek kanayan bir yaraya dönüşüyor. Gelenleri kucaklıyoruz ama, bunların getirdiği sıkıntılar da toplumda rahatsızlık yaratıyor. Gelenleri dışarı atmayalım ama, bunu sınırlarımızın dışında tutup, kayıt altına alarak kontrolü sağlayalım.
İNOSAM Başkanı Gürkan Avcı sığınmacılar konusunda bakınız neler söylüyor, kendisini dinleyelim:
“Yüzde 1.5’i ancak yüksek okul mezunu, yüzde 5’i meslek sahibi, yüzde 45’i okuma yazma bilmeyen, yüzde 75’i Türkçe konuşamayan, yüzde 45’i zorunlu eğitime ve Geçici Eğitim Merkezlerine devam edemeyen” göçmenlerin eğitim sorununun, Türkiye’nin en az terörle mücadele kadar iç ve dış siyasetin odağına koyması gereken, güvenlik merkezli stratejik bir meselesi olduğunu belirttiği konuşmasında şunları söyledi: "Türkiye dışarıdan en çok göç alan ülke konumunda. Göçmenlere ev sahipliği yapma ve misafir etme hususunda örneğine az rastlanır şekilde büyük fedakarlıklar gösteren Türkiye’de her şeye rağmen mülteciler, yoksulluk, güvencesiz çalışma, sömürü, nefret söylemleri ve linç girişimlerinin kıskacında yaşıyor. Kamusal hizmetlerin standartlaştırılamamasından ötürü yöneticilerin insafına terk edilen göçmenler her türlü mağduriyet ve tacizle karşı karşıya kaldığından Türkiye’de gelecek kurma ve Türkiye’ye katkıda bulunma adına kendilerini güvende hissedemiyorlar. Orta gelirli bir ülke olan Türkiye’nin kısa bir süre içerisinde dünyanın en çok mültecisini çeken ülke haline gelmesi nihayetinde bunun gerekleri olan politikaları/önlemleri hızla ve rasyonellikle yerine getirmemesi durumunda toplumda büyük endişe ve dip gerilim ve tepkiselliklere ortam hazırlayacağı ortadadır. Türkiye göçmenler için sosyal, ekonomik ve hukuki entegrasyon politikaları geliştirerek toplumsal mutabakatın temellerini eğitim sisteminde yapacağı programlar üzerinden sağlamalıdır. Mülteci statüsü vermeden, ayrımcı bir vatandaşlık hakkı da (Birtek Suriyelilere yahut Suriyelilerin bir kısmına vatandaşlık verilmesi) çözüm olmayacaktır. Türkiye’deki göçmenler için çağdaş ve disiplinli bir eğitim olmazsa umut da yoktur. Kötü ve ulaşılmaz eğitim koşulları ve genç nüfusta yüksek işsizlik oranının yarattığı bu olumsuz ortam yüzünden milyonlarca göçmen adeta Türkiye’de arafta kalmış durumdadır. Türkiye göçmenlerin eğitim ve işsizlik meselesine kalkınma meselesi olarak değil, siyasi ya da güvenlikle ilgili bir konu olarak yaklaşmalıdır daha çok. Kendi vatandaşlarına dahi kalite standartizasyonu olan bir eğitim sunmada sorunları bulunan Türkiye’nin çok boyutlu bir çabayla öncelikle sanal sınıf projeleri başlatarak göçmen genç ve çocuklara eğitim hizmeti sunması beklenmelidir. Suriyeli göçmenler ise 2014 tarihinde ‘geçici koruma statüsü’ kapsamına alındı. Bulunduğu coğrafi konum ve tarihi özellikleri başta olmak üzere çevre ülkelerde devam edecek muhtemel siyasi sıkıntılar açısından göçmenlerin gelmeye devam edeceği Türkiye’nin ivedilikle göçmenlere mülteci statüsü tanıması ve ardından Göç Bakanlığı kurması düşünülmelidir. Böylece kayıtsız olanlarda dahil halihazırda 5 milyon civarındaki göçmenlerin barınma, beslenme, eğitim, iş, sağlık gibi haklara erişimi noktasında yapılacak politikaların çok daha vizyonel, bütünlükçü ve gelişmeye uygun bir kurumsal çerçevesi sağlanmış olacaktır. Atılacak bu adımlarla önce hukuki ardından sosyal entegrasyon da başarılacaktır. Başta Suriyeliler olmak üzere göçmenlerin vatandaşlık sorununa makul bir çözüm üretilmesi gerekmektedir. Türkiye göçmenlerine “vatandaşlıkla eşit bir statü” dahil olmak üzere herhangi bir makul çözüm bulmalıdır ki aksi takdirde 5 milyon civarındaki mültecinin sosyal ve hukuki entegrasyonu Türkiye’nin önündeki en temel sorun olarak karşısında duracaktır."
Türkiye, dünyanın en çok mülteci çeken ülkesi konumunda bulunuyor. Mültecilerin oluşturdukları sorunlara önlem alınmadığı takdirde ülkede büyük gerilimler ortaya çıkabileceği konusunda da uyarı üzerine uyarı yapılıyor.
Demek ki ortada rahatsız edici boyutlara gelmekte olan bir sığınmacı sorunu bulunuyor. Ancak, sığınmacı sorunu bu kadarla da sınırlı değil. Nasıl mı? Yeniden İNOSAM Başkanı Gürkan Avcı’yı dinlemeye devam:
"Türkiye’de mültecilerin yaklaşık 4'te 1'i çocuktur ve ancak yarısından biraz fazlası okula gidebilmektedir. Türkiye ivedilikle okullaşma oranını arttırmak hem de okullardaki sorunları çözmek zorundadır" ifadelerini kullanan İNOSAM Başkanı Avcı şunları söyledi: "8 yıldır devam eden savaşın ve istikrarsızlığın ne zaman biteceği belli olmayan Suriye’den gelen göçmenlerin büyük bölümü çocukluktan yetişkinliğe Türkiye’de geçmiş ve önümüzdeki yıllarda da değişik ülkelerden yüz binlerce göçmen çocuk ülkemize gelerek çocukluktan yetişkinliğe Türkiye’de geçecektir. İşte bu yüzden milyonu aşkın göçmen çocuğun hangi vasıf ve becerilerle yetişkinliğe adım atacağı Türkiye’nin geleceği açısından stratejik bir önem taşımaktadır. Bu alandaki yanlış ve eksik politikalar Türkiye’deki sosyal hayatın istikrarsızlığını artıracak, göçmenlerin gettolaşma ve hatta radikalleşme yüksek riskini önü alınamaz oranlara taşıyacaktır."