Önce şunu vurgulayalım:
Coronavirüs ile mücadelede oluşturulan Bilim Kurulu’nun çalışmalarını olumlu buluyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zaman zaman kamuoyunu bilgilendirmesinin de önemini belirtelim. Açık ve şeffaf olmalıyız, kamuoyunu doğru bilgilendirmeliyiz ve bu işin üstesinden bu şekilde gelmeliyiz.
Bir de şu nokta var:
Böylesine bir mücadelede ayırım olmamalıdır. Herkesin, her kesimin görüşü ve önerisi mücadeledeki başarı için önemlidir. Bu işin üstesinden birlik ve beraberlikte geleceğiz.
Görebildiğimiz kadarı ile Türk Tabipler Birliği ( TTB) ‘nin bazı görüş ve önerileri ortada kalıyor.
Salgının yayılma noktası olarak İstanbul öne çıkıyor. Bazı kesimler “İstanbul’da sokağa çıkma yasağı ilan edilmeli ve giriş-çıkışlar kontrol altına alınmalıdır” diyor.
Korona virüsle mücadelede hastanelerdeki son iki haftalık durumu raporlayan Türk Tabipler Birliği, hükümete 6 maddelik acil çağrıda bulundu. İstanbul Tabip Odası, korona virüs salgınında İstanbul’daki kamu hastaneleriyle ilgili son iki haftalık süreçte derledikleri bilgiler ve gözlemler sonrası bir rapor hazırladı. Raporda, pandeminin bu hızla devam etmesi durumunda önümüzdeki gün ve haftalarda İstanbul’daki kamu hastanelerinde ciddi yatak sıkıntısının yaşanacağı ifade ediliyor.
İstanbul Tabip Odası’nın hazırladığı raporda, hastanelerdeki son duruma ilişkin kuşku duyulan gelişmeler var ve bunlar da şu açıklama ile dile getiriliyor:
“30 Mart 2020 günü itibarı ile İstanbul’daki kamu hastanelerinde Covid-19 tanısıyla yatırılarak izlenen/tedavi edilen hasta sayısı 2 binin üzerindedir. Yoğun bakım ünitelerine yatırılan vaka sayısı 200 üzerindedir. Hastaneler Covid-19 pandemisi sürecine büyük ölçüde hazırlıksız yakalanmıştır. Hastanelerde görülen ve halen devam etmekte olan maske, önlük, eldiven, gözlük gibi kişisel koruyucu malzeme eksikliği bu hazırlıksızlık durumunu açık olarak göstermektedir.Malzeme eksikliği durumu tablonun sadece görünen yüzüdür, asıl problem organizasyon eksikliğidir. İstanbul’daki kamu hastanelerinde bugüne kadar enfekte olan hekim, sağlık çalışanı sayısı yüzü geçmiştir. Covid-19 hastasıyla korunmasız olarak temas eden, semptom gösteren hekimlere, sağlık çalışanlarına yapılması gereken testlerde ciddi eksiklikler yaşanmaktadır. ”Hızlı Koronavirüs testi” konusunda toplumda yaratılan yanlış beklentinin özellikle bazı hastanelere gereksiz başvurulara neden olduğu belirtilen raporda, “Hastalardan istenen PCR test sonuçları hastayı takip eden hekime çok geç ulaşmakta, çoğu kez hekimler yazılı olarak bildirilmeyen sonuçlara ancak telefonla ulaşabilmekte, bu durum tedavilerde ciddi aksaklıklara yol açmaktadır”
Raporda, hastanelerde alınacak önlemler şöyle sıralanıyor:
– Hekimlerin, sağlık çalışanlarının kişisel koruyucu ekipman ihtiyacı hızla giderilmelidir.– Covid-19 hastasıyla korunmasız olarak temas eden, semptom gösteren bütün hekimlere, sağlık çalışanlarına gerekli testler yapılmalıdır.– İstanbul’daki kamu hastanelerinde bir an önce yatak sayısını artırmak için gerekli çalışmalara başlanmalıdır.CHP’den Erdoğan’a videolu ‘kampanya’ yanıtı: ‘IMF’ye borç verecek durumdayız dediler…’
– Bütün hastanelerde hızla etkin triyaj sistemi kurulmalı, Covid-19 şüpheli hastaların diğer hastalarla aynı ortamda bulunmaları ve temasları önlenmelidir.– Bu süreçte diğer hastaların akut, kronik hastalıkları için sağlık hizmeti talebi göz ardı edilmemeli, pandemi dışında hastaneler belirlenmeli, kalp damar cerrahisi, kadın doğum, psikiyatri gibi özel dal hastaneleri bu çerçevede değerlendirilmelidir.
– İçinde tabip odaları, sağlık meslek örgütleri ve sendikaların olmadığı “İl Pandemi Kurulu” bilimsel olarak anlamsız, pratik olarak hükümsüzdür. Covid-19 pandemisiyle boğuştuğumuz bugünlerde bütün siyasi yöneticiler ideolojik-politik önyargılarını bir kenara bırakmalı; görüntüyü kurtaran değil, gerçekten durumu ve ihtiyaçları saptayıp süreci yönetebilecek bir “İl Pandemi Kurulu” oluşturulmalıdır
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi yaptığı yazılı açıklamada, COVID-19 salgınının dünyaya ilan edilmesinden sonra Türkiye’de salgına yönelik olarak pek çok hatalı ve eksik uygulama yapıldığını belirterek gelinen aşamada hastalığın ülkenin her yerinde ve yaygın olduğu, bu nedenle de karantina uygulama fırsatının kaçırıldığını bildirdi.
Açıklamada, Türkiye’de ilk doğrulanmış olgunun duyurulduğu günden bu yana salgın eğrisi incelendiğinde, başlangıçta salgını baskılama stratejisi uygulanacakmış gibi gözlenirken sonrasında İran’da salgın ortaya çıktığında sınırın etkin şekilde kapatılmaması ve gelenlere karantina uygulanmaması, salgının var olduğunun bilindiği dönemde sınır kapılarının açılarak mültecilerin sınıra gitmesine izin verilmesi, sonra da geri götürülmeleri, umreden dönenlerin karantinaya alınmaması gibi yaklaşımlar nedeniyle, Türkiye’nin göz göre göre enfekte hale getirildiği kaydedildi. Gelinen noktada risk grupları dışında ülke çapında tecrit uygulamasının da bir anlamı kalmadığı belirtilerek “Çok sayıda test yaparak katı bir izolasyon uygulanmalı. İzolasyon, kişilerin evlerinde yapılacağı gibi, evlerde yapılamayacağı durum ve koşullarda izolasyon için seçilen yurtlar ve oteller gibi mekânlar kullanılabilir. Bugün yapılması gereken kamusal bir sağlık sisteminin gerekliliğini akıldan çıkarmadan; işçilerin, işsizlerin, yoksulların yaşamlarının ve sağlıklarının olumsuz etkilenmesini engelleyecek desteklerin ivedi olarak sağlanmasıdır. Türkiye’nin kaynakları bu destekler için yeterlidir” deniliyor.
.