İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun uyuşturucu ile mücadeledeki kararlılığını olumlu buluyoruz. Soylu, bu mücadelede polislere verdiği talimatta, “Gerekirse uyuşturucu satışı yapanların ayağını kırın” demişti. Bu açıklamaların da bazı çevrelerce eleştirildiğini gördük.
Ancak şunu söylemeliyiz:
Soylu aslında bu sözlerle uyuşturucu ile mücadeledeki kararlılığa dikkat çekmiş olacaktır. Yoksa okul önlerinde uyuşturucu satışı yapanların bacağını kırmakla bu işin sonunun geleceği zaten düşünülemez.
Biz, her zaman uyuşturucu ile mücadele edenlerin yanında yer aldık. Bu konudaki kararlılıkları da takdir ediyoruz.
Bu noktada asıl söylenmesi gereken şudur:
Uyuşturucu baronları dururken, okul önlerinde bu işin satışını yapanlarla mücadele etmek, sivrisineklerle mücadeleye benzer. Asıl yapılması gereken bataklığını kurutulmasıdır.
Yıllardır uyuşturucu ile mücadele ediliyor. Yakalananlar sadece bu işin maşalarıdır. Hiç kuşkusuz satıcılarla da mücadele edilmelidir ama, baronlar kesinlikle unutulmasın.
Soylu, İçişleri Bakanı olarak uyuşturucu baronlarını çökertmelidir. Devletin bütün imkânları ellerinde bulunuyor. İstihbaratın iyi çalışması, sıkı takip ve kararlılıkla suyun başındakiler dağıtılırsa bu işten sonuç alınabilir.
Türkiye uyuşturucu naklinde ve dağıtımında öne çıkıyor. Bu konuda hazırlanan raporlarda çoğu kez ülkemiz suçlanıyor. Karnemiz iyi değil. Bu imajdan da kendimizi kurtarmak durumundayız.
Geçenlerde konu ile ilgili olarak Can Ataklı, Korkusuz Gazetesi’nde güzel bir yazıyı kaleme almış; "Torbacının bacağını kır ama asıl patronu da yakala” başlıklı yazıyı biz ilginç bulduk. Konumuz içinde olduğu için Ataklı’nın bu yazısını sizlerle paylaşarak bugünkü yazımızı noktalamak istedik
“İçişleri bakanlığı koltuğunda oturan Süleyman Soylu’nun polislere yönelik, “okullar önünde uyuşturucu satanların bacağını kırın, suçu bana atarsınız” sözleri hayli tartışıldı biliyorsunuz. Tartışmaların ana ekseni “bir hukuk devletinde bakan polislere vurun kırın talimatı verebilir mi?” doğrultusundaydı. Bu elbette çok haklı bir eleştiri. Hukuk devletinin özelliği bir çete gibi çalışmamasıdır. Hukuk devletleri hoşa gidecek biçimde cezalandırma yapmaz, yasalar çerçevesinde kim olursa olsun suçun türüne göre yargılama yapar ve ceza uygular. Hukuk devleti intikam almaz hesap sorar. Gerçi bakanın sözlerinden çok hoşnut olanlar da mutlaka vardır. Nitekim popüler yazarlardan biri “Ne ayak kırması bana kalsa başını kırarım” diye yazdı ama bunu latife kabul etmek isterim. Bakanın bu sözlerini hukuk devleti açısından eleştirmek güzel de gözlediğim kadarıyla işin asıl önemli yanı bir şekilde ıskalandı. Çünkü bu bakan uyuşturucu ile mücadeleyi sokak satıcılarıyla mücadeleden ibaret sanıyor anladığım kadarıyla. Polise “uyuşturucu ticareti yapanları yakalayın hatta bacaklarını kırın” demiyor “son satıcılardan” söz ediyor. Torbacı denilen bu son satıcılar uyuşturucu ticareti yapanların en düşük seviyedeki ayakçılarıdır sadece. Torbacılarla mücadele kolaydır çünkü onlar bu sektörün en zavallılarıdır, paryalarıdır, çoğu zaten uyuşturucu etkisindedir ve polisten de çok korkarlar. Sorun uyuşturucu baronları ile mücadeledir. O bakanın buna gücü veya cesareti var mı acaba? Eski bir polis müdürünün anlattığını bir kere daha tekrarlayayım. Uyuşturucu satışı okul önlerine kadar düştüyse fiyatları çok düşmüş demektir. Eski polis müdürü “uyuşturucu fiyatlarına bakacaksın, eğer düşmüşse bil ki polis işin içindedir, eğer fiyat yükselmişse anla ki sıkı mücadele yapılıyordur” demişti. İçişleri bakanı bu konuda samimi olduğunu göstermek istiyorsa uyuşturucu baronlarının da kafasının kırılması talimatı versin bakalım. Ve tabii bir de şu anda uyuşturucu rayicinin de ne kadar olduğuna bir bakıversin. Fiyat yüksek mi yoksa düşük mü?”